Minho:
Saat gece üç'ü gösteriyordu ve biz hâlâ bu lanet vapurda çıt çıkartmadan oturuyorduk. Her yer kapkaranlıktı ama vapurun otomatik yanan ışıkları sayesinde aydınlanıyorduk.
"Daha ne kadar burada kalacağız? Hani en fazla üç saat sürerdi? "
Diye yakarmaya başlamıştı Jeongin.
"Ne bileyim ben ya?! Neden bunu bana soruyorsun?! Stresten patlıyacak birini arıyorum ve o kişi sen olmak istemezsin Jeongin! "
Benim bir anda bağırmam ile herkes yerinden sıçramıştı.
"Sakin ol Minho, bağırman hiçbir şeyi düzeltmez. "
"Evet ama içimdeki siniri alır! "
Yanlışıkla bir şey yapmayayım diye Jisung'un yanından biraz uzaklaştım.
"N'oldu? Neden bunu yaptın? "
Diye fısıldadı Jisung.
"Biraz fazla öfkeli gibiyim de o bakımdan..."
"Boşversene. "
Ben ne kadar uzaklaştıysam o da o kadar yanıma yanaştı.
"Bir şey olmaz. Bana ya da başka birine vuracağını sanmıyorum. "
Başını omzuma yaslayarak esnedi.
"Uykun mu geldi? "
"Hm hm, ama uyumak istemiyorum. Yatabileceğimiz bir yer yok zaten... "
Sesi çok güçsüz geliyordu ve bu beni olması gerekenden daha da üzüyordu.
"Dinlenmen lazım Jisung, bilmem farkında mısın. "
Hiçbir şey söylemeden öylece durmaya devam etti.
"Jisung, iyi misin? "
Diye sordu Bangchan.
"Evet sadece biraz yorgunum. Aldırmayın siz bana. "
~~
Gözümü Hyunjin'in beni sertçe dürtmesi ile açmıştım.
"N'oldu ruh hastası, noldu?! "
"Kalksana, gidiyoruz! "
"Nereye?... "
"Nereye olucak salak, limana! "
Ben ona yarı uykulu bir şekilde bakarak ne dediğini kavramaya çalışıyordum.
"Vapur tekrardan hareket etmeye başladı. Bir kaç saate limanda oluruz. "
Etrafıma baktığımda güneşin doğmak üzere olduğunu gördüm.
"Saat kaç? "
Oflayarak saatine baktı.
"Yedi'yi on geçiyor. Neden? Okulu mu düşünüyorsun yoksa?! "
"Hayır sadece merak ettim. Bugün okula gitmem zaten... "
"Bir zahmet gitme. "
Zorla ayağa kalktım.
"Jisung- yani diğerleri nerede? "
"Bangchan, Seungmin ve Jeongin bütün gece uyumadıkları için dışarıda sohbet ediyorlardı. Ama Jisung'u bilemem. "
"Nasıl ya? Nasıl Jisung'u bilemezsin? Saçmalama. "
"Sana ne oluyor be? Gören de sevgilisi sanar! "
"Merak ettim sadece. Kapat çeneni. "
Yanından hızla ayrılıp Jisung'u aramaya koyuldum. Tahmin ettiğim gibi en üst katta kenara oturmuş telefona bakıyordu.
"Vapur çalıştığı için hiç de sevinmiş gibi görünmüyorsun. "
Beni görünce kafasını kaldırarak bana baktı.
"Yok ya, sadece sevinecek halim dahi kalmadı... "
Yavaşça gidip yanına oturdum.
"Bugün okula gitmek istemiyorum, sen gidecek misin? "
"Hayır, bu yaşananlardan sonra direkt okula gitmek saçmalık olur zaten. "
Telefonuna göz ucu ile baktıktan sonra tekrardan ona döndüm.
"Ne zamandan beri böylesin? Yani hiç uyudun mu? "
"Dört saat kadar uyumuşumdur. "
O telefonuna odaklanırken bende gözündeki kızarıklıklara istemsizce baktım.
"Hiç dört saat uyumuş gibi durmuyorsun, hatta asla uyumamış gibisin. "
"Yok canım, dört saat uyudum dedim ya. "
"O zaman gözündeki kızarıklıkları nasıl açıklarsın? "
Bana yan yan baktıktan sonra telefonu bıraktı ve dudağıma bir öpücük kondurdu.
"Tamam tamam, uyumadım. Ama eve gidince bolca uyurum merak etme. "
"Sen öyle diyorsan... Yanlız bende seninle yatarım. Ya da belki vapurdan kurtulmamızın uğruna biraz eğleniriz? "
"Hiç sanmam. "
Dedi burnuma dokunarak.
"Bu sinsi hayallerini kendi başına uygularsan daha iyi olur. "
İstemsizce suratımı asarak kafamı omzuna koydum.
"O kadar emin olma minik sincap. "
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Soulmate / Minsung
Roman d'amourOkul ortamında pek heycanlı ve enerjik biri olmayan Han Jisung aynı zamanda pek de sevilmez. O sırada arkadaşları ile iddaya giren Lee Minho, Han Jisung'u biraz zorlamaya karar verir ve gerçekte nasıl biri olduğunu öğrenmeye çalışır. ****** J: Delir...