Finale Yakınken...

414 36 12
                                    

Hiçbir zaman anlamadı insanoğlu
Dünya birine kalacak olsaydı Süleyman'a kalırdı
Ölüm satın alınsaydı Nemrut tutar alırdı
Çıkmadık canlara derman bulurdu, lokman hekim ölmedi mi?
Bu yüzden hiç korkmadık biz umudumuz hep Allah'tandı.
Derdimize yüksel dedik istediğin gibi yüksel, nasıl olsa geçmeyecek misin?
Zalimlere güçlen dedik dilediğin gibi güçlen, nasıl olsa düşmeyecek misin?
Öyle oldu, olacak...
Dünya iyi ile kötü arasında bir yerde ama günü geldiğinde iyilerden tarafa olacak.

(Haluk Bilginer'den dinleyin, bu muhteşem...)


Bölüme giriş... Oy ve yorumlarınızı beklerim canlarım, gelirse de çok sevinirim. Iyi akşamlar ve iyi geceler!

☆☆☆☆☆

Istanbul / Kurtuluş Malikanesi

Balaban Bey çalışma odasında tek başınaydı, öylesine odada bulunan koltukta yatıyordu. Bugün Balaban Bey'in doğum günüydü biliyor musunuz ama kendisi unutmuştu. Sıradan bir gündeymiş gibi hissediyordu, sessizdi. Sağlığıysa gayet yerindeydi, ilaçlarını alıyordu. Boş anlarında evlatları ve eşiyle vakit geçirir, geri kalan zamanlarıysa ya gelinlerine verirdi yada şirkete uğrardı. Gelinlerini dışlamaz aksine onlara da baba olmuştu, el kızıdır diyerek üzmezdi. Zaten Balaban Bey zarif ve muhteşem bir adamdı, kimseyi durduk yere kırıp dökmezdi. Her daim kalp kırmaktan uzak dururdu, zaten en büyük korkusu kalp kırmaktı. Ona göre kalp kırmak çok kötü birşeydi, hiçkimse kalp kırmamalıydı.

Oğullarından şuan Ferman ve Dağhan'ı boştaydı, onlarda sevgili yoktu. Gerek duymazlardı, zaten Dağhan artık sevgili istemiyordu çünkü sevdiği kızı araştırınca hem dolandırıcı hemde uyuşturucu satıcısı olduğunu öğrenmişti. Işte bu nedenle kıza karşı açtığı davayı kazanmıştı, kız kendisini savunamamıştı bile... O sırada Balaban Bey çalan telefonuyla yerinde doğrulup ortada bulunan masadan telefonu almıştı, oğlu arıyordu.

Balaban B : Yeşilim!

Ferkan : Merhabalar babacığım, uzun zamandır arayamadım özür dilerim.

Balaban B : Ziyanı yok aslanım, nasılsın bakayım?

Dedi keyifle koltukta geri yaslanarak, oğlunun sesini duymak iyi gelmişti. Yüzü istemsizce güler olmuştu. Ferkan'ı onun için ayrı bi yerdeydi, oğluna değer veriyordu. Tabi verdiği değerin karşılığını da alırdı, oğlu onu severdi. Işte o anda Ferkan'ı konuşunca kocaman gülümserken kulağını ona verdi. Her daim olduğu gibi evlatlarıyla konuşurken mutlu olurdu, yine mutluydu.

Ferkan : Gayet iyiyim sadece biraz yoğunuz, sizi arayamıyorum.

Balaban B : Bizi düşünme aslanım, bizler gayet iyiyiz. Sen sadece kendine iyi bak, sağlıkla kal bize yeter.

Ferkan:  Baba....

Balaban B : Efendim yeşilim?

Ferkan : Orda değilim, keşke olsaydım... Uzaktan her ne kadar vasat gibi gelecek olsa bile Iyi ki doğdun baba!

Diyince Balaban Bey bir an kala kalmıştı çünkü doğum günü olduğunu kendisi bile unutmuşken oğlu hatırlamıştı. Gerçi tek hatırlayan Ferkan değildi ki aşağıda aile de süpriz doğum günü hazırlıyordu. Balaban Bey cafcaflı şeyleri sevmezdi, bunu elbette dikkate alıyordular. Ufak bir kutlama yapacaklardı, anne tarafı ve baba tarafı yoktu. Ama kendi kurduğu ailesi vardı, gelinler vardı. Onlar yeterdi, ancak keşke diyordu... Keşke Ferkan'da yanımda olsaydı! Ama yoktu, o bir komutandı dileği her an gelemezdi. O keyfi izin yapsa askerleri ne yapardı demi? Bu yüzden kötü örnek olmamalı, onun yerine başarılarıyla göz önünde olmalıydı. Kötülüğüne anılmak yerine iyiliğe anılmak her zaman daha güzeldi. 

Haneler!Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin