94.Bölüm

135 10 10
                                    

"Bırakmadın sen beni" dedi Kenan tekrar doğrulup kardeşini kollarının arasına yatırırken. "Beni bırakmazsın ki sen, abini bırakmazsın" dedi uzun uzun öpüyordu kardeşini. "Yanımdasın, yanındayım" dedi sakince. "Benim canım kardeşim" dedi iyice sarmıştı kardeşini kollarında. "Bak, ben yanındayım aslanım, sen benim yanımdasın. Bırakmadın sen beni, ben de seni bırakmayacağım. Kendine gel ne olur" dedi bir yandan kardeşini kendine getirmeye çalışırken.Veysel henüz kendine gelirken Kenan da onu öpmeye ve sakinleştirmeye çalıştırmaya devam ediyordu. Veysel bir kez daha sığınmıştı abisinin kollarına gözyaşları içinde. Kenan tam bir abi edasıyla onu sarıp sarmalıyor, Veysel de kendini saran o güvenli duyguya kendini teslim ediyordu.

"Korkuyorum" dedi Veysel titrek bir sesle. "Korkuyorum ben." dedi. Kenan önce ölmekten korktuğunu düşünmüştü kardeşinin. Bu durumda aksi düşünülemezdi değil mi ?

"Hayattan korkuyorum ben" dedi Veysel. Nefesi içine kaçmıştı sanki yüzünde soluk bir ton vardı Veysel'in. Belki de onu bu kadar güçsüzleştiren de bu korkuydu.

"Ne demek yani bu ?" dedi Kenan. Hayattan korkmak ne demekti. Neden hayatın kendisinden korkardı ki bir insan. Neden korkardı yaşamaktan.

Veysel bir süre bakışlarını kaldırıp yaşlı gözlerle abisinin gözlerinin içine baktı, ve sonra yeniden başını abisinin göğsüne yerleştirdi.

"Yaşamaktan korkuyorum ben." dedi Veysel. Korktuğu şey belki önündeki bilinmezlikti. Karanlığın içinde gizlenmiş, bilmediği, görmediği şeylerdi onu korkutan. Kendini oldukça çaresiz ve yalnız hissediyordu, yanında olan onlarca insana rağmen.

Bakışlarında derin bir pus olduğunu görüyorlardı belki, ama anlamıyorlardı işte. Onun içinde yanan o ateşi kimse göremiyordu. Abisi bile... Belki, belki yeniden acılarını göstermeliydi, içinde yanan o ateşi göstermeliydi abisine, yeniden o güvenli kollara sığınabilirdi elbette. Ama yapamıyordu. Cesaret edemiyordu. Cesareti olsa bile olacaklardan korkuyordu. Anlatacakları üzecekti abisini. Ve o hiç kimseyi üzmek istemiyordu.

"Hayat derin ve karanlık bir çukur gibi" dedi Kenan kollarında yatırdığı kardeşinin saçlarından öperken. "Su vardır o kuyunun içinde.parıldar durur." dedi sakince. Bazen o kuyuya o kadar çok bakarsın ki o kuyu kadar karanlık oluverir için. Düşüncelerini ele geçirir karanlık" dedi bir yandan kardeşine bakarken. "Ama o kuyuda parıldayan bir su gördüğünü unutursun. O kuyudan sonra bir ışık yok dersin bazen." dedi. Gayet sakindi ses tonu. Sanki bir masal anlatıyormuşcasına sakin ve şevkat doluydu.

"Ben de yaşadım bunları Veysel'im. Hayat bana türlü tokatlar attı, tam kalktım derken tekmeleriyle yere serdi beni. Kalkamam dedim, kalkamam artık. Ama sonra bir el gördüm , kalkmama yardım etmek üzere uzatılmış bir el. " dedi kardeşine göz gezdirirken.

"Gördüm, elimi tutup beni kaldıran o adam da hayatın gaddar yüzünden nasibini almış, sillesini yemişti. Yüreği yaralıydı onun da benim gibi. Gözlerinin mavisine denizi, gökyüzünü sığdırmışlardı, ama o bakışlar sanki o gökyüzünü, o maviliği demir parmakların ardından görüyormuş gibi hissettirmişti bana."

"Sonra yaralarım bir bir sarılmaya başladı, ve ben de sarmaya çalıştım onun yaralarını. Elimi tutan o yaralı kalp benim kalbimin diğer yarısıydı, ve iki tarafın yaraları da ancak birbirlerinin varlığıyla sarılabilir..." dedi Kenan Kardeşinin saçlarından öptükten sonra devam etti.

"Bilmiyorum, belki de sarılmamış çok yaralar vardır ikimizin de içinde, ama ben biliyorum. Ben göremesem bile bana sarıldığında, kollarımda uyuduğunda. Göğsün her inip kalktığında, bana her " Abi" deyişinde iyileşiyor benim yaralarım."

"Şimdi söyle bakalım. Ben, biricik abin olarak senin yaralarını iyileştirebilmek için ne yapmalıyım? Yeter mi kollarımda uyutmam seni, masal anlatmam yeter mi? Senin hangisine ihtiyacın var abim. Ben sana nasıl iyi gelebilirim?"

"Ben yaşamıyordum ki.." dedi Veysel durgun bir sesle." Sen bana yaşamayı öğrettin." dedi sesi ister istemez titremeye başlarken."Ben seni tanıyana kadar korkmamıştım kaybetmekten. Bir Cemilem vardı zaten. Bi onu kaybetmekten korkardım. Ama sen geldiğinde, hayatıma öyle bir yerden girdin ki ben seni hayatımdan bir daha çıkarmak istemedim." dedi Veysel. Abisiyle dertleşmek gerçekten iyi geliyordu ona. Konuşmaya, anlatmaya ihtiyacı olduğunu o da anlıyordu.

"Hiçbirini yaşayamayacağımı bildiğim halde hayaller biriktirirdim hep.. Sen, bana hayallerimi yaşattın. Diğerleri gibi bakmadın hiç yüzüme, yargılamadın beni. Sen ben üzüldüğümde benimle üzülür ağlardın. Sen bana değer veren tek insansın bu dünyada, üzülmeyeyim diye her şeyi yapan. Sırf gülümseyeyim diye dünyaları yakan adamsın sen."

"Hani, her çocuğun bir kahramanı olur ya küçükken, benim öyle bir kahramanım olmadı, babamdan korkardım. Ve beni onun kötülüğünden koruyacak bir kahramanım da yoktu. Bazen çoçuk aklıyla da olsa insan bir kahramana ihtiyaç duyabiliyor. Ben bunu anladım sen geldiğinde." dedi Veysel abisine iyice sokulurken..

"Sen benim kahramanımsın" dedi Veysel hayran hayran. "Yenilmezsin sen, düşmezsin." dedi huzurla. "En önemlisi de sen beni hiç yarı yolda bırakmazsın, hep yanımda, hep arkamda olursun. Kimse dokunamaz bana sen varken, izin vermezsin. Canım yanar, ama sonra geçer sen varsan, çünkü sen beni korursun. Benim güçlü kahramanım beni her zaman korur." dedi yüzüne bir gülümseme yayılırken.

"Korurum tabii" dedi Kenan. kardeşini yeniden öptü bu sefer uzun uzun kokusunu içine çekmişti. Veysel de halinden gayet memnundu.

"Ama bazen" dedi sesi solarken. "Kahramanlar da yorulur, bazen onlar da bir kahramana ihtiyaç duyarlar. Eğer sen de yorulursan bana söyle olur mu? dedi. Kenan bir şey demeden kardeşini daha çok sarmalamıştı.

" Yorulursam kollarında uyutursun sen de beni." dedi gülümseyerek.

"Uyuturum." dedi Veysel hevesle. "Bu gece uyu bence, çok yorgun görünüyorsun. Veysel abisinin yaralarını sarabildiğini hissettiğinde daha da iyi oluyordu. Daha da güçleniyordu sanki.

" Hmm" dedi Kenan. "Aç o zaman kollarını, orada dinlenmesi gereken bir kahraman var."

Tekrar pozisyon değiştirmişti iki kardeş. Kenan kardeşinin göğsüne yatarken Veysel de abisini sarıp sarmalayan taraftaydı. Kenan kardeşinin kalp atışlarını duyabiliyordu, ve şu an duyduğu kalp atışları onun için dünyanın en güzel melodisinden daha güzeldi. İyice sarıldı kardeşine. Kardeşinin mis kokusunu derin nefesler alarak içine çekiyordu.

"Abiii" dedi Veysel mahsun bir sesle. "Şeyyy" dedi utanıyordu söylemeye."Benim, birazcık uykum geldi de" dedi çekine çekine. Başını omzuma koyabilir misin? ben de sana yaslanıp uyuyabilirim o zaman." dedi sesini bir titreme alırken. "Yoksa korkarım, uyuyamam ben."

Kenan ikiletmeden yapmıştı kardeşinin dediğini. Başını iyice yerleştirdi kardeşinin omuzuna. "Abine bir masal anlatmayacak mısın yani, aşk olsun" dedi Kenan tripli bir ses tonuyla söylemeye çalısarak.

"Ama , ben uyduramam ki masal." dedi Veysel. "Ben anlamam" dedi Kenan hemen itiraz ederken. "Sen güzel güzel uyu diye ben La Fontaine 'e döndüm burada.. Banane ben de masal istiyorum" dedi çocuklar gibi. Roller değişmişti , Kenan çocuk, Veysel de büyük olmuştu artık. Kardeşinin istediği buydu, bunu biliyordu Kenan. Sırf bu yüzden aynı kardeşinin ona yaptığı gibi şebeklikler yapıyordu kardeşine. Küçük bir çocuk gibi davranıyordu onun yanında. Ve aslında bunu yaparken en büyük keşkesini tedavi ettiğinin de farkındaydı... Kardeşiyle yaşayamadığı çocukluğunu...

Umut Ansızın Gelir (VeyKen) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin