57.Bölüm.

21 4 15
                                    

Minho:

İki saat sonra hazırlanıp aptal dörtlü olarak arabada yerlerimizi almıştık. Ben şoför koltuğunda, Hyunjin yanımda, Felix ve Jisung da arka koltuklarda oturuyorlardı.

Yolun yarısında diğerleri yaz sıcağı yüzünden terden pişmiş tavuk olmuşken ben ise başımda güneş gözlüğüm ile arabayı rahatça kullanıyordum.

"Şu klimayı açsana... "

Dedi Hyunjin elini yüzüne yellerken. Hyunjin'in bu isteğine diğerleri de sevinmiş gibi görünüyorlardı. Bende onları daha çok bekletmeden klimayı açtım.

"Şunu sonuna kadar açsana, elini korkağa alıştırma Lino... "

Hyunjin klimayı birden sonuna kadar köklediğinde şaşkınca ona baktım. Fakat sonradan onun gibi bir gereksize bakmaktansa yola bakmanın daha iyi olucağanı fark ettiğimden bakışlarımı önüme çevirdim.

Üç saat sonra vakit geçireceğimiz yere gelmiştik. Etrafta bolca insanın olması canımı sıkmıştı, ne olurdu bir gün de şura tenha olsa?

Diğerlerinin aksine yanımıza su dışında bir şey almamıştık. Buraya sadece yürüyüş yapmaya, konuşup vakit geçirmeye, boş günümüzü değerlendirmeye,yani kısaca kafa dağıtmaya gelmiştik.

Arabadan indiğimizde Felix ve Hyunjin atıştırmalık almak üzere yanımızdan ayrıldılar. Bizde bulduğumuz ilk banka oturduk. Sabah aramızda geçen o muhabbetten beri Jisung ile tek bir kelime bile etmemiştik, açıkcası normalde her zaman konuştuğumuz için bu fazlasıyla garibime gidiyordu.

Derken yanımızdaki banka da birileri oturunca en azından onları dizi gibi izleyip, dinleyebileceğim için hafifçe sırıttım. İki tane bizim yaşlarımızda oğlan ve iki tane de kız vardı, kızların arasından kıvırcık ve siyah saçlı olanı sürekli bir şeyler söyleyerek diğer iki erkeğin dikkatini çekmeye çalışıyordu, ama pek de başarılı olduğu söylenemezdi.

Güneş gözümü almaya başlayınca güneş gözlüğümü taktım. Hala onları dinlediğimi anlayamamışlardı aptallar. Derken gözüm sarı saçlı olan oğlana kaydı. Bir yere odaklanmış gibiydi, merakla nereye baktığını görmek için gözlerinin odaklandığı yere döndüm. Siktir, onca şey arasında bu mahalle bebesinin Jisung'u kesmediği kalmıştı zaten o da oldu!

En azından Jisung etrafı incelediği için bunun farkında değildi.

"N'aber? "

Çocuğun bir anda oturduğu yerden kalkması ve karşımıza dikilmesi ile şaşkınlıkla birbirimize baktık.

"Si-won yine başlama! "

Diye seslendi masadaki başka bir kız.
Demek ki bu dangalağın ismi Si-won'du.

"Benimle biraz dolaşmak ister misin diye-"

"Sağol ama arkadaşlarımızı bekliyoruz. "

Bu kısaca başımdan defol git demekti.

"Pekala, bir kaç dakikanı alırım sadece. "

Jisung sabır dilenir gibi iç çekti.

"Anlamıyor musun? istemiyorum! "

"O zaman illa telefon numaranı vermek istiyorsundur. "

Tam bir şey diyecektim ki Felix ve Hyunjin aldıkları yiyecekler ile yanımıza geldiler.

"Ne oluyor bura-"

Felix daha cümlesini bitiremeden Jisung eline aldığı ilk şeyi Si-won'un suratına fırlattı. Böylece çocuk gözüne gelen ambalaj ile acıyla inledi.

"Şimdilik gözüne attım, bir dahakine nerene atmam gerektiğini çok iyi bilirim ona göre! "

Si-won'un arkadaşlarından biri kolundan tutup söylenerek yerine oturttu. Tek duyabildiklerim:

"Al işte, yine insanların huzurunu bozdun! "

Lafıydı. Açıkcası Si-wona hiç üzülmemiştim, beter olsun köpek!

"İki dakika yiyecek almaya gittik olay çıkmış. "

Dedi Hyunjin gözlüğüme uzanırken. Alıcağanı anladığım an eline vurmamla somurtup yerine geri döndü.

"Amacın ne senin? "

"Gözlüğünü versen ölmezsin! "

"Evet ölürüm! Güneş gözüme gözüme vuruyor! "

"Ama senin kadar benim de gözüme vuruyor! Biraz takmazsam kör olurum! "

Bunu bu kadar abartması ile ona garip garip bakmaya başladık.

"Bekle, arabada yedek bir gözlük olucaktı herhalde. Onu getireyim. "

Dedim yerimden kalkarken.

"Baştan söyleseydin-"

"Hyunjin dellendirme beni, o gözlüğü de getirmem kalırsın öyle! "

Bana sinir bozucu bakışlarını sunarken arabaya doğru yöneldim. Si-won'un olduğu masanın yanından geçerken de ona tehditkâr bakışlarımı atmayı ihmal etmemiştim.










The Soulmate / MinsungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin