Polislerden kaçmayı başarabileceğimi bir kez bile düşünmemiştim. Kurtulmayı da ummamıştım. Her şeyi oluruna bırakmıştım.
Odamı saran berbat ölü kokusu uyuklamama bile izin vermiyordu. Saat gece iki veya üçtü sanırsam. Açık penceremden bakıyor, mavi ve kırmızı ışıkları seyrediyordum. O an için aklımdan geçen tek şey kendimi pencereden atmaktı. Ama öylesine tükenmiştim ki buna bile gücüm yetmezmiş gibi hissediyordum. Onuncu kattaki penceremden küçük polis figürlerini seyrettim. Beş veya altı kişiydiler. Hepsi şirketin binasına doluşurken olacakları bilsem bile sakindim nedense. Kaçmayı denesem mi? Sadece bunu düşündüm. Bu yurttan çıkmam bile zorken polislerle dolu olması işi iyice zorlaştırıyordu. Üstelik kaçak bir katil olarak dolaşmak benlik değildi. Elbette bunu herkes öğrenecek ve hayatım bitecekti. Kaçmak istediğim parmaklıklar değil, hayatıma veda etmekti. Hayatımı seviyor değildim, sadece sevdiğim birkaç kişi var ve onların hayal kırıklığına uğramak istemiyordum. Onları ağlatan şey olmak istemiyorum.
Yurt kapısının nazikçe tıklatılmasını duydum. Kıpırdamadım bile.
Zile bastıklarını duydum.
Jeongin ve Rocky'nin ayak seslerini duydum.
Hızla içeriye akın eden polislerin sert botlarının yurt tabanına çarpışını ve Rocky'nin küfürlerini duydum.
Jeongin'in zorlukla japonca konuşma çabasını ve endişeli sesini duydum.
Hareket dahi etmedim.
Ölü kokusu beni boğarken pencereden aşağıya bakmaya devam ettim.
"Şu oda onun odası...ama neden soruyorsunuz?" diyordu Jeongin korece konuşsa bile. Japon polisleri ona kulak asmadı bile -ne dediğini anlamadıklarından olsa gerek. Kapımı öyle bir hışımla açtılarki kapı duvara çarpıp gıcırdayarak sekti. Silahların ve demirlerin seslerini duydum. Bana bir şeyler dediler. Tek anladığım kelime Hwang Hyunjin oldu. Ağzımı bile açmazken polislerin ardında Jeongin'in endişeli bakışları, Rocky'nin sert bakışları kadar dikkatimi çekti. Rocky onun kolunu tutup bakışlarımdan korumak ister gibi Jeongin'i arkasına çekti. Benden korumak için.
Bana silah doğrultan polis bağırır gibi bir şeyler söylerken diğerleri odayı aradı. Onu bulmaları uzun sürmedi. Hatta oldukça hızlıydılar. Birkaç polis nefesi kesilmiş gibi dururken cesedi bulan polis yoğun ölü kokusu yüzünden öksürüklere boğuldu. Çekyatın açılması üzerine koku tüm odaya yayıldı. O sırada Rocky'nin gözleri kokuyla büyüdü. Arkasında duran sevgilisinin kolunu sertçe çekiştirerek olanları görmesine dahi izin vermeden ortamdan uzaklaştı.
Silahlı polis bir kez daha bağırınca ellerimi başımın arkasında birleştirdim. Onlar ayaklarıma kelepçe takarken koreli bir çevirmen görevlisi gelmişti. Gözlerini cesede bakmamak için öylesine zorluyordu ki. Gözleri yaşardı. Beni tanımıyordu bile. Ama gözleri yaşardı. Hyunjin'i siyah bir torbaya yerleştirdiler. Koreli çevirmen ağlamasını durdurmaya çalışırken polis ona bir şeyler dedi.
"Ellerini...uzatmanı söylüyor." dedi kadın zar zor. Ellerimi indirip öne doğru uzattım.
"Arkadan." dedi çevirmen kadın. Ağır suçlulara güvenlik amacıyla arkadan kelepçe takarlardı. Ve ben de bu ağır suçlu kategorisindeydim. Tabiki öyle olacaktı.
Ellerimi arkamda birleştirdim. "Onlara Kore'de mahkemeye verilmek istediğimi söyle." dedim. Kadın gözlerime bile bakmıyordu. Söylediklerimi mırıldanır gibi çevirdi. Baş komiser olduğunu düşündüğüm adam sert bakışlarıyla bir şeyler söyledi. "Kore'ye tayin edilmek istiyorsan önce buradaki işlemleri tamamlamalı ve sonrasında Kore Cumhuriyetine dilekçe yazman gerekiyormuş. Bu süreç uzun sürdüğünden birkaç hafta burada bir hapishanede kalacağını söyledi." dedi. Bir şey demedim. Ayaklarımda bile kelepçe varken küçük adımlarla onları takip ettim. Kız yurdunu erkek yurduna bağlayan koridorda Yeji öfkeli göz yaşlarıyla bana baktı.
"Sen...o senin arkadaşındı!" diye bağırdı. Birkaç arkadaşı ve bir öğretmen onun kollarını tuttu, bana saldırmak için tümüyle hazırdı oysa. "Bunu neden yaptın!!" dedi, sorudan öte sitem doluydu, ve birazda gözyaşı. "Sen bir katilsin! Psikopat bir canavarsın.." kızın sesi kısılırken ben yavaşlamıştım, polisler kollarımı çekiştiriyordu. O an için gülesim geldi. Dürüst olmalıyım hafifçe sırıttım. Yeji beni gülerken görmeden önce ciddi bir ifade takındım. "Onu tanımıyormuşsun bile." dedim. "Oysa sizi yakın iki kardeş sanıyordum."
"Sen ona iftira mı atıyorsun?! O harika birisiydi. Senin gibiler yüzünden böylesine masum insanlar ölmemeli! Sizin gibi manyaklar var olmamalı! Hepiniz delisiniz! Hepiniz siktir olup gidin şu hayatımdan! Neden her zaman acı çeken biz oluyoruz, ha? Dünyanın adalet kavramı ne lan!?" kızı bıraksalar bana yıllarca söverdi. Bende hak ederdim. Ama bana onu övmesin sakın! Onun gizli suçları, benim görünür suçlarıma sebep oldu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
END-O | Minsung ✓
FanficBu fici baya bi önce yazdım o yüzden baya cringe şeyler karşınıza çıkabilir lütfen dikkat edin.🪽 "Yıllardır nefes almadan yaşadım. Ve bir gün onunla tanıştım. Bana nefes almayı öğretti, sonra da derin sularda beni terk edip gitti." Kendine zarar ve...