Baba - oğul asker ziyareti...

502 36 26
                                    

Uraz Gümüştürk.

    Bir askerim şehit oldu, topal denilen it kardeşimi öldürdü. Elbette ki durmayacağız o iti bulunca lime lime edeceğim, sakin kalmaya çalışıyordum. Timin için, onları ayakta tutmak için dik duruyorum ama içimde fırtına kopuyor. Tamam ben yokken Ferkan vardı ama sonra bende geldim, tim kurulduktan sonra aralarına girdim. Birlik olduk, bazen bir ekmeği birlikte yedik. Yeri geldi birlikte aç kalıp sırt sırta savaştık. Ölümlerden döndük, kaç savaştan sağ çıktık ama bu defa şehidim var. Cihangir öldü, kucağımda son nefesini verdi. Keşke böyle bir son olmazsaydı da o da sevdiğine kavuşsaydı. Koruyamadım, askerime sahip çıkamadım. Kolay kolayda timle göz temasında bulunamıyorum, askerimin kanını yerde koymayacağım. Şuan saat 3, Ferkan zorda olsun uyudu, Monolya uyudu ama ben uyuyamıyorum. Ne vakit gözlerimi kapatsam kaybettiklerim gözlerim önüne geliyordu.

Cihangir'i koruyamadım, sahip çıkamadım. Affet beni askerim, seni koruyamadım. Elimde bilmem kaçıncı sigaram, önümdeyse bilmem kaçıncı kahvem...Uyku tutmuyor ve dışarı yoğun kar var. Kardeşimin mezarına ilk karı yağdı, mezar üstü karla süslendi. Acaba şimdi de soğuktan şikayet eder misin? Ne de olsa soğuğu hiç sevmezdin, hemen "üşüdüm ben" diyerek şikayet ederdin. Şimdi üşür müsün askerim? Aslanım soğuk orası?

$ - Komutanım?

Diyen Ferkan ile sigarayı söndürüp kül tablasıyla ileri ittim. Sigara sevmezdi, duyduğuma göre sadece bir süre içmiş onda da askerinden biri şehit düşünce komple iğrenmiş. Yani sizin anlayacağınız önceden de nefret edermiş, sigarayı fark edince kaşlarını çatmıştı. Hoş zaten kül tablasında ezilmiş nice izmarit vardı. Tahminen kızacak...

Ferkan - Sigara? Cidden mi?

- Ferkan uğraşma benimle kardeşim, git yat.

Ferkan - Sende uyu!

Dedi kızarak, ne sanıyordu ki? Uyuyunca dert mi biterdi yoksa sabahına eksilir miydi? Derdi olan uyumuş uyumamış ne fark ederdi ki? Kahvemden uzun bir yudum alırken o yeniden konuşmuştu. Sesinde yoğun sitem vardı.

Ferkan - Uykuya ihtiyacın var farkında mısın?Gidip yatsana!

- Niye yoksa uyuyunca dertler bitiyor mu?

Ferkan - Bitmiyor da en azından acısını unutuyorsun.

8.10.. /
Manolya Gümüştürk...

   Abimle fıstıklı baklavam oturmuş sessiz sessiz televizyon izliyordu. Yada izlediklerini sanıyordular çünkü televizyon kapalıydı, bundan olsa gerek boş boş ekrana bakıyordular. Ellerinde birer kahve vardı, kim bilir kaçta kalktılar? Yada ne kadar uyudular, kaç bardak kahve tükettiler? Birşeyler yediler mi, açlar mı? Neyse ben en iyisi kahvaltı hazırlayayım da karınları doysun. Aç aç oturumları doğru değil, mazallah hasta olurlar.  Mutfağa girer girmez menemenlik malzemeler çıkartmaya başladım, ikiside severdi. Tek fark biri soğanlı severken diğeri soğansız severdi. Ferkan soğanlı severdi, bunu da şu ilk kahvaltımızda öğrenmiştim. Hatta bana "kız bunun soğanı nerde?" diyerek kızmıştı, o an çok seksiydi. Üniforması ve çatık kaşlarıyla görsel şölen gibiydi, yakışıklıydı. Gözleri hoştu...

  Şimdiyse o hoş gözlere hüzün çökmüş, çevresi kıpkırmızı olmuştu. Cihangir abinin şehit oluşu hepsini yaralamıştı, timde ki ilk şehit Cihangir abiydi. Sevdiğine kavuşamadan bu dünyadan ayrılmıştı, ailesi ne de çok üzülmüştü. Bir can, bir evlad kaybetmek kalplerini yaralamıştı. Abimden duyduğum kadarıyla; Vatan aşkıyla yanan bir adamdı, sonradan bir kıza aşık olmuştu. Sevmişti ama sevdiğine kavuşamamıştı.

Haneler!Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin