"Gerçekten derse geç kalacaksın." dedi, başını yana eğmiş bana tatlı bir tebessümle bakıyordu. Onu tekrar tekrar öpmek istiyordum ancak hala el ele olmamızla yetindim.
"Yani?"
Bana döndü. "Gitmeyecek misin?"
Elini daha sıkı tuttum ve başımı hafifçe iki yana salladım. "Daha sonra giderim."
"Peki." diye mırıldandıktan sonra gerici bir sessizlik oldu.
Şimdi ne olacaktı?
Birlikte olacak mıydık?
Yoksa sadece bir öpüşmeden mi ibaretti?
Bir şey söylemesini umarak boğazımı temizledim ve göz ucuyla ona baktım. Sanki bana bakmamak için direniyor gibiydi. Bu sefer öksürdüm ancak hala hareketlenme yoktu.
Elini bıraktım ve bir şey demeden odama yöneldim.
"Ne yapıyorsun?" dedi arkamdan.
Ona dönüp kaşlarımı çattım. "Odama geçiyorum. Peki ya sen ne yapıyorsun?"
"Öylece gidiyor musun yani?" dedi benim gibi kaşlarını çatıp.
"Ne yapmamı isterdin?" diye sordum ona. Derin bir nefes verip arkasına yaslandı ve sorumu görmezden geldi.
"Ne yapmamı isterdin?" diye tekrarladım.
Sadece oturduğu yerde kıpırdandı ve "Hiç." diye mırıldandı. Çatık kaslarım yerini durdurulamaz bir tebessüme bırakınca yanına gittim.
"Ne yapmamı isterdin? Söyle bana hadi."
Ona dokunmak için canatan vücudumun her bir hücresi ona doğru çekiliyordu sanki.
Yanına oturdum ve iyice ona sokuldum. Bir kedi gibi yavaşça ona sürtünürken kulağına fısıldadım. "Sana ne yapmamı isterdin, bebeğim?"
Boğazını hafifçe temizledikten sonra sertçe yutkundu.
"Söyle bana." dedim dudaklarımı kulağına sürterek. Bir elimi yanağına koyup onu iyice kendime çektim ve yumuşak dokunuşlarla boynunu öptüm. Daha fazlası için yanıp tutuşurken nefesim titriyordu. Onu öpmeye devam ederken o da en az benimki kadar titrek bir nefes verdi ve kolunu boynuma doladı. Tenimde dolaşan elleri ardında alevlerle kaplı bir yol çizer gibi tenimi yakıyordu.
"Minho-ya," diye inildedi kulağıma. Bir müzik notası kadar güzel ve huzur vericiydi ismimi anan sesi.
Bacaklarından tutup onu kucağıma çektiğimde kolaylıkla dizlerimin üzerindeki yerini buldu. Aralıklı dudaklarını daha önce hiç almadığım bir zevk alarak öptüm ve ellerimi önce ensesine sonra saçlarına doladım. İpeksi saçları ellerimin arasında kayıp giderken ağzına doğru sessizce inledim. Kollarını göğüsünden karnıma doğru indirdi ve tişörtümün ucunu tutup yavaşça yukarı doğru sıvamaya başladı. Dudaklarını inatla bırakmayı reddederken o ellerini vücudumda gezdiriyor ve tenimi okşuyordu.
Tanrım, bu o kadar harikaydı ki...
Üst bedenime dokunmak yetmezmiş gibi elini pantolonuma götürdü. Fermuarı açmak yerine ellerini direkt bacaklarımın arasına sıkıştırdı ve beni inletene kadar dokundu.
"Han-ahh.." kesik kesik söylüyordum artık. Kalbim bir kez daha imkansız sandığım bir hızla atarken Han başını geriye attı ve beli yay gibi gerildi. O inlediği an nefesimi tuttum ve onu bacaklarından tutarak kaldırıp kanepeye onu sırt üstü yatırıp üzerine çıktım. Göz göze geldiğimiz an ikimizin de kalbi durmuş, nefeslerimizi tutmuştuk. Onun açıkta duran beyaz tenine baktıkça ağzım sulanıyor, tüm vücudum kaslıyordu. Çenesinin altından onu hafifçe öptüm ve ardından boynuna yüzlerce öpücük kondurdum. Ben onu deliler gibi öperken ellerini bacaklarımdan kalçalarıma çıkarmıştı. Dokunuşları set olduğu kadar da yumuşaktı. Boynunu emmeye başladığımda dudaklarının arasından o harika senfoni çıktı. Tüm vücudum bu sesle birlikte kasılmıştı. Onu dudağından son kez öptüm ve üzerinden istemiyor olsam bile kalktım. Daha fazla ileri gidersem bu fazla olurdu. Artık bırakmaşıydım. Ama yine de hala ona açtım.
"Vay canına." diye fısıldadı. Onu tekrar tekrar öpmek ve asla bırakmamak istiyordum. Ve öyle de olacaktı. O artık bana, ben artık ona aittim
ŞİMDİ OKUDUĞUN
END-O | Minsung ✓
FanficBu fici baya bi önce yazdım o yüzden baya cringe şeyler karşınıza çıkabilir lütfen dikkat edin.🪽 "Yıllardır nefes almadan yaşadım. Ve bir gün onunla tanıştım. Bana nefes almayı öğretti, sonra da derin sularda beni terk edip gitti." Kendine zarar ve...