Senin Adına Çok Sevindim

48 7 0
                                    

Öğleden sonra Han ancak bize gelelşti. Yeni birkaç hastası vardı, bu yüzden artık gün boyu birlikte değildik. Ama öğleden sonrası bize yetiyordu az çok.
O gelir gelmez kendisini salondaki kanepeye attı ve iç çekti. "Çok yoruldum." diye mırıldandı konuşmaya bile gücü yetmezmiş gibi.
"Hannie." dedim geriye attığı başını kaşdırıp bana bakması için. "Hannie, sana harika bir haberim var." Sonunda başını kaldırıp bana baktığında yanındaki koltuğa oturdum.
"Sınav olduğum günü hatırlıyorsun değil mi?" diye sordum.
Başını sallayarak onayladı. "Gece geç geldiğin gün." diye mırıldandı, yorgun olduğu için mi böyle geliyordu bilmiyorum ama bakışları keskindi.
"Evet. Her neyse. O günki sınavı geçtim ve ilk beşe girdim. Bu da bana harika bir burs verileceği anlamına geliyor."
"Ne yani, girdiğiniz sınavda ilk beşe girdin diye ödül mü alıyorsun? Bizde hiç öyle yapmazlardı." dedi.
"Normalde bizde de böyle bir şey yok, ama bu seferki farklıydı. Ve ben kazandım. Vee..." heyecanla ona baktım. "Japonya'ya üç aylığına ders almaya gidiyorum!" dedim.
Yorgun bakışları büyüdü ve duruşunu dikleştirip düzgünce bana döndü. "Cidden mi? Aşırı iyiymiş."
"Değil mi?" diye onayladım onu heyecannla.
"Evet. Peki ne dönüşün ne zamana denk geliyor?" diye sordu. Tanrım, Felix haklıydı. Arkamdan bana sövecekti.
"Ekim'in 20'sinde döneceğim. Ve 19 Temmuz'da yola çıkacağız." dedim bir yandan yüz ifadesini okumaya çalışırken. Gayet iyi görünüyordu, bana kocaman gülümsedi. "Senin adına çok sevindim, Minho-ya. Harika bir fırsata benziyor."
"Hı-hı, öyle." diye mırıldandım sadece.
Kısa bir sessizlik oldu. Bu gericiydi çünkü aramızda asla böyle sessizlik olmazdı.
"Oradayken beni unutma da." dedi.
"Her gün seni arayacağım. Saat farkı fazla değil, saatlerimiz de uyuşuyor olsa gerek."
"Güzel." diye mırıldandı.
Kalkıp yanına oturdum ve ona sıkıca sarılıp boynuna bir öpücük verdim. "Seni unutmam imkansız. Sadece sen beni üç ayda unutup gitme yeter."
"Senin gibi birisini üç ayda unutmam imkansız, Minho. Sen tanıdığım en ama en tuhaf insansın." dedi ve hafifçe güldü.
"Bu sözleri daha romantik hale getiremezdin."
"En azından unutulmazsın." dedi o güzel gülüşüyle.
"Sen de öylesin." dedim ve onu hafifçe kendime çekip muazzam dudaklarını öptüm.
"Doğum gününü kaçıracağım için üzgünüm." dedim o bir şey demeyince.
Başını iki yana salladı. "Sorun değil. En azından kıl payıyla senin doğum gününe yetişiyorsun."
O bunu söyleyene kadar bir doğum günüm olduğunu tamamen unutmuştum bile. Annem doğum günlerini saçama bulurdu, bu yüzden asla kutlamazdı, ben de ondan böyle bir talepte bulunmadım tabiki. Tabi annem dışında doğum günümü kutlayacak kadar yakın olduğum birisi yoktu. Arkadaşlarım da pek takmazdı doğum gününü. Ama ben de bunu pek sorun etmezdim. Alışmıştım tabii.

END-O | Minsung ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin