Jisung:
Okul bitişinde Minho beni kendi evine getirmişti.
"Yanlış hatırlamıyorsam sana bira sözüm vardı. "
Dedi buzdolabından çıkardığı bira şişesini önüme koyarken.
"Önemli değil, şu an hiç içesim yok..."
"Yapma böyle minik sincap,biraz kafa dağıtmaya ihtiyacın var. "
"Neden bunları düşünüyorsun? "
"Çünkü bugün öğrendiklerin senin kaldıramayacağın boyutta. "
Dedikleri karşısında ona sertçe baktım. Aslında haklıydı fakat ben bunu kabullenmek istemiyordum işte. Bütün okulun sevgili olduğumuzu bildiğini kabullenemiyordum.
"İyi tamam... Ama sadece bir kadeh içerim. "
"Kendini bir kadeh ile sınırlama bence. "
~~
Yaklaşık yarım saat sonra Minho'nun ısrarı ile bir kadeh daha içmiştim. En azından kendimi kafayı bulmuş gibi hissetmiyordum. Hatta daha iyi sayılırdım.
"Aslında düşündüğümden daha iyi geldi. Haklıymışsın. "
"Elbette haklıydım. Biraz beni dinle. "
"Aman hemen de gaza gelme. "
Elindeki bardağı bırakıp bana döndü.
"Hâlâ öylece oturmaktan yana mısın? "
"Başka ne yapabilirim ki? "
Yavaşça bana yaklaşmaya başlayınca kalbim ağzımda atmaya başlamıştı âdeta.
"Minho aklında ne var? "
"Cidden bilmek istediğini sanmıyorum. "
Sırıttıktan sonra yavaşça boynumu öpmeye başladı. İlk başta hoşuma gitse de sonrasında canımı acıtmaya başlamıştı.
"Minho biraz fazla sert davranıyorsun, daha yavaş olmazsan boynumun her yeri ısırık izi olucak... "
"Benim istediğim de o zaten. Ama canının acımasına alışman gerekecek. "
"Bu geceden mi bahsediyorsun? "
"Seninle olduğum her saniyeden bahsetmek isterdim fakat daha hazır değilsin. "
~~
Bütün bunlardan sonra sakinleşmek uğruna Minho bir kadeh daha içti.
"Fazla içmedin mi? Hadi bırak da biraz konuşalım. "
Minho bir kadeh içeceğim diyerekten önceden içtiği dört kadehin üzerine beş tane daha içmişti.
"Alakası bile yok... "
"Sen öyle diyorsan..."
Bir ara elindeki kadehi bırakarak bana bakmaya başladı.
"N'oldu? "
Fakat bana cevap vermek yerine pis pis sırıtmayı seçmişti.
"Minho kendinde misin sen? "
Yine hiçbir şey söylemedi.
"Pekala... Ben gitsem iyi olucak. "
Yavaşça sandalyemden kalkıp koltukta duran çantamı aldım ve kapıya doğru ilerlemeye başladım.
"Hey, bir saniye! "
Sesi umursamayarak adımlarımı hızlandırdım. Derken Minho'nun beni kolundan tutup çekmesi ile ne olduğunu anlayamadan öylece kalakalmıştım.
"Delirdin mi sen? Bıraksana, eve
gideceğim! ""Sanmam. O kadar içtikten sonra cidden gidecek misin? "
"Aynen öyle yapacağım! "
Fakat o beni dinlemeden kendine doğru çekerek dudaklarıma yapışmıştı. Bileklerimi alkolün etkisiyle o kadar sıkı tutuyordu ki ondan uzaklaşamıyordum bile. En sonunda ayrıldığımızda nefes nefese Minho'ya baktım.
"Şimdi gidebilir miyim? "
Ellerini belime koyarak aramızdaki mesafayi kapattı.
"Hiç sanmıyorum, daha yapacağımız onca şey var. "
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Soulmate / Minsung
RomanceOkul ortamında pek heycanlı ve enerjik biri olmayan Han Jisung aynı zamanda pek de sevilmez. O sırada arkadaşları ile iddaya giren Lee Minho, Han Jisung'u biraz zorlamaya karar verir ve gerçekte nasıl biri olduğunu öğrenmeye çalışır. ****** J: Delir...