13.

537 53 99
                                    

Durmuş ocağın üstündeki pilavı karıştırıyordum. Evet pilav dedim, ne yapsaydım Barışa Makarnamı yedircektim. Enerji toplaması lazımdı ve en sevdiği yemeklerden biride pilavdı. Yapılışı çok zor değildi o yüzden kolay olmuştu.

Barış yattıktan sonra kalkmış ilk önce salonu toplamıştım. Sonrasında mutfağa geçip yemek yapmaya başlamıştım. Pilavın piştiğine emin olduktan sonra altını kapatıp geri çekildim. Yorulmuştum. Ama buna deymişti.

Sandalyeye geçtiğimde Barışın telefonuna gelen bildirimle telefonu elime aldım. Ekranı açtığımda benim aramalarım ve mesajlarım dışında bir mesaj daha vardı. Üstüne tıkladığımda şifre olmadığı için telefon anında açılmıştı. Annesi yazmıştı

Annem; Oğlum benim yine şehir dışına işim çıktı. Biliyorsum bizim iş yerini zaten. Evet bu 2 oldu ama mecbur gitmek zorundayım. Ne zaman geleceğim belli değil haberin olsun merakta kalma.

Neyden bahsettiğini pek anlamamıştım. Neden şehir dışına çıkıyordu? Neyse Barışa sorarım nasılsa. Mesaj görüldü olarak kalmasın diye Barışın yerine yazdım.

Barış: Tamam anne. Aklın burda kalmasın

Telefonu kapatıp masaya koydum. Umarım Barış bu yaptığım için kızmazdı, sonuçta onun özeliydi. Ama şuan cevap verecek halde olduğuna emin değildim. Hem annesinin merakta kalmaması lazımdı.

Saate baktığımda akşam olmaya başlamıştı. Bir kaç saate kadar hava kararırdı. Burda kalıcaktım, tekrar bi aptallık yaparak onu tek bırakmicaktım.

Birden duyduğum ağlama sesiyle anında yaklandım. Barışın sesiydı bu. Koşarak odasına gittim. İçeri girdiğim an Barış yatakta doğrultmuş, dizlerini bükerek kafasını dizlerine gömmüş bir şekilde ağlıyordu.

"Barış!?" Hızla yanına gidip oturdum. O hâlâ beni fark etmemişti. Elimi kaldırıp saçlarına attığımda hızla kolunu kaldırıp elime vurdu.

"Dokunma bana!" Birden bağırmasıyla afalladım. Ama garipsemeden konuştum. "Barış, benim Fırat" Kafasını kaldırıp bana baktı. Beni gördüğü an hızla ellerini boynuma sardı ve bana sarıldı.

"Gitmemişsin, gitmemişsin" Sayıklıyordu, şuan bir çocuktan farkı yoktu. Çaresiz ve korkmuş bir çocuğu andırıyordu. Onu belinden tutarak kendime çektim ve kucağıma oturttum.

"Gitmedim, gitmicem söz verdim sana. Asla gitmicem" Belini okşadığımda biraz daha sakinleşti, bu aldığı nefeslerden belli oluyordu. "Onu gördüm. O piç kurusunu gördüm!"

Sinirle ellerim kasılırken derin bir nefes aldım. Rüyalarını bile salmıyordu puşt! "Tamam, tamam. Hadi gel sana pilav yaptım onu yiyelim"

Kafasını geri çekerek yaşlı gözlerle bana baktı. "Gerçektenmi?" Gülümsedim "Gerçekten"

Hızla bir eliyle gözündeki yaşları sildi. Ve gülümseyerek bana baktı. Bu kadar mutlu olcağını bilseydim daha önceden yapardım. "Hadi gel yiyelim."

"Tamam" Kucağımdayken onu baştan aşağı süzdüm. "Seni taşıyımmı?"

Hevesle kafasını salladı. Bende gülümseyerek bacaklarımdan tutarak ayağı kalktım. O da bacaklarını beline sararak tekrar bana sarıldı. Sanırım bu duruma alışmıştı. Benlik sıkıntı yoktu, o rahatsız olmadığı sürece herşeye okeydim.

Sen Başkasın Yesari  BxBHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin