Geldin...

2.2K 125 69
                                    

Zaman Atlaması/
Ateş Malikhanesi...

  Çakır yerinden kalkıp kapıya bakmaya gitmişti, kapı çalsa bile aileden kimse bakmak  istemiyordu. Çünkü Ferkan'ın geleceğinden yana düşünceleri yoktu, zaten her kapıyı çalışında bakarlardı. Ama gelen giden olmazdı, bu yüzden de bakma istekleri kalmamıştı. Çakır kapıyı açar açmaz önüne çıkan yeşillerle kalbinin hızlandığını hissetmişti. Balaban Bey ise gitmek üzere olan Avşar Bey'i yolcu etmiş bu yüzden yeni geliyordu. Çakır ona bakan uykulu gözlerle gözünden akan yaşla tebessüm etmişti. Sonra da kardeşini kendine çekip sıkıca sarmalamıştı. Ferkan'ın bu hareketle gözleri kapanmıştı, hâlâ uykusu vardı. Bundan dolayı yüzünü onun göğsüne gömerek ona yanaşmıştı, Çakır ise yüzünü onun saçlarına gömerek şunu fısıldamıştı.

Çakır - Seni çok özeldim ufaklık.

Balaban B - Uykusu var, çok yormayın...

Dediğinde sesi duyan kim varsa gelmişti, üçüzleriyse annelerinin sevinç çığlıklarıyla odalarından çıkıp aşağı yol almıştı. Herkes mutluydu, sonunda evine geri gelmişti. O anda Ferman, Derman ikilisiyse gördüğü gençle göz yaşlarına boğulmuştu, neyse ki sağdı.

Çakır - Evine hoş geldin ufaklık.

Diyip ondan ayrılmış sonra da anlına dudaklarını bastırarak uzunca öpmüştü. Ferkan ise uykulu gözlerle ona bakıyordu, bunu fark eden Çakır son kez yanağına da öpücük kondurup ondan ayrılmıştı. Ferkan ise tam konuşacakken birden birde boynuna sarılan annesiyle gözleri büyümüştü. Çünkü bunu cidden beklemiyordu, Gonca Hanımsa yeniden ağlamaya başlamıştı. Ama bu sefer ki sevinçtendi, oğluna sonunda kavuşabilmişti.

Gonca H - Geldin.

Dedi ağlamaklı sesiyle ama Ferkan'dan ses bile çıkmıyordu. Onları tanımıyordu ki, üstüne bu kadının adını unutmuştu. Adı aklına bile gelmiyordu, kadınsa bundan habersizce oğlunun kokusunu içine çekiyordu.

Gonca H - Şükürler olsun iyisin oğlum, Allah'ım sonunda seni bana kavuşturdu.

1 saat sonra.

   Ferkan ona verilen odada uyurken yanında da Çakır vardı. Hasretle onu inceleyip saçlarını seviyordu, bu oda Ferkan'a aitti, ona verilmişti. Üstünde ismi bile yazıyordu. Gerçi her odada bir isim yazıyordu ya..

Aileyle hasret gidermiş, tanımadığı insanlarla sarılmıştı ama rahatsız filan olmamıştı. Şimdiyse uyuyordu, bir eliyse abisinin elini tutuyordu. Aslında bunu bilinçsiz yapmıştı, elini sımsıkı tutuyordu. Bileğindeyse sargı vardı, kaçarken yanlışlıkla bileğini kesmişti. Ama asıl amacı elinin bağlı olmasını sağlayan ipi kesmekti. Resmen kazaya kurban gitmişti,

Çakır - Abisinin gülü!

Dedi fısıltıyla, sesi şefkat akıyordu. Onunla olabildiği için çok mutluydu, sonunda hasret kaldığı genç bulunmuştu. Nazikçe sargının üstüne öpücük kondurup yeniden konuşmuştu.

Çakır - Ben senin canına kurban olurum.

  Bedeninde ki yaraları görmek içini yakıyordu ama tek gördüğü bileğinde ki vede yüzünde duran izlerdi. Ancak eve ilk geldiği gün üstü ıslak diye babaları değiştirmişti. Değiştirirken de ne kadar yarası varsa görmüştü. Göğsünde ki harfi görünce çok korkmuştu, karnında ki iziyse hiç saymıyorum. O da ayrı bir dertti, kim bilir bedenine işlenirken ne kadar çok canı yanmıştı. O şeylerin ne olduğunu şuan öğrenememiş olsa bile ona sorup öğrenecekti. Ama neyse ki yaraları tek bilen Balaban Bey idi, aileye diyememişti. Hoş dese ortalık taa Ferkan'ın eve ilk gelişinde karışırdı ya...

Haneler!Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin