Minho:
Aradan bir saat geçmişti ve geriye sadece iki saatimiz kalmıştı. Aslında bana hava hoş, aslında bu vapurda yarına kadar kalabilirim.
"Geldiğine değdi mi bari? "
"Hm hm, çok güzel. "
Jisung korkuluklara yaslandı.
"Peki sence? "
"Benim için de, sen yanımda olduğun sürece güzel. "
"Şaşırmadım."
Dedi gülerek, sonra tekrardan önüne döndü.
Rüzgardan uçuşan saçlarına bakamadan duramıyordum. Farkında değildi ama bana göre dünyanın en tatlı insanıydı."Neye bakıyorsun sen? "
Dedi imalı imalı.
"Hiç, öylesine... "
"Peki-"
Bir anda vapur şiddetli bir şekilde sarsılmaya başladı. Geminin uç kısmında olmamızın bir kötü yanı daha...
Jisung düşmesin diye onu tutarak kendime çektim. O sırada vapur sarsılmayı bırakarak aniden durdu. Neredeyse Jisung'un kalp atışlarını hissediyorum, ve bu beni tedirgin etmeye yetiyordu."Minho ne oldu az önce?... "
Diye sordu benden ayrılarak.
"Bilmiyorum, çocuklara bakmamız lazım! "
O arkamdan gelirken koltukların olduğu yere doğru ilerledik. Hyunjin ve Jeongin oturmuş korku dolu gözler ile biraz önce ne olduğunu anlamaya çalışıyormuş gibi birbirlerine bakıyorlardı.
"Siz de hissettiniz değil mi?! "
"Evet, Seungmin ve Chris nerede?! "
"Bilmem... "
Derken ikisi de vapurun ikinci katından kan ter içinde koşarak geldiler.
"İyi misiniz?! "
Chris hepimizi bir arada görünce derin bir oh çekti.
"Motorlar bozulmuş olabilir, kaptanın haberi var m-"
"Bu vapurda kaptan falan yok, dijital. "
Bu dediğimin üzerine herkesin gözleri kocaman açılmıştı.
"Şaka yapıyorsun! "
"Bu durumda nasıl şaka yapabilirm Jeongin? "
Hyunjin yumruğunu sıkarak derin bir nefes aldı.
"Siktir, ne yapacağız? "
Diye sordu Bangchan'a.
"Bilemiyorum, biraz bekleyelim en iyisi. Hiç kimse gelmezse ne yapacağımızı düşünürüz."
Herkesin onayladığını bildiren bir sessizlik oluşmuştu.
"Lanet olsun! Telefon da çekmiyor! "
Diye yakardı Seungmin.
"Çekse şaşarım. Denizin ortasındayız. "
Bana yan yan bakarak Jeongin'in yanına oturdu.
"Kimsenin miğdesi falan bulanmıyor değil mi?"
"Sanmam... "
Doğru düzgün düşünemiyordum, hava kararıyordu ve biz denizin tam ortasında bir vapur ile kala kalmıştık.
"Hemen umutsuzluğa kapılmayın, bir iki saat sonra bizi bulmak için yola
koyulurlar."İyi güzel de, benim aklımı kurcalayan konu o değildi. Tuvalet vardı tamam ama vapurda ki yiyecekler bize yeticek miydi? Ya suyumuz biterse? Denizden falan içemezdik, su o kadar tuzlu ki boğazımız tahriş olur. Ben de Hyunjin'in yanına oturdum. Ardımdan Jisung da oturup kafasını omzuma yasladı.
"Yarına kadar bizi kurtarmazlarsa ne olucak? Minho bizim şu olay ile ilgili müdürle görüşmemiz gerekiyor... "
"Farkındayım. Ama elimizden beklemekten başka bir şey gelmez. "
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Soulmate / Minsung
RomantizmOkul ortamında pek heycanlı ve enerjik biri olmayan Han Jisung aynı zamanda pek de sevilmez. O sırada arkadaşları ile iddaya giren Lee Minho, Han Jisung'u biraz zorlamaya karar verir ve gerçekte nasıl biri olduğunu öğrenmeye çalışır. ****** J: Delir...