90.Bölüm

161 18 48
                                    

Kasabanın evlatları yaşamayan kadını derlerdi bana. Toprağa verdiğim, hiç yüzünü göremediğim bebelerim oldu.. Hep isyan ederdim Allah'a, evlatlarımı benden aldığı için. Sonra bir gün deniz gözlü bir oğlum oldu, adını Veysel Koydum. Hastalandığında başında beklerdim, yedirir, içirirdim. Severdim ben oğlumu. Ama çok sonradan anladım, Allah'ın varmış bir bildiği , bebelerimi benden alırken, öldü bildiğim bebemi benden uzaklarda, başka ailenin yanında büyütürken varmış bir bildiği.. Ama yine de dualarıma karşılık olarak bana bir emanet vermiş. Veysel'i vermiş.. Peki , ben sahip çıkabildim mi bu emanete..?

Muammere karşı gelebildim mi kendi evladım için? etten duvar oldum mu önünde annesi olarak? Muammer onu okuldan aldığında, durmadan aşağıladığında, evladım amansız hastalıkların kucağına düştüğünde ben ne yapıyordum susmaktan başka..

Bir bildiği vardır Allah'ın yine dedim gözlerimi açar açmaz. Beni yanına almadıysa vardır bir bildiği. Belki, belki bana bir mesaj veriyordur. Belki bana "Kulum, bak seni kurtardım, yaşıyorsun. Bunu yaptım çünkü artık gerçekten anne olman gerekiyor. Evlatların için yapamadığın ne varsa hepsini yap diye döndürdüm seni hayata" diyordur.

---------------------------------------------------------

Kenan Veysel'i eve bıraktıktan ve biraz Elifle baş başa kalıp içini döktükten sonra annesini hastaneden alıp eve götürmeye gitmişti. Elif bunu önceden bildiği için tüm belgeleri hazır etmiş, Kenan'ın hastanede oyalanıp miktopları üzerine çekmesini istememişti.

Kenan Mert'in arabasıyla önce hastaneden annesini almıştı. Sonra eve doğru yol aldığında gözü sürekli annesindeydi. Annesi bir şeyler düşünüyordu sürekli. İlk iş Muammerin mezarına gitmek istemişti. Kenan da kırmamıştı annesini.

Muammer'in mezarının dönüşünde Kenan dayanamayarak sordu.

"Anne, ağrın mı var?" dedi telaşla. Ailesinden birine bir şey olmasını istemiyordu artık. Veysel'i hâla toparlayamamıştı babasının ölümünden sonra. Döndü duymamıştı bile onu. Kenan sesini yükselterek bir defa daha sordu.

"Anne, İyi misin?"

"Hı, bana mı dedin oğlum" dedi Döndü. Durumu iyiydi ama kaza esnasında iki bacağı da kırılmıştı. Doktor ancak koltuk değnekleriyle yürüyebileceğini ve alçı çözülene kadar dinlenmesi gerektiğini söylemişti, Sonrası tam bir belirsizlikti. Yaşını da almış olduğu için doktor kırıkların daha geç iyileşebileceğini söylemişti.

---------------------------------------------------------

Döndüyü de yatağına yerleştirdi Kenan. Nefes alamadığını hissediyordu. Bir yandan annesi, öbür yandan kardeşine yetmeye çalışıyor ama yetemiyordu. Annesinin yanından ayrılıp tekrar Veysel'in yanına gitmişti. Veysel hâla uyuyordu.Cemile de biraz önce yemek yapmak için odadan çıkmıştı. Kenan yavaşca yatağın yanına koydukları sandalyeye oturdu. Kardeşinin huzursuzca kıpraşmaya başladığını gördüğünde ona daha fazla yaklaştı.

Veysel her saniye daha fazla kıpraşıyor nefes almakta zorluk çekiyordu. Yüzü boncuk boncuk terlemiş, dudakları morarmaya başlamıştı. Dişlerini öyle çok sıkıyordu ki çenesi iyice gerilmişti.

"Veysel.." dedi Kenan yavaşca kardeşini uyandırmak için, onu korkutmak istemiyordu. Ama Veysel şu an derin bir kabusun içindeydi bunu da anlayabiliyordu.

---------------------------------------------------------

Soğuktu her yer, üşüyordu. Kemikleri, kanı üşüyordu sanki. Tanıdık bir yerdeydi. Bozkırın ortasında, köy mezarlığında. Mezar taşı görüyordu bir tane. Bir de mezarın başında dikilen bir adam. Yavaş ve korku dolu adımlarla yaklaştı adama Yaklaştıkca onun babası olduğunu anlamıştı. Bakışlarını mezar taşına doğru çevirdiğinde kendi ismini görmüştü. Korkuyla bir kaç adım geri gideceği sırada sanki önünde kazılı olan mezar bir anda arkasında belirmiş ve içine düşmüştü. Babası gülüyordu başında. Ama başka da kimse yoktu. "Ölmedim ben!" dedi korkuyla. "Ölmedim!" dedi ama neden buradaydı, neden babasını görüyordu, ve neden hiçkimse yoktu yanında.

Umut Ansızın Gelir (VeyKen) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin