On Dakika

57 10 8
                                    

Ertesi sabah Changbin ve Han her zaman olduğu gibi bizim eve gelmişlerdi.

Han bana garip garip bakıyordu. Yanına gittim ve bir sorun olup olmadığını sordum. Bana mahçup bir bakış attı. "Sanırım artık Changbin Hyung bizi biliyor." dedi özür diler gibi.
Gözlerimi kırpıştırdım. "Sorun değil çünkü Felix'te bir şekilde anladı."
Hevesle gülümsediğinde yanakları kıpırdadı. "Yani ikisi de biliyor öyle değil mi?" dedi.
"Bilmiyorlarsa bile şu anda bizim dedikodumuzu yaptıklarına bahse girerim." dedim ona.
Hafifçe güldü. "Onları iyi tanıyorsun."
Omuz silkmekle yetindim. Odamdan çıkmadan hemen önce onu kapıya yasladım ve bir yandan onu öperken bir yandanda elimi tişörtünün içine sokup çıplak teninde dolaştırdım. Aramıza küçücük bir mesafe koyduğumuzda nefesini suratımda hissediyordum. "Şu anda seni feci halde istiyorum ama içerideler." diye fısıldadı.
Onu tekrar öptüm ve ağzıma soktuğu dilini dilimle okşarken kalçalarını avuçladım. "Tamam. Onları on dakikalığına bekletsek fark etmezler bile." dediğinde ona sırıttım ve o kokuyu bir kez daha içine çekmek için boynuna gömüldüm. Tek elim kalçasından bacağına doğru yavaş dokunuşlarla süzülüken sol bacağını tutup kaldırdım. Nefesi kesildi ve onu kapıya yapıştırmamla inler gibi bir ses çıkardı. "Minho... On dakika dedim." sertçe yutkunduğunda boynunu bir kez daha emdim. "Neyse... T-tamam.." diye mırıldandı.
Hızlıca pantolonunun fermuarını açıp elimi içine soktum. Başını geriye attı ve derin bir soluk aldı.
"On dakika şimdilik yeterli." diye fısıldadım. Onu okşadığımda nefesini tuttu ve ardından alt dudağını ısırdı. Pantolon6mun fermuarını açtım ve onun içine girebileceğim şekilde onu kaldırdım.
"Hızlı olmalıyız." dedi. Bende hızlı oldum ve tek bir hamlede onun içine girip derine indim. İnlediğinde dudaklarımı kulağına yaklaştırdım ve fısıldadım. "Sessiz olmalısın, seni duyacaklar."
"O halde durmalı-" kesilen nefesiyle birden sustu. "Durmalıyız..." dedi sessizce. "Sesi duyacaklar."
"Sessiz olduğun sürece sorun yok bebeğim.. Rahat ol."
"Ben..." onu ve kendimi kapıya bastırdığımda bir kez daha inledi.
"Şş-şşht."
Dudağını ısırdı ve ses çıkarmamak için çabaladı. Hala onun içindeyken dudaklarını öptüm. Dilimi damağında gezdirdim. Öpüşürken sessizce inledi. Dudaklarını bırakıp boynuna dolandım. Dudaklarımın arasındaki tenini emdim ve ona bir iz bıraktım. Bu sırada onun içinden çıktım ve elimi onun içine soktum. İçinin sıcaklığı ve ıslak hissiyle vücudum kıvranmak ister gibi kasıldı. İçindeki üç parmağımı aynı hizada içinde hareket ettirdim. Parmaklarımı katladığımda omzumdaki eliyle tırnaklarını bana geçirdi.
"İçeri gitmeyiz." dedi. Haklıydı. Gitmeliydik.
Parmaklarımı içinden çıkarırken nefesi titredi. Ona yaklaşıp kulağına fısıldadım. "Artık bildiklerine göre bu gece takılalım mı? Sana daha farklı şeyler göstermem lazım."
Kalbim deli gibi atarken elimi pantolonundan çıkarıp baş parmağımı yaladım. İ
"Bana uyar." dedi harika sesiyle.
"Güzel." diye mırıldandım ve hala kalçasında olan bir diğer elimle onu kendime yaklaştırdım. "O halde gece devam ederiz." dudağını bir kez daha öptükten sonra ikimizde odadan çıktık.

Changbin her zamanki gibi bize anlamlı anlamlı bakıyordu. Bizi duyduğunu sanmıyordum. Sadece adam işini iyi biliyordu.
Ben tekli kanepeye geçtim ve Han ikiliye, yani Felix'in yanına doğru giderken onun kolunu tuttum ve kendime çektim. Bacaklarımı araladım ve araya onun oturması için kolunu çekiştirdim. Oturduğunda kollarımı bir kemer gibi beline sıkıca doladım ve arkadan ona sarılırken boynunu hızlıca öptüm.
"Sizde bir şeyler olacağını en başından söylemiştim." dedi Changbin gururla.
Haklıydı. En başından beri onu sevdiğim belliydi. Sadece kendime bunun sevmek değil gıcık olmak olduğunu ve onu sevmediğimi söylemiştim.

END-O | Minsung ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin