Jisung:
Yeni bir okul günüydü ve bugün basketbol turnuvası vardı. Dördüncü derste olmamıza rağmen ne Minho'yu ne de diğerlerini görebilmişim, sanırım okula geldiklerinden beri çalışıyorlardı.
Sonunda öğlen tenefüsüne girdiğimizde Ji-a ile bahçede dolaşıyorduk.
"Şu karşı karşıya geleceğimiz çocukları biliyor musun? Daha önce gördün mü? "
"Hayır, yüzlerine bile tahammül edemiyorum. "
"Neden bu kadar nefret ediyorsun ki anlamadım. "
"Bak işte onu bende bilmiyorum. "
Dedim gülerek.
"Sanırım böyle konularda fazla dengesizim. Aslında iyi bir okul ama öğrencilerinden bazıları hayatın boyunca görüşmek istemeyeceğin türden. "
"Oha! Cidden o kadar kötüler demek ki. "
"Sen daha yeni geldin Ji-a, bilmezsin onların huylarını. Bu arada sen diğerleri ile tanıştın mı? "
"Evet. Yan sınıftan Seo Changbin ile kuzeniz, arkadaşları ile tanıştırdı beni. Böylece şu Minho ile de tanışmış oldum. "
Şaşkınca Ji-a'ya bakakaldım.
"Changbin senin kuzenin mi?! "
"Hm hm evet. Küçüklükten beri en samimi olduğum kuzenim hatta. Babamın işleri yüzünden Seul'e gelmiştim, Binnie'nin de burada okuduğunu öğrenince okumak için buradan daha güzel bir yer bulamadım. "
Ji-a nın dediklerini sözü sözüne dikkatle dinlemiştim. Changbin'e taktığı lakabı bile, Binnie mi?
"İyi yapmışsın o halde. "
~~
Maç saati geldiğinde iki okulun da öğrencileri bizim okulun sahasına toplandı.
Maç başlamadan bir iki dakika önce Ji-a ile hazırlık odalarına girdik ve gözlerimiz bizimkileri aramaya başladı. Derken sonunda oradan oraya koşuşturan Jeongin'i kolundan tutup yakalamayı başardık."Jisung, ne işimiz var sizin burada? "
"Maç öncesi ne haldesiniz diye bakmaya gelmiştik. İyi misiniz, çünkü çok telaşlı görünüyorsunuz. "
"Bir zahmet olsun o kadar Jisung! Sabahtan beri çalışıyoruz ama sanki hiç çalışmamışız gibi hissediyorum. "
"Merak etme kazanırsınız. O aptalları yenemeyecekseniz neden basketbol oynuyorsunuz ki zaten? "
Jeongin tam bir şey diyecekti ki koç'un gelmesi ile lafı ağzına tıkılmıştı.
"Hadi hızlı olun, maç şimdi başlıyacak! Gelin planı son kez gözden geçirelim! "
Jeongin gözlerini koç'tan alıp bize döndü.
"Gidiyorum ben, sizde çıkın artık şuradan. "
"İyi tamam, bol şans. "
Ji-a ile son kez etrafa göz gezdirip odadan çıktık. Sahaya doğru ilerlerken Kyunghee öğrencilerinin ve bu okulun öğrencilerinin sevinç çığlıkları yükseliyordu.
Tribünlerde yerimizi aldıktan sonra derin bir nefes aldım, çünkü oyuncular sahaya gelmeye başlamışlardı. İlk yaptığım rakiplerimize bakmaktı. Aralarından tanıdık bir yüz bulmaya çalışıyordum.
Derken son görmek istediğim kişilerden biriyle göz göze gelince kanım duracak gibi oldu. Demek Si-won Kyunghee Üniversitesi'nde okuyordu, ve rakiplerimizden biriydi.
Ona bakmamaya çalışarak sahada Minho'yu aradım, onu görmüş müdür diye merak ediyordum. Fakat onu diğerleri ile antreman yaparken görünce Si-won'un orada olduğundan haberdar olmadığını anlamıştım.
Hızla yerimden kalkınca Ji-a'nın meraklı gözleri bana dönmüştü.
"Nereye? "
"Yüzümü yıkayıp geleceğim. Maç zaten on dakikaya falan başlar bende o zamana kadar gelmiş olurum. "
"Peki."
Kalabalığı aşarak tribünlerden indiğimde Si-won'u bana doğru hızla gelirken görünce adımlarımı hızlandırdım. Fakat o yine de bana yetişmişti. En sonunda durup kaçmadan konuşmanın en doğru yol olucağanı fark edince durdum.
"Daha nereye kadar kaçmayı
planlıyorsun? ""Gerekirse ceheneme kadar! Hem neden geliyorsun peşimden? Karşı okulda olduğun için bir şey demedim ama takip etmek zorunda değilsin! "
"Maçtan önce motivasyonuna ihtiyacım var. En azından tek bir cümle bile söylesen
olur. ""Defol git başımdan! "
Si-won'a arkamı dönüp koşar adımlar ile okula girdim ve lavaboyu aramaya başladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Soulmate / Minsung
Roman d'amourOkul ortamında pek heycanlı ve enerjik biri olmayan Han Jisung aynı zamanda pek de sevilmez. O sırada arkadaşları ile iddaya giren Lee Minho, Han Jisung'u biraz zorlamaya karar verir ve gerçekte nasıl biri olduğunu öğrenmeye çalışır. ****** J: Delir...