25.Bölüm

21 4 10
                                    

Minho:

Geri çekilirken kalbim yerinden çıkacak gibiydi, eminim ki Jisung'un kide öyleydi.

"Jisung sen ne yaptığından emin misin? Biraz fazla riskli gibi..."

İlk başta düşününce ters bir cevap vericek sandım.

"Eminim. Önemli olan da risk almamız değil mi zaten? "

Benden biraz uzaklaşıp yatağa kendini bıraktı.

"Neyse boşver. Saçma bir fikirdi. Bunları unutalım gitsin, olur mu? "

Bende yanına yattım.

"Fazla dramatik olduğunun farkında mısın Jisung? "

"Şu an yapılması gereken şeylerden biri de dramatik olmak. Aptal gibi iki saniyede aklımdan ne geçiyorsa söyledim... Ve utançtan ölüyorum! "

Onun dediklerine gülmeden edemiyordum. Yaklaşıp dudaklarına bir öpücük daha kondurdum.

"Şu an çok komik göründüğünün farkındasın değil mi? Bunu asla unutmayacağımı biliyorsundur. Ve bu utanç ile yaşayamayacağına göre tek bir seçeneğin var. "

Bana meraklı meraklı bakıyordu.

"Benimle sevgili olmak. Hem beni sevmiyor muydun sen? "

Bu sözümden sonra iyice yorganın altına girdi.

"Delirdin mi sen?! Diğerlerinin ne diyeceğini hiç düşünmüyor musun?! "

"Ne zamandan beri onların laflarını dikkate alır oldum? "

"Sen dikkate almasan bile ben alıyorum, istemesem de... "

"Sevgilim olunca ne dediklerinin bir önemi olmaz. Emin ol. "

Yanıma yaklaşıp bana sokuldu. Ateş gibi yanmaya başlamıştım âdeta.

"Haklısın, çok haklısın. "

Yanında duran kitabı alıp yanındaki çekmeceye koydum.

"Uyuyacak mısın şimdi? "

"Hm hm. "

"Beni öptükten iki dakika sonra uyuyacağını değil başka bir şey yapacağımızı hayal ediyordum... "

Birden kafasını kaldırıp bana baktı.

"Ne yapmamızı bekliyordun? "

Fakat o an konuşamamıştım. Muhtemelen heyecanlandığımdandı. Ben cevap vermeyince geri yattı.

"Biraz dinlendikten sonra ne istersen yaparız. "

"Tamam hayatım. "

Dediğimden dolayı bana şaşkınca baktı. Ama sonra o şaşkın bakışın yerini sevimli bir sırıtma almıştı.

~~

Minho:

Uyandığımda saat sabah altı kırktı. Zira Jisung sadece dinleneceğini söylemişti. Onu uyandırmadan yataktan çıktım ve odanın kapısını sessizce arkamdan kapattım. Herkes daha uyuyordu, ışıklar açık olmadığından ortalığı zar zor görebiliyordum. Aşağı inip kendime bir su doldurup televizyonu açtım. Diğerlerini uyandırmak istemediğimden sadece pencereleri açtım ve oradan gelen ışık ile idare edip kumandayı sehpaya koydum.

~~

Saat yediyi on geçe merdivenden inen bir silüet görmemle oraya döndüm.

"Neden uyandın? Bir şey mi oldu? "

"Hayır, sadece yanımda seni göremeyince aşağı indim işte... "

Dedi yorgunlukla. Yanıma oturup kafasını omzuma yasladı.

"İstediğin bir film veya dizi var mı? "

"Yok. Yanında olmak için geldim. Sen izlerken bende ya oturur, ya da uyurum. "

"Pekala."

O sırada Changbin ve Seungmin merdivenlerden hızla indiler.

"Hâlâ burada oturuyor musunuz cidden?! Kalkın hadi gidiyoruz! "

"Nereye? "

"Nereye olucak, eve! Bu gün Pazartesi unuttunuz mu? Okulun ilk gününü kaçırdık zaten ama neyse. Kalkın artık! "

"Off tamam... "

Televizyonu kapatıp Jisung'un elini tutarak yanlarından ayrıldık. Şimdi bide toplanmak ile uğraşıcaktık. O kendi eşyasını, bende kendi eşyamı toplayınca giyinip aşağı indik. Herkes bizi bekliyordu ve güneş yüzünden şelale gibiydiler.

"Binin artık şu arabaya da gidelim."

Ben yine Jisung'un arkada Changbin ve Bangchan'ın yanında yerini almasına yardım edip Hyunjin'in yanına oturdum. Normalde yanına oturmak isterdim ama bunları anlatmak istemediği her hâlinden belliydi. En sonunda araba hareket etti ve sekiz saatlik yola koyulduk.

The Soulmate / MinsungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin