"𝑌𝑎𝑛ı𝑚𝑑𝑎 𝑚ı 𝑦𝑎𝑡ı𝑐𝑎𝑘𝑠ı𝑛? "
"𝐸𝑣𝑒𝑡, 𝑠𝑒𝑣𝑖𝑛𝑚𝑒𝑑𝑖𝑛 mi? ""
"Hayır sevindim. Peki neden yatıcaksın? "
Diye sordum sinsice.
"Gece yarısı neden yattığımı görürsün. "
~~
Gördüğüm rüya yüzünden yine nefes nefese uyandım. Yine içim geçmiş...
Fakat bu sefer doğru düzgün hareket edemedim."Minho'yu unutmuşum... "
Kollarını yavaşça üzerimden çekmeye çalıştım.
"Jisung ne yapıyorsun?... "
"Kollarını çekmeye çalışıyordum, o kadar sıkı sarılmışsın ki kıpırdayamıyorum. "
Rahatsız olduğumu anlayıp kollarını çekti.
"N'oldu sana? Terden sırıl sıklam
olmuşsun.""İki gündür bir kabus görüp duruyorum da... "
"Su falan getireyim mi? "
"İstemez."
"Gideyim mi ben o zaman? "
"Kapı açılmışsa git. "
Yataktan kalkıp kapıya yöneldi.
"Açılmıyor... "
Telefonumdan Hyunjin'i aramaya çalıştım.
"Hm? "
"Hyunjin ne zaman bizi buradan çıkartacaksın? "
"Hiçbir zaman demek isterdim ama, neyse geliyorum. Size göstermem gereken bir şey var zaten. "
Dedi ve kapattı.
"Ne diyor? "
"Geleceğini söyledi. Bide bize göstermesi gereken bir şey varmış. "
Bir-iki dakika sonra Hyunjin kapıyı açtığında yataktan fırlayıp yanına koştum.
"Şu göstereceğin şey de ne? "
"Bu kadar merak edeceğini bilmiyordum. "
Dedi gülerek. Ve telefonunu açıp bize bir fotoğraf gösterdi.
Şaşkınlık ile utançla telefonda ki resme bakaklamıştım. Fotoğraf Minho bana sarılıp uyurken çekilmişti."Sil onu çabuk! "
"Asla."
"Nasıl çektin ki? "
"Bunu asla bilemeyeceksin Lino. "
"Ya ver şunu Hyunjin! "
Hyunjin hızla tabanları yağladı ve son sürat koşmaya başladı.
Bende arkasından gidiyordum. Ta ki kendini banyoya kilitleyene kadar."Mal."
Diye söylendim.
"Ver şu telefonu! "
"Asla! Hatta şimdi bizimkilere de
atıyorum!"Kapıyı sertçe yumruklamaya başladım.
"Cidden itsin Hyunjin! Sakın
paylaşma onu!""Paylaştım gitti bile. "
"Ayh, ukala! "
Sinirle yanından ayrıldım. Şimdiki hedefim son birkaç saatte de olduğu gibi odama girip tatilin sonuna kadar çıkmamaktı. Bir daha diğerlerinin yüzüne bakabilirsem o başka tabi. Giderken Minho'yu gördüm ama onu umursamadan aşağı indim. Sonuçta hepsi illaki sarılalım dediği için olmuştu. Changbin'in yanına gidip telefonunu elinden hızla aldım. Ve izlediği ASMR'ı kapattım.
"Hey! N'apıyorsun?! "
Mesajlara girip fotoğraf gelmiş mi diye baktım. Evet, gelmişti. Bana da bunu silmek düşüyordu. İşimi halledince ona geri verdim ve yanından gittim. O sırada Bangchanı mutfakta gördüm.
"Chris telefonun nerede? "
"Niçin sordun? "
"İhtiyacım var, bir şeye bakıcağım. "
Cebinden çıkartıp şifresini girdi ve bana verdi. Bende tekrardan mesajlara girdim, sonra da gelen fotoğrafı bir tıkta sildim.
"Sağol."
Telefonu geri verdikten sonra Felix'i aramaya koyuldum.
~~
Son yarım saatimi herkesin telefonundan o fotoğrafı silmek ile geçirmiştim. Sadece tek birisi kalmıştı. HYUNJİN.
Odasıının kapısını sessizce araladım ve içeriye girdim. Güzel, odada değildi. Telefonunu aramaya koyulmuştum ki arkamdan bir ses gelince oraya döndüm.
"Bunu mu arıyordun? "
Diye telefonunu gösterdi.
"Herkesten sildin değil mi? Merak etme, ben tekrardan gönderirim. "
O tek bir tuşta tekrardan herkese gönderirken ben öylece orada durdum. Bitmiştim adeta.
"Hiç seninle uğraşamam... "
Yanından geçip odadan çıktım. Evet, şimdi gerçekten de yüzlerine bakamayacaktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Soulmate / Minsung
Lãng mạnOkul ortamında pek heycanlı ve enerjik biri olmayan Han Jisung aynı zamanda pek de sevilmez. O sırada arkadaşları ile iddaya giren Lee Minho, Han Jisung'u biraz zorlamaya karar verir ve gerçekte nasıl biri olduğunu öğrenmeye çalışır. ****** J: Delir...