Kısmen

79 13 0
                                    

Eşyalarımı çoktan toplamış, taşınmak için hazırlamıştım. Yatağımı, dolabımı ve masamı götürmeme gerek olmadığı için oldukça kolay taşınacaktım. Giyisiler, kitaplar ve ıvır zıvırlar olarak üç ayrı bavulum vardı, Han yarın sabah arabasıyla gelecek ve nakliye aracıyla uğraşmadan halledecektik.
Annem sürekli aynı şeyleri söylüyor, beni ikna etmeye çalışıyordu.
"Fazla hızlı karar vermedin mi?" "Tanımadığın biriyle yaşamak güvenli mi?" "Onu ne kadar tanıyorsun?" "Tek başına yaşamak istediğini sanıyordum, neden benimle kalmıyorsun?" "Soonie, Doongie ve Dori ne olacak?"
İşte bunu bilmiyordum. Onları tanıma almadan bir yere gidemezdim. Asla. Gece 12.48 olmasını umursamadan Felix'i aradım. Bir süre bekledikten sonra telefon açıldı ve Felix'in uykulu, kalın sesi kulağıma ulaştı.
"Alo?"
"Uyuyor muydun?" diye sordum nezaketen.
"Iıı... Evet, yani hayır...kısmen." dedi uyuşuk uyuşuk.
"Ee, pekii." diye mırıldandım. "Ben taşınma konusunda sana bir şe-"
"Kiminle konuşuyorsun?" diye sordu arkadan gelen boğuk bir ses.
"-soracaktım." diye devam etmeye zorladım kendimi.
Az önce duyduğum sesi tanıyordum. Lanet olası sesi tanıyordum. Midem kasıldı ve duyduğum sesin Han olduğunu doğrulamak için sessizceinledim.
Felix'in ayağa kalkarken yatağın yaylı gıcırtısını duyabiliyordum. Kısacık bir sessizliğin ardından konuştu. "Kusura bakma, ne diyordun?" dedi Felix esnerken.
Peki ya Changbin?
O Changbin'i seviyordu, Changbin de onu. Belki de fazla fesatım.
Han böyle bir şey yapmazdı.
Değil mi?
Yapar mıydı?
"Minho, sesim geliyor mu?"
"Ha? Evet gayet iyi geliyor." dedim ona.
"Bir şey soracaktın? Sorun ne?"
"Ee, benim üç kedim var ve..." sözümü tamamlamama izin vermeden sevinçle sesini yükseltti.
"Onları da getir! Kedilere bayılırım. Onlara çok iyi bakarım, ciddiyim. Bana güvenebilirsin. Onları mutlaka getirmelisin. İsimleri ne? Kaç yaşındalar? Hepsi kardeş mi, yoksa anne baba falan mı? Ah, yavruları var mı? Yavru kedilere bayılırım!"
Kedileri bu kadar sevmesine sevindim ve hafifçe güldüm. "Seni onlarla yarın tanıştıracağım. Kısmen uykundan uyandırdığım için üzgünüm. Sonra görüşürüz." dedim ve onunla vedalaşıp telefonu kapadım.
Telefonu kırmak ister gibi elimde sıkarken dişlerim rahatsız edici bir sesle birbirine çarptım. Telefonumdan birkaç çıtırtı sesi gelince onu kırmamak için hızlıca elimden bıraktım ve yatağımın üzerindeki yastığa suratımı gömüp bağırdım.
Bir nebze sakinleşmeyi başarınca başımı kaldırdım ve derin bir nefes almak için kendimi zorladım.
"Sadece fazla fesatım." diye mırıldandım. "Onlar arkadaş." diye devam ettim. Dilim bu sözcükleri söylerken zihnim başka şeyler düşünüyordu. Kısmen uyumak bu muydu yani? Kısmen? Yani ben aramadan önce onlar... Han ve Felix...
Kafamı tekrar yastığa gömüp bir kez daha bağırdım.
Başımı kaldırdım. "Her neyse, kimin umrunda?" diye mırıldandım ve uyumak için yatağıma girdim ancak sürekli onları düşünüyordum. Gerçekten aralarında bir şeyler mi dönüyordu? Belki de sadece uyuyorlardı. Kısmen. Telefonumu elime aldım ve Han'a mesaj attım.

Ben: Uyanık mısın?
Psikopat Herif: Evet. Neden
Ben: Neden hala uyanıksın?
Psikopat Herif: Neden soruyorsun?
Ben: Bilmem, sen neden soruyorsun?
*bekleyiş*
Psikopat Herif yazıyor...
Psikopat Herif: Bir sorun varsa söyle. Gecenin bu saatinde bana mesaj attığına göre bir şeyler var. Söyle hadi.
Ben: Bir şey olduğu yok. Sadece canım sıkıldı.
Psikopat Herif: Ben de sıkıldım... Buluşmak ister misin?
Karanlık odamdaki tek ışık kaynağı olan telefon ekranına boş boş baktım.
Ben: Bu saatte mi? Meşgulsün sanıyordum.
Psikopat Herif: Neden öyle düşündün ki?
Mesajının sonuna eklediği şeytan emojisine bakınca kanım alev almış gibi ısındı.
Ben: Bilmem. Sevgilin yok mu?
Psikopat Herif: Henüz yok. HENÜZ.
Boş boş ekrana bakmaya devam ettim.
Ben: Her neyse. Bu saate buluşup ne yapacağız ki?
Psikopat Herif: Bilmem. Takılırız işte.
Ben: İçkileri sen ısmarlarsan olur.

END-O | Minsung ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin