Bu Kadar Tembel Olmayın

42 7 0
                                    

Görevlilerin uzattığı kutunun içine herkes telefonlarını ve diğer cihazlarını bırakırken Rocky görevliye keskin bakışlarını dikmişti. Hyunjin'in ona sakin olması için fısıldayarak uyardığını duydum. Görevli uzaklaşırken Kwak Saota pratik odasına girdi. Onu gördüğüm an heyecandan elim ayağım titremiş. Lise birden beri en büyük hayranıydım. Hepimize samimiyetle gülümsediğinde onun kameralara oynayan sahte bir insan olmadığından neredeyse emin oldum. Japonca bir şekilde bizi selamladığında hepimizin anladığından emin olmak ister gibi hepimizin gözlerinin içine baktı. O konuşmaya başladığında animelerden öğrendiğim az çok japoncayla onu anlamaya çalıştım. Pek başarılı değildim. Görevli bizim için onun dediklerini çevirdi.
"Bay Kwak size çok minnettar olduğunu ve bu zorlu çalışmada size destek çıkacağını söylüyor."
"Çok teşekkür ederiz." dediğimde diğerleride ona teşekkür etti ve görevli bizim dediklerimizi ona çevirince suratında oluşan tebessüme karşılık ona tebessüm etti. "İlk dersimiz için kolay bir koreografi seçtim." diye çevirdi görevli, Kwak Saota'nın dediklerini. "SHİNee'den Sherlock'un koreografisini seçtim sizler için."

Bay Kwak önce bize şarkıyı dinlemiş ve ritmini öğretmiş, ardındanda hareketleri teker teker göstermişti. Bana kalırsa dediği kadar kolay değildi ancak zevkliydi. Şarkının vokalleri de hoşuma gitmişti üstelik. Henüz hareketleri ezberlememiştim ancak yinede hata yapmamak için çabalıyor ve az çok hatasız yapıyordum.
Yarım saat dolduğunda Jeongin ter içinde kalmış ve yorulmuştu. Elbette hepimiz yorgunduk ancak o bize kıyasla pek alışık değildi anlaşılan.
"Hadi ama beyler, bu kolay bir dans. Bu kadar hızlı yorulamazsınız."
Bay Kwak'ın sırıtan suratı sinirime dımunmuştu şimdi de. Yarım saattir bir kere bile ara vermemiştik.
"Hadi, bir tur daha. Bu kadar tembel olmayın."
Üst sınıf öğrencisi ve okulun en iyisi bile nefes nefese kalmıştı ve bize "tembel" diyordu. Tanrı aşkına, bu adam kafayı sıyırmıştı. Hepimiz son nefeslerimizi aldık ve yerlerimize yerleştik.
"Bir, 'ki, üç... Bir ve, iki ve, üç."

Bay Kwak'ın önerdiğinin dışına çıktım ve gözlerimi aynadaki kendimden çekip duvara asılı saate baktım. Gözlerim büyümüştü çünkü bir buçuk saatir yalnızca bir kez verdiğiniz on dakikalık bir arayla dans ediyorduk.
Bu şarkıyı bir kez daha dinlersem kusacaktım.
"Sanırım artık ara verebiliriz beyler."
Alaycı alaycı güldüm. "Sanırım?" bu sözü söyler söylemez görevli çevirmene bunu çevirmemesi için bir bakış attım. Bunun üzerine Bay Kwak bana sorar gibi baktı ancak sadece omuz silktim. O adam pratik odasından çıkarken hepimizin odayı terk etmeye gücü dahi kalmamış, olduğumuz yere oturmuştuk. Hyunjin'in boynuna kırmızı saçlarının boyası akmış, terle ıslanmıştı. "Saçın kalıcı boya değil mi?" diye sordum sırf laf olsun diye.
"Tabiki de değil seni salak. Birkaç aylık süresi var diyebiliriz."
Gözlerimi devirdim ve elimdeki havluyla terimi sildim.
Jeongin yere uzanmış öylece yatıyorken ıslak saçlarını düzeltti. "Bu adam kafayı yemiş. Kolay kareografiymiş..." alaycu bir tavırla güldü. "Böyle koreografinin ben.."
"Hey!" diye bağırdım. "İnan bana senin gibi şirin şeylere küfretmek gram yakışmıyor."
"Nesin sen, annem mi?" dedi başını kaldırıp bana bakarak.
"Tanrım, neden bugün herkes beni tersliyor?"
"Çünkü o herif kendi bir sıkım sanıyor." dedi Rocky. "Kendisi bile nefes nefese kaldı, adam torun sevecek yaşta, burada ne halt ediyor lan. Kalp krizinden ölür bu."
"43 yaşında." dedim.
"Avukatı falan mısın sen? Niye her fırsatta adamı savunuyorsun. Adam manyak." dedi Rocky
"Çünkü hepiniz abartiyorsunuz. Evet, adam normal değil ama dünyanın sonu gibi davranıyorsunuz."
"Her ne haltsa. Şuanda bunu konuşarak değerli molamı boşa harcamak istemiyorum."


END-O | Minsung ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin