Ayakta dikilmiş altında kendi öldürdüğüm bir cesedin bulunduğu yatağıma bakıyordum. Bu yatağı kullanamazdım. Kullansam bile uyumam mümkün değildi. Yatağımın yanına üstün körü kurduğum yer yatağına oturdum ve marketten aldığım dört şişe birayı yanıma aldım. Bugün yaşanan şeyleri teker teker gözden geçirdim.
Resmen tacize uğramıştım ve lisede bana zorbalık eden herif sınıf arkadaşım çıkmıştı, bende onu öldürmüştüm. Sonra da yatağımın altına atmıştım.Odamın penceresini açtım ve gökyüzüne baktım. Tekbir yıldız dahi yoktu. Tüm bu yıldızlar Han'ın yanında olmalıydı. En azından öyle umuyordum.
Elimdeki birayı yudumlarken telefonumun zil sesi duyuldu birden bire. Han arıyordu.
Benden nefret ederdi.
Eğer ne olduğunu bilseydi benden nefret ederdi.
"Selam." dedi özlediğim sesi. "Nasıl gidiyor."
"Her şey berbat ilerliyor." dedi ve koca bir yudum aldım birandan.
"Sorun ne?" derken sesi ciddileşti.
"Sadece...iyi değilim." iç çektim, bu sırada bir şeyler söylemesini bekledim. Ama her zaman yaptığı gibi beni daraltmak yerine beni özgür bıraktı. İstediğimi söyleyebilmem için zaman tanıdı. "Sanırım kötü bir şey yaptım." diye mırıldandım.
Kısa bir sessizlikten sonra konuştu. "Bana anlatmak ister misin? Çünkü seni dinlemek istiyorum."
"Benden nefret edersin." dedim gülerek. Duyduğum tek şey onun sakin nefesleriydi. Sessiz kalmayı seçmişti. Ama en sonunda sordu. "Başka birisiyle..." cümlenin devamını getirmeye korkar gibi sustu. "Başka birisiyle mi..takıldın?"
Güldüm. "Hayır. Hayır, seni aldatmadım." dedim ve sessizliğin ardından bir fısıltı kadar sessiz ve karanlık bir ses tonuyla mırıldandım. "Bundan daha kötü."
"Ne yaptın, birisini mi öldürdün?" diye alay etti.
"Evet. Birisi öldürdüm." dedim. Her ne kadar şakalaşır gibi desem bile bu şakayı yapmak beni endişelendirmişti. İtiraf etmek gibiydi.
Birisini öldürmüştüm.
Bir can almıştım.
Gözüm yaşadığında kendimi gülümsemeye zorladım. Han'ın ses tonumdaki duyguyu farkına varmasını istemediğim için konuşmadım.
"Anlatmayacak mısın?" diye sordu.
İç çektim. "Şimdi değil." dedim.
"Peki, sen bilirsin. Öyleyse dersler nasıl gidiyor anlat."
Yine ben anlatacaktım anlaşılan.
"Bacağımı sakatladım. Birkaç hafta önce, yakında tekrar dansa başlayacağım."
"Ve bana şimdi mi söylüyorsun?" dedi hayret içinde.
"Evet. Bana hiç sormadın ki."
"Ah, gerçekten... Gerçekten sana her gün bacağını sakatlayıp sakatlamadığını soramam ki." diye söylendi.
Tam ağzımı açacağım sırada odama Jeongin girdi. "Hyunjin Hyung'u gördün mü? Yakında dönmezse ceza alacak." dedi bana.
"Hayır. Onu bu sabah yurttan çıkarken gördüm ve bir daha görmedim. Onu aradın mı?" Usta bir yalancıydım, bu yüzden gerilmemiştim ama bu soruyu duymak onun şuanda yatağımın altındaki çekyatta olduğu gerçeğini hatırlatıyordu bana. Ve bu gerçek kabime saplanan zehirli bir hançer kadar canımı yakıyordu. Elimden gelen tek şey "olan oldu" diye düşünmek oluyordu. Ki bu düşünce beni daha kötü birsiymişim gibi hissettiriyordu.Jeongin tam odadan çıkarken "Rocky'le nasıl gidiyor?" diye sordum sırıtarak. Aptal aptal sırıttı. "Sanırım her şey harika ilerliyor."
"Sevindim." dedim ve ona gülümsedim. O gittiğinde telefonuma döndüm.
"Yurttan birisi mi?" ye sordu Han.
"Evet. Bugün yurttan başka bir çocukla çıkmaya başladılar, birisi son sınıf, birisi ise ilk sınıfta. İlginç ama tatlı bir ikili oldular bence."
"Orada olmak ve onlarla tanışmak isterdim." dedi.
"Yakında bitecek." dedim. Sahi, bittiğinde ne olacaktı? Hyunjin elbette bulunacaktı. Onu yurttan dışarıya çıkarmalıydım. Burada fazla süre kalamazdı.
"Seni özledim." dedi.
"Ben de seni özledim. Hem de çok özledim. Sana ihtiyacım var. Kokuna, sesine, gülüşüne, gözlerine, benliğine ihtiyacım var. Yanımda olmana ihtiyacım var. Seni ne pahasına olursa olsun kaybedemem. Sanırım sana bağımlıyım."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
END-O | Minsung ✓
FanficBu fici baya bi önce yazdım o yüzden baya cringe şeyler karşınıza çıkabilir lütfen dikkat edin.🪽 "Yıllardır nefes almadan yaşadım. Ve bir gün onunla tanıştım. Bana nefes almayı öğretti, sonra da derin sularda beni terk edip gitti." Kendine zarar ve...