Günler birbirini bu şekilde kovaladı ve en sonunda Cuma gelmişti. Tabi Jisung son duruma göre yazlığa falan gelmeyecekti. Ama Hyunjin burada boşuna durmuyor, hemen aradı onu.
"Ne var? "
"Umarım Minho yüzünden gelmemezlik yapmayacaksın, ayrıca burada seni bir saattir bekliyoruz. Saati mi unuttun yoksa? "
"Hayır ama beni daha fazla beklemeseniz iyi olur. "
"Niye? "
"Gelmiyeceğim çünkü. "
"Atma ya! O kadar bekledik seni! "
"Bu sizin suçunuz. "
"Bak bir düşün, biz o yazlıkta eğlenirken sen de evinde öylece oturacaksın. Bence bu adil değil, o yüzden gel hadi. "
"Minho ile aynı ortamda bulunmam'dan daha berbat bir şey yok şuan. "
"İstediğin bu olsun Jisung, en uzak odalarda yatarsınız, birbirinizin olduğu ortamda zaten durmazsınız, he bide yemek masasında isterseniz farklı yerlerde yersiniz. Yeter ki gel! "
"Sen ciddi misin? "
"Evet! Sen bu konuda ne kadar ciddi isen ben de o kadar ciddiyim. "
Jisung derin bir iç çekti.
"Biraz daha bekleyebilir misiniz? "
"Geliceksen bekleriz"
"İyi tamam gelirim. "
"Harika! Ben bizimkilere haber veriyorum o hâlde. "
~~
Jisung:
Bir korna sesi duyunca telefonumu da alıp evden çıktım. Tahmin ettiğim gibi Hyunjin arabası ile beni almaya gelmişti. İçeride de diğerleri vardı. Bende kapıyı açıp onların yanına oturdum. Araba büyük olduğundan hiç sıkış tepiş değildi. Minho'nun önde Hyunjin'in yanında oturması biraz bile olsa rahatlamamı sağlamıştı anlaşılan.
"Şimdi daha iyi misin Jisung?"
Diye sordu Hyunjin.
"Pek sanmıyorum. "
"Tamam oraya gidince kafa dağıtırsın, merak etme."
Araba hareket edince elime telefonumu alıp saatin kaç olduğuna baktım. Arabada geçireceğimiz sekiz saate bakılırsa sıkıntıdan ölmem an meselesiydi.
Sekiz Saat Sonra:
Changbin'in beni dürtmesi ile uyandım. Harika tropikal bir yere gelmiştik. Hava karardığından etrafı görmek zor oluyordu, o yüzden Bangchan'ın yanından ayrılmıyordum. Yazlık tahmin edebileceğiniz gibi müstakil bir ev olduğundan bahçesi ferah ve büyüktü. Bangchanı takip ederek eve girdim.
"Şimdi yatar mısın, yoksa bizimle biraz oturur musun? "
"Yatsam iyi olur. "
Onaylayarak merdivenlere doğru ilerledi. O ikinci kattaki odamın kapısını açtığında adeta büyülenmiştim. İlk öncelikle oda siyah ve gri tonlarından oluşuyordu. Yatağımın yanındaki pencere yerden tavana kadar uzanıyordu. Ayrıca manzara da harikaydı.
"Beğendin mi? "
Diye sordu Bangchan.
"Beğenmek kelimesi az kalır! Burası çok güzel! "
Dememle güldü.
"Yerleştikten sonra aşağı gelmeyeceğine emin misin? "
"Hm hm, uyumam lazım. "
"Peki. gidiyorum ben o halde. "
"Görüşürüz! "
Kapıyı kapattığında kendimi yumuşacık olan yatağa attım. Cidden, iyiki Hyunjin'i dinleyip gelmiştim. O kadar huzur doluyum ki bunu Minho bile zar zor bozabilirdi. Telefonumu baş ucuma koydum ve çantamdan bir kitap çıkarttım, işte o an kendime bir kez daha kızdım. Bir daha yanıma kitap alırken ismine bakmam gerek.Minho'nun aldığı kitabın kapağına bakakalmıştım.
"Siktir..."
Diye söylendim. Kitabı masanın yanındaki çöp kutusuna fırlattım ve yorgan'ın altına girip uyumaya çalıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Soulmate / Minsung
RomanceOkul ortamında pek heycanlı ve enerjik biri olmayan Han Jisung aynı zamanda pek de sevilmez. O sırada arkadaşları ile iddaya giren Lee Minho, Han Jisung'u biraz zorlamaya karar verir ve gerçekte nasıl biri olduğunu öğrenmeye çalışır. ****** J: Delir...