Acı

394 33 25
                                    

Ferkan Kurtuluş

Annem haklıydı, evlenip yuva kurmak lazımdı. Mutlu olmak herkes gibi benimde hakkımdı ama düşüncem, yaşam şeklim herşeyi bozuyordu. Bakın yine psikolojim bozuldu, bana yeni bi korku çıktı. Galiba ben hata ettim, yanlış meslek seçtim. Bıraksam... Hayır istemiyorum, asker olacağım diye çok şeyden vazgeçtim. Eğitimlerim boşa gidemez, gitmemeliydi. Milletin ağız kokusunu boşuna çekmedim, ağır laflarını boşuna yemedim. Şehit düşersemde vatan sağolsun, kanım son damlasına kadar helal olsun.

Balaban B : Yeşilim.

Dediğinde ona baktım, babam bu dünyada ki en iyi babaydı. Asla el kaldırmazdı, hakaretler edip kalbimi kırmazdı. Aksine milletin kırdığı kalbimi tamir etmeye çalışıyordu, sevgisi çok güzeldi. Birde Melih meselesi vardı, o doğru demişti. Bir yalan uğrunda bir kere daha heba olmuştum, yıkıldım mı diye soracak olursanız; evet, hemde çok fena...

Balaban B : Iyi misin? Ağrı kesici verelim mi?

Dedi endişeyle, ses etmemem onu korkutmuştu. Ancak ben konuşmak istemiyorum, zaten halim yok. Bedenim sızlıyor, yatsam diyorum bu sefer de gözüme uyku girmiyor. Berbat haldeydim, gözümü kapatsam benimle alay eden kalleşleri görüyorum. Yanlışlıkla sevdiklerime dokunuyorum, zarar veriyorum. Manolya herşeye rağmen benimle, kız ne olursa olsun pes etmiyor. Illa benimle evlenecekmiş, başka birine yar olamazmış. Hem olacağına evde kalmayı yeğlermiş, en azından bana öyle diyor. Inandım çünkü Manolya'm bana yalan söylemiyor. Zaten sözlese anlarım, o anlarda hep gözlerini kaçırır vede kızarırdı. Beyaz yalanları vardı, ne hakkında derseniz o da; Kıskanmak vede utanmaktı. Asla utanıp kıskandığını kabul etmiyordu. Masumdu sevdiğim, narin bi melek gibiydi.

Balaban B : Yeşilim bi cevap mı versen? Bizi korkutuyorsun.

Yazardan devam...

Balaban Bey oğluna beklentiyle ve endişeyle bakıyordu. Hatta diğerleri de öyleydi, hepsi korkuyordu çünkü Ferkan annesinin sözlerinden bu yana sessizdi. Ferkan konuşmak yerine gözlerini kapatarak yerinde hafif kaydı, bedenine değen koltuk canını yaksa da yüzüne yansıtmadı. Tek üçüzleri fark etti, hissederler gibi gözleri dahi dolmuştu. Tek odak noktalarıysa Ferkan idi. O anda konuşan Çakır oldu.

Çakır : Konuşmak istemiyorsun, peki öyle olsun.(derin bi iç çekerek) Ilaç getireyim mi? Ister misin?

Ferkan : Olur.

Çakır : Iyi misin?

Ferkan : Evet sorun yok.

Çakır : Inanmadım da neyse ben sana ilaç getireyim.

Diyip salondan çıkmıştı, Manolya hâlâ sevdiğinin elini tutmaktaydı. Anne ve babası da buradaydı, o anda ikili gitmek için anladıklarında hepsi onlara baktı. Bunun üzerine Fırat Bey lafa girmişti.

Fırat B : Biz artık gidelim, Ferkan sende yat dinlen ve saçma sapan şeyleri sakın ha düşünme! Bak biz hep burdayız, seninleyiz. Elbet bugünlerde geçer, biter. Tekrar geçmiş olsun.

Ferkan : Sağolun efendim.

Fırat B : Hadi Manolya'm gidelim.

Dedikten sonra eşiyle salondan çıkmıştı, Manolya nişanlısının dizinde duran elini sıkıca tutup kendine bakmasına neden olmuştu. Göz göze gelince de gülümseyip şunu fısıldamıştı.

Manolya : Ölsemde senden vazgeçmem, ayrılmak fikrini unut!

Tutmuş olduğu elini bırakıp oturduğu yerden kalktı ve yanağına öpücük kondurdu. Ailenin olması umurumda değildi, Ferkan'ı kaybetmek filan istemiyordu. Gitmeden önce onu sevdiğini söyleyip son defa öpüp ordan ayrılmıştı. Ama bu defa yanaktan değil dudaktan öptü, kim ne der dememişti bile... Bunu gören büyükler "Derviş Bey ve Dilber hanım" ayıplarcasına bakarken diğerleri görmezden gelmişti. Nişanlılardı, tamam göz önünde öpmesi belki uygunsuzdu ama bir kere yapmıştı. Bunu geri alamazdı, zaten aileyle evden ayrılmıştı.

Haneler!Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin