Sesini Duymak İstiyorum Sadece

55 6 1
                                    

Uzun süren bu kabustan uyandığımda saat gece 2.00'ydi. Anlaşılan o kadar da uzun sürmemişti bu rüya.

Tahminimce bugün ilk gününüz olduğu için telefonlarımızı almamışlardı, Han'ı aramak ve onunla konuşmak istiyordum. Bu saatte uyanık olduğunu pek sanmasam bile ona mesaj attım.

Ben: Han-ah, uyanık mısın? Konuşmaya ne dersin?

Cevap vermesi için bir süre bekledim ama henüz mesajımı bile görmemişti. Telefonumu bir kenara koydum ve uyumak için yazdığımı düzeltip bir kez daha uyumayı denedim. Bu sefer uykuya dalmamı engelleyen şey telefonumdna gelen bir bildirim sesi oldu. Heyecanla telefonu alıp mesajlarıma baktım.

Psikopat Herif: Uyanığım. Changbin Hyungla birlikte bir şarkıyı kaydediyorduk. Sen neden uyanıksın? İlk günün nasıldı?

Onu aradım ve hoparlöre aldım.
"Hey, n'aber?" yirmi dört saattir duymadığım sesi beni gülümsetmeye yetti.
"Fena değil. Sen?" dedim sırıtarak.
"Neden iyi değilsin de 'fena değil'sin?" dedi şaşkınlıkla. "Bugün mutlu olman gerekirdi."
"Sadece verilen program biraz...nasıl desem ki, ani bir değişim olacak benim için."
"Ah, sıkı diyetleri olduğunu duymuştum. O kadar kötü mü?"
"Eh işte. Zor olacak ama buna değer. Öyle değil mi?" iç çektim ve yastığıma sıkıca sarıldım.
"Evet." dedi.
"Yanımda olmanı isterdim."
Sakin bir sessizlik oldu, gözlerimi kapattım ve tam karşımda oturduğunu hayal ettim.
"Sence buraya gelmem hata mıydı?" dedim.
"Tabiki de değildi. Bu harika bir fırsat. Üstelik daha ortamı tam olarak görmedin, belki göründüğünden çok daha kolay ve eğlenceli geçer."
Bunun olmayacağını ikiz de biliyorduk, ama ikimiz de buna inanmayı seçtik.
"Umarım öyledir." dedim sadece. Hattın diğer tarafından gelen cızırtıdan onun da yatakta uzandığını anladım.
"Uyuyacak mıydın?"
"Hayır." dedi. "Yani senin mesajını görmeden önce evet, ama ne önemi var ki?"
"Günün yorucu muydu?" diye sordum suratımdaki sırıtışla.
"Yani...pek değildi. Her zamanki gibiydi işte." sesi bariz bir şekilde aksini, yorgun olduğunu, söylüyordu. "Oradakiler nasıl? Takılabileceğin birisi var mı?" diye sordu.
"Hey, sana Hyunjin'le aynı okulda olduğumuzu söylemiş miydim?"
"Hyunjin?" dedi kimdeb bahsettiğini anlamamış gibi.
"Barda çalışan eleman." diye açıkladım ona.
"Aah, o Hyunjin... o herif dengesiz bir tip. Ona fazla güvenme derim."
Anında aklıma Hyunjin'in bana gönderdiği video geldi. Han haklıydı, ona güvenmek aptallık olurdu.
"Gerçekten öyle." dedim. "Bazen onu gebertmek istiyorum, bazen ise fena değil diye düşünüyorum. Bir iyi davranıp, bir kötü davranıyor."
Herhangi bir cevap vermedi. "Uyudun mu?" diye fısıldadım. Uykulu uykulu mırıldandı. "Henüz değil."
"O halde, iyi uykular." dedim her ne kadar kapatmak istemesem de.
"Hayır, hayır, hayır. Kapatma. Sesini duymayı seviyorum. Biraz daha konuş lütfen."
"Öyle diyince konuşamam ki." dedim hafifçe gülerek.
"Konuş işte. Sesini duymak istiyorum sadece... pekâlâ, benden ne zamandan beri hoşlandığını ve nasıl olduğunu anlat. Beni neden sevdiğini falan." dedi utangaç bir tavırla. Bu beni gülümsemeye zorlarken kısaca düşündüm.
"Sanırım sarhoş olduğun gece beni çağırdığında bir şeyler olacağını hissetmiştim. Ondan sonraki gün beni kliniğe çağırdığında ise bir şeylerin başlangıcı olduğunu hissetmiştim. Sanırım böyleydi."
"Hımm," diye mırıldandı. "Sen benim dikkatimi seninle görüştüğümüz ilk seansta çekmiştin. Yanıtların ve ne bileyim işte... Dudakların."
"Ha? Dudaklarım mı?"
"Evet. Dudakların hoşuma gidiyor. Dişlerin de."
Güldüm ve dişlerime dokundum. "Neden dişlerim?" diye sordum.
"Bilmiyorum. Sadece seviyorum. Bazen yavru bir tavşana benziyorsun. Gerçekten tatlı oluyorsun."sesinden bunları gülümseyerek söylediğini açıkça anlayabiliyordum. "Şuanda dudaklarını öpmek istiyorum." dedi.
"Keşke yanında olsaydım." dedim. "Eğer yanında olsaydım seni sabaha kadar kendime saklardım."
"İlk günden bu kadar özlem yeterli. Uyuyalım artık." dedi ve hemen ardından esnedi.
"Peki, yarın görüşürüz."
"Görüşürüz, Minho-ya. İyi uykular."

END-O | Minsung ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin