37.

189 18 34
                                    

Fırat yavaş yavaş gözlerini araladığında hâlâ nerde olduğunu tam seçemiyordu. En son onu almaya gelen adamlarla dövüşmüştü. Sonrasında bayıldığımı hatırlıyordu.

Peki şimdi nerdeydi?

Kafasını kaldırdığında karşısında abisini gördü. Fırat Merte iğrentiyle bakarken, Mert kardeşine hayalkırıklığıyla bakıyordu.

"Barış nerde." Fırat sinirini zar zor dingilleştirdiğinde konuşmuştu. Mert alayla güldü. "Hiçmi ders almadın sen? Gerçekten insanlara bu kadar güveniyormusun? Hemde annemiz babamızı aldatmışken."

Fırat sinirle Mertin üstüne atlamak istedi ama kollarına bağlı zincirler buna engel oluyordu. "Annemin adını ağzına bile alma!" Mert sinirle soludu "Ulan salak! Sence insanlara güven olurmu! O iğrenç yaratık için abini mi çiğniyeceksin!"

"Sensin lan iğrenç yaratık piç kurusu!" Fırat hiddetle bağırdığında Mert ona yumruğunu geçirdi. Fıratın başı aldığı darbeyle sağa doğru düştüğünde yerdeki kan izlerini gördü. Ama izler çoktan kurumuştu.

Barışın kanıydı.

Fırat sinirle tekrar abisine döndü. "NE YAPTINIZ LAN ONA! BARIŞI SAL! SENİN DERDİN BENİMLE, ONUNLA DEĞİL!" Mert Fıratın çenesini kavrayıp sıktı. "Abinden değerlimi lan! Hadi beni geçtim, kendi ırkından değerlimi!"

Fıratın çoktan gözü dönmüştü. Onun bebeğine kimse zarar veremezdi. "EVET DAHA DEĞERLİ! SEN VE SENİN O PİS IRKINDAN DAHA DEĞERLİ!" Mert sinirle bir yumruk daha geçirdi. "Bizden değerli ha? Kendi ırkından değerli öylemi!? İyi o zaman bunu sen istedin!"

Mert arkasındaki adamına işaret verdiğinde adam elinde bir kutu benzeri çantayla geldi. Mert hızla çantanın içindeki içi dolu şırıngayı aldı. Madem kardeşi kendi ırkını reddediyordu. Artık onlardan biri olmasına gerek yoktu.

Hem böylece denek bulmaya gerek kalmadan ilacı kardeşinin üstünde denemiş olurdu.

Fırat kaşlarını çatmış Mert'in elindeki şırıngaya bakıyordu. Amacı neydi bunun?

Mert elindeki şırıngayla Fıratın önüne eğildi ve saçlarını kavrayarak kafasını yana doğru eğdi. Fırat hâlâ birşey anlamamıştı ama içinden bir ses o ilacın iyi bişey olmadığını söylediği için direnmeye çalışıyordu.

Mert Fıratın kıpırdanmalarına aldırış etmeden şırıngayı tekte kardeşinin boynuna sapladı ve ilacı enjekte etti. Aynı saniye Fırat tüm vücudunu kaplayan acıyla büyük bir çığlık attı.

Acı çok güçlüydü. Sadece bir tarafını değil tüm vücudunu kaplamıştı. Daha önce hiç bu dozda bir acıyı hissetmemişti.

Vücudu titremeye başlarken hâlâ bağırıyordu. Mert Fıratın çığlığını duyduğu an kendini geri çekmişti. Kardeşinin çığlığını duymak onu pişman etmeye yetmişti. Ama artık geri dönüşü yoktu. Bir kere yapmıştı.

Hem kardeşi kendini reddetmişti ırkını. Şimdi niye pişman hissediyordu? Pişmanlığını hissetmemek için babasının sözlerini getirdi aklına. Ne zaman pişmanlık gibi duygular hissetse babasını hatırlar ve anında o duygularla arınırdı.

Yine öyle yapmıştı. Babasının bitince sözlerini aklına getirmiş ve kendini arındırmıştı. O sırada Fırat bağırmayı kesmişti. Fıratın saçlarını kavrayıp kafasını kaldırdı.

Bayılmıştı. Ama vücudu titriyordu. Dokunmadan bile anlayabilceğiniz şekilde titriyordu. Ayrıca terlemeye de başlamıştı. İlaç etkisini göstermişti.

Fırat gözünü açtığında artık bir vampir olmicaktı. Artık Mert'in kardeşi olmicaktı. Mert geri çekilerek sandalyesine oturdu ve adamlarına seslendi. "Çocuğu getirin!" Artık sadece kapanış kalmıştı.

Sen Başkasın Yesari  BxBHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin