35.

144 23 18
                                    


-
-
-

-Barış'tan-

Gözlerimi yavaşça aralayıp bulunduğum yeri algılamaya çalıştım. Gri renkle boyanmış duvarları olan cam dolaplarla dolu büyük depo tarzı bi odadaydım.

Yerimde doğrulmaya çalışırken duyduğum zincir sesiyle kaşlarımı çattım. Kafamı kaldırıp kollarıma baktım.

Sağ kokum sağ tarafa, sol kolum sol tarafa doğru zincirlenmişti ve dizlerimin üstündeydim. Kollarımdakü zincirler olmasa yere yapışacağım belliydi.

İçerde kimsenin olmamasıyla daha çok kaşlarımı çattım. Efe nerdeydi? Daha doğrusu ben en son okulda değilmiydim!?

Gözüm odadaki dolaplara kayınca yutkundum. İşkence aletlerimiydi onlar? Kerpetenler, farklı büyüklükte bıçaklar, türlü türlü kesici aletler ve daha niceleri.

Ben nereye düşmüştüm böyle?!

Dur bir dakika, benim tişörtüm yok lan! Tişörtümü ne ara çıkardılar bunlar?!

Uykum açıldıkça yeni yeni etrafın farkına vardığım için bi değişik hissetmiştim. Acaba Efe'ye bağırsam gelip vururlarmı beni? Gerçi bunlarda vampirdi. Vurmaktan çok kanımı emerlerdi.

Birde Fıratın kardeş olayı vardı. Mert denen adam cidden Fıratım abisimiydi? Peki Fırat abisi olduğunu bana niye söylememişti. Yalan söylüyor demek isterdim ama göz rengi ve sesi olmasa tamamen Fıratın kopyası olduğu için çarpılma ihtimalim vardı.

Duyduğum kapı sesiyle kafamı kaldırarak sesin geldiği yere baktım. Mert. Sırıtarak ilerleyip önümdeki sandalyeye oturdu.

O gelince arkasından adamlar gelmişti. Adamlardan biri ayaklı bir ızgara benzeri birşey sürüklüyordu. Izgaranın ayak kısmında tekerlek olduğu için rahat bir şekilde yanıma kadar gelmişti.

Izgara gibi şeyin içinin hâlâ yandığını karanlık depoda yaydığı hafif sarı ışıkla anlayabiliyordum. Yanan ateşin içinde demir vardı. Ne yapmaya çalışıyorlardı bunlar?

Tekrardan Merte baktığımda sırıtarak bana bakıyordu. "Ee misafirimiz yerinden memnunmu bari?" Konuşmasıyla cevap vermeyip dik dik suratına baktım.

"Ama böyle olmaz senin sesinin çıkması lazım." Gözlerimi ondan çekip yere sabitedim. Sesi bile içimi ürpertiriyordu.

Birden cebinden bi telefon çıkardı. Bir saniye, o benim telefonum!?

Telefonumu açıp uğraşmaya başladı. Telefonumla bir yere girerken konuştu. "Şimdi sevgilini arıyorum. Eğer sesini çıkarırsan," Kafasını kaldırıp yüzüme baktı. "Annene yaptığımızın aynısını dayına yaparım."

O an beynimden vurulmuşa döndüm. Gözlerimi irice açarak karşımdaki adama baktım. Ciddiydi. Ama ben ciddi olmasını istemiyordum. Annemi onların öldürdüğü gerçeğiyle yüzleşmek istemiyordum!

"A-annemi, sizmi?" Gerisini getiremedim. Dudaklarım titriyordu, boğazımda inanılmaz büyük bir yumru oluşmuştu. Ama olamazdı. Bu adamın karşısında ağlayamazdım!

Yutkunarak boğazımdaki yumruyu geri göndermeye çalıştım. Ama olmuyordu. İfadesizliğimi korumaya çalışarak Merte baktığımda çoktan Fıratı aradığını gördüm.

Aynı saniye telefon açıldı. "Yavrum?" Fıratın sesini duyunca istemsizce gülümsedim. Sesi neredeyse boş olan odada yankılandığında Mert yüzünü buruşturdu.

Fırat konuşmaya devam etti. "Yavrum nerdesin? Okulda değilmiydin sen?" Gülümseyerek telefona baktığımda arkamda bir hareketlenme oldu. Ama ben Fıratın sesine o kadar odaklanmıştım ki, Mert'in adamlara işaret verdiğini görmemiştim bile.

Sen Başkasın Yesari  BxBHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin