Jisung:
Aradan iki saat geçmişti ve ben yatakta öylece arkamda Minho ile yatıyordum. Onun aksine gözüme bir damla bile uyku girmemişti. Tek düşündüğüm şu sevişme ile ilgili olan konuydu. Düşünürken bile kıpkırmızı kesiliyordum. Kendimi istemsizce bu yatakta zevkten dört köşe olmuş bir şekilde hayal ediyordum.
"Hayatım? "
Minho'nun sesi ile kurduğum saçma sapan hayallerden kurtuldum ve ona döndüm.
"Efendim? Neden uyandın? Uyuyordun ne güzel. "
"Bilmem, sen yatakta dönüp durduğun için olabilir... "
"Affedersin."
Dedim gülerek.
"Rahat olmadığımı söylemiştim. Bir yerden sonra sıcak bastı. "
"Hmm, öyle mi? Acaba neden? "
"Seninle yakın olmanın verdiği heycandan dolayı olsa gerek. Neyse benim gitmem gerekiyor. "
Ben yataktan kalkarken bu söylediklerim yüzünden şoka uğramış gibiydi. Ama gideceğimi anladığı zaman kendine gelmişti.
"Hayır gitme! "
"Nedenmiş? "
Bir an öylece kalsa da sonrasında kendini yatağa atıp elini alnına koydu.
"Kendini iyi hissetmiyorum. Her an yine kusacak gibiyim... "
"Öyle mi? "
"Hm hm. Yani sen en iyisi yanımda kal. "
Yatağın öbür tarafından yanına dolandım. Yanına oturdum ve yüzüne yaklaştım.
"Kendini iyi hissetmediğine emin misin canım? "
Öylece donakalmıştı.
"Evet... "
"Yalan söylemiyorsun yani? "
"Hm hm... "
"Bak, doğruyu söylersen gece seninle kalırım ve istediğini yaparız. Son kez soruyorum, yalan söylüyor musun? "
İlk önce tereddüt ile bana baktı.
"Evet! Yalan söyledim, bir turp
kadar iyiyim-""Biliyordum! "
Hızla yanından kalktım. Beni keriz yerine koyarak ortaya böyle bir laf atıyorsa belki de Minhoyu kendi silahı ile vurmak gerekiyordu.
"Ne? Neyden bahsediyorsun? "
"Yalan söyledigini biliyordum! Beni yanında tutmak için öyle bir şey dediğini biliyordum! "
Afallamış bir şekilde bana baktı.
"Ama-"
"Hadi ben gidiyorum. "
Odadan hızla çıktım ve merdivenlerden de inerek yerdeki çantamı aldım.
"Cidden gitmek zorunda mısın? "
"Evet, yapacak işlerim var. "
"Mesela? "
Dedi kapıya yaslanıp.
"Söyleyemem. "
Derin bir iç çekti.
"Pekala... "
Yüzünü astığını görünce dudağına bir öpücük kondurdum.
"Başka zaman görüşürüz. Ama şimdi olmaz, üzgünüm. "
Tam gidecektim ki kolumdan tuttu.
"Kalamayacağından emin misin? Ne zaman bana vakit ayıracaksın? "
Dedikleri karşısında mahçup olmuştum.
"Affedersin... Seni biraz fazla ihmal ettim sanırım. Bak ne diyeceğim, bu akşam bana gel. Ne istersen yaparız-"
"Hep öyle diyorsun. "
"Tamam, ama bu sefer söz veriyorum. Hatta belki... "
Kulağına fısıldadım.
"Kucağına bile otururum. "
Sahte bir gülümseme ile yanından ayrıldım. Sırf üzülmesin diye dediklerime inanamıyordum. Kendime kızmanın da bir faydası yoktu çünkü her şey anlık ağzımdan çıkmıştı. Tamam belki böyle şeyler hayal ediyor olabilirdim, fakat bu yapmak istediğim anlamına gelmezdi. Değil mi?...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Soulmate / Minsung
RomanceOkul ortamında pek heycanlı ve enerjik biri olmayan Han Jisung aynı zamanda pek de sevilmez. O sırada arkadaşları ile iddaya giren Lee Minho, Han Jisung'u biraz zorlamaya karar verir ve gerçekte nasıl biri olduğunu öğrenmeye çalışır. ****** J: Delir...