Kendini Tek Sanıyorsun

50 8 0
                                    

Ayrılmamızın üzerinden iki gün geçmişti bile. Her gün mutlaka geldiği bu eve adımını dahi atmamıştı. Bu iyiydi. Yani. Sanırım iyiydi.

Henüz birbirimizi engellememiştik. En azından öyle sanıyordum.
Günümün neredeyse tamamı yatakta yatıp romantik film izleyerek geçiriyordum. Romantik filmlerden nefret ediyordum.

Telefonumu açtım ve o videoyu oynattım. Bu videoyu yüzlerce kez izlemiş ve o çocuğun Han olmadığını kanıtlayacak bir detay aramıştım. Yoktu. Tamamıyla Han'dı

O gün öğleden sonra Han gelmişti. Odamdan onun sesini duyabiliyordum. Özlemiştim sesini. Ama unutmalıydım. Çoktan bitşti.

Stüdyo için geldiğini az çok tahmin ettiğim için rahattım.
Hayır.
Değildim.
Rahat falan değildim. Gergindim. Onun varlığı bile beni germişti.  Yorganımın içine girdim ve sıcak ve güvenli bu anı rahatça geçirmeye çalıştım. Sessiz ve sakince.

Odama aden giren birisi irkilmeme neden oldu. Başımdaki yorganı atıp kapıya döndüm.
"Sen aptalsın!" diye bağırdı Han.
Ona öylece baktım. Neden buradaydı? Bana aptal olduğumu söylemek için mi gelmişti yanıma?
"Seni aldattığımı sandığın için mi ayrıldın benden?"
"Evet. Kendini savunma, videonu gördüm." dedim mırıldanır gibi.
"Ne?" dedi afallayarak. "Bu mantıken imkansız. Seni aldatmadım."
"Aa, öyle mi diyorsun. O halde öyledir." dedim umursamayarak. İç. Çekti ve yanıma gelirken arkasından kapıyı kapattı. Ona defolup gitmesini söylemek istedim ama bana masum olduğunu kanıtlasın da istiyordum. Onu tekrar sevebileyim istiyordum.
"Bana şu videoyu göster hadi." dedi.
"Buraya kendini kanıtlamaya mı geldin yani?" diye sordum ona telefonumu alırken.
"Evet. Saçma bir yalan yüzünden seni kaybetmek istemiyorum."
Videoyu açtım ve telefonu eline tutuşturdum. İzlemeye başlamadan önce bana bir baktı. Ardından videoyu oynattı.
Gözlerini kısmış telefona bakarken aniden gözleri büyüdü. Sanki bir şey fark etmiş gibi. Bir şey biliyor gibi. Yakalandığını fark etmiş gibi.
Ümit etmedim sanıyordum ama bu bakış tüm ümidimi yerle bir etti.
Telefonu kapatıp yatağıma fırlattı ve bana öylece baktı. Pişmanlık, suçluluk yoktu. Nefret ve öfke vardı sanki. Sanki gerçek yüzünü görmüştüm.
Ona açıklama yapması için işaret ettiğimde keskin bakışları adeta gözlerimi delip geçmişti. "Hiçbir şeyi bilmiyorsun belli ki." dedi.
"Ne gibi?" diye sordum başımı yana yatırıp ona dik dik bakarak. "Ne gibi şeyler daha bilmiyorum Han? Hadi aydınlat beni."
Gözlerini devirirken güldü. "Senin sorunun bu, Minho." dedi. "Kendini tek sanıyorsun."
"Ne yani birden fazla sevgilin olması sen için normal mi? Ne zamandan beri insanlarda birden fazla eş sahibi olma hakkı var acaba?"
Çenesi kasıldı ve beni öldürmek ister gibi baktı. "Hayır. Lanet olsun, hayır, Minho!" iç çekti ve derin bir nefes aldı. Ya gözleri dolmuştu, ya da sadece parlıyorlardı.
"Belki de beni anlayabilecek tel kişisin sanıyordum. Ama sen de yaşadıklarını sadece sen yaşıyormuşsun gibi bencilce davranıyorsun." Gözünden akan bir damla yaş ağladığından emin olmamı sağlamıştı.

Ne demeye çalıştığına dair en ufak bir fikrim dahi yoktu. Beni aldatmasıyla ne ilgisi vardı anlayamıyordum. Belki sadece konuyu saptırmaya çalışıyordu.
"Kendi tek sanıyorsun. Bunları yaşayanın bir tek sen olduğunu sanıyorsun, ama böyle işlemiyor. Bu tarz saçamlıkları herkes yaşıyor. Ben de yaşıyorum. Belki seninki kadar berbat değiller ama yaşıyorum. Tamam mı?" durdu ve soluklandı. "Herkes bir şeyler yaşamak zorunda kalıyor. Ellerinden hiçbir şeyin gelmediği anlar."
Sessizce dikilirken bunları sindirmeye çalıştım. "Umarım bu açıklama sana yetmiştir."
Bakışları yumuşadı ve sessizleşti. Gözlerindeki parıltılar sönmemişti. Sönmeliydiler.
Bu parıltılar gözyaşıydı. Yıldız değildi.

END-O | Minsung ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin