Begüm Şanlı
Onun adı Eymen... En büyük esila efsanesinin mükemmel kahramanı... Ben dedelerimden, ninelerimden onu dinleyerek büyüdüm. Onun nasıl güzel bir erkek olduğunu. Bunca adem arasından esilanın korunmaya muhtaç eşrafına muhafız olarak seçilen yegane adam olduğunu. Esilalı bir kadınla hayat çizgisini birleştiren, o zamanın vahşi şartlarında oluşan kaosa direnen, sevdiği kadını ve halkını köleleştirmeye çalışan ademoğluna savaş açan bir merhamet, adalet kahramanıydı. O ve Espila büyük göçün öncüsü olmasalardı dünya ne halde olurdu her daim merak konusu olmuştur esilalıların varlığından haberdar olan şanslı azınlık için. Evet bende onlardandım, yaradılış tarihinin sırlarını, görünüp görünmeyenleri yöneten bilge topluluğunun genç bir üyesiydim. Manevi alemin tüm cezbeden sırlarına vakıf olmama, ve bazılarını birebir yaşamış olmama rağmen Eymen adlı bu efsaneyle buluşmayı her daim arzulasam da onu görmek ve gördüğüm anda çarpılırcasına vurulmam kaderin bana en inanılmaz ikramıydı. Ben aşkı onun soluk, yüzü belirsiz hayalinde, muazzam hikayelerinde tanıdım.
Başında taşıdığı harenin renginden tanımıştım onu. Eymen ve Espila'nın sonsuzluğa savrulmuş aşkının nişanı olan dünya üzerindeki hiçbir renkle denkleştirilip, benzeşmeyen o renk. Ninem" işte o aşkın rengidir,"dediğinde etimden et koparan, bilgelerin bu eşsiz renge aşk_ı sadakat adını verdikleri muhteşem nur huzmesi.
Kalbim yine yerinden çıkacak gibi atıyordu. Onu tanıma şerefine eriştiğim gibi, şimdide dostluğunu kazanmak için elimden geleni yapacaktım. Ve kim bilebilir onu benim karşıma çıkaran yüce Yaratıcıdan başka... Belki... Belki de... Yüzümün kızardığını hissettim. Sıcaklık tüm bedenime yayıldı. Gözlerimi boğazın suni yıldızlarında ve şehrin ışıklarında boğulmuş karanlık semasında gezdirdim. Bunca heyecan ve çaresizlik kanımın akışını hızlandırmış beni olduğumdan daha hırçın ve sınır tanımaz yapmıştı. Evet onun aşkını kazanmak için çaresizlikle, zavallı bir sefillikle her şeyi, ama her şeyi yapabileceğimi hissediyor kendimden her zamankinden çok korkuyordum. Nefes alış verişim hızlanması, göğüs kafesim hızla inip kalkması içimde saklamaya takatimin kalmadığı ruhumun çırpınışlarının küçük işaretleriydi. Dudağımın kenarını ısırdım. Avuçlarımda ki soğuk terleri silmek için peçeteye uzandım. Hala gelmemişti.
Bu aşk_ı sadakat rengiyle taçlandırılmış birine yakışmayacak bir hareketti. Gelmediği her dakika daha çok geriliyor, onun Espila'sını bulmuş olabileceği düşüncesinden kurtulamıyordum.
Esilanın kayıp kızı. Irkını ademoğullarının zulmünden kurtarabilmek için onları göçe zorlayan. Bunun için kara büyüye başvurarak tevazu sahibi naif esila yaradılışına ihanet eden kadın.
Aşığı tarafından öldürülen kocasını esila halkına muhafız tayin ederken, ademoğlunun yok edici ırkına hapsolan kadın. Evet bazıları bu hikayeyi daha farklı anlatıyor olsa dahi ben Espila'nın iyiliğine inanmak istemiyorum. O vakit Eymen'le hiçbir şansımın kalmayacağını çok iyi biliyorum.
Dirseklerimi masaya dayayıp başımı olağanca gücümle sıktım. Espilayı kolayca öldürebilir onu Babür'e yaptığı şeyle cezalandırabilirdim. Yılgınlıkla nefes alıp verdim.
Espila kötü bir kadın olsa bile bu Eymen'i onu arayıp bulmaktan hiçbir zaman alıkoymamıştı. Hırçınlığım ve hırsım bana zarar veriyordu. Olmazı oldurmak şimdilik benim gücümün üstündeydi. Kara büyü hakkında detaylı bilgiye sahip değildim. Yaradılışım gereği ailem kara büyüyle ilgili bilgilendirilmemin doğru olmayacağı kanaatine varmıştı. Büyük köklü ailemden potansiyel bir cadıymışım gibi muamele görüyordum. Bu beni incitiyor muydu? Bazen... Merhamet ve iyilik bana kucak açtığında haksızlık ettiklerini düşünüyordum. Ama şu an ruhum nefsimden kurtulmak için çırpınırken ve Eymen'i kazanmak için her şeyi yapabileceğimi kabullenmişken, haklı olmaları canımı daha çok yakıyordu.
Düşüncelerimin uçurumlarında gezinirken onun gelişini fark etmemiştim.
" Çok beklettim mi?"Diye soran yumuşacık sesin geldiği yere döndüm. Hiçbir şey onun mükemmelliğine gölge düşüremezdi. Önce aşk_ı sadakat nuruyla, sonra o ışığın altında daha yüce bir ruhun yumuşaklığını, iyiliğini yansıtan gülümseyen gözleriyle buluştum. O gözlerde iyilikten, iyiliğinde aşktan, aşkında Yaratıcıdan başka bir gerçek bulunamazdı.
" Neden bekletildiğimi öğrenmek istiyorum,"dedim. Her zaman ki bana mani olamayarak. Oysaki o ne kadar zarifti.
" Özür dilerim. Buraya daha önce gelmemiştim, kayboldum,"dedi. Mimikleri, kaşları, şefkatle yoğrulmuş çarpıcı bakışları da özrüne eşlik ediyorlardı.
" Tamam,"dedim gülümseyerek. Bir efsanenin bu kadar doğal olması, bu kadar insan olması, böylesine ulaşılabilir olması onu daha aşık olunası bir varlığa dönüştürürken. Neden olmasın, neden benim olmasın diye kendime sorular sorduruyordu.
" Çok naziksiniz," dedi. Yemeğini yiyip kalkmayı umuyordu belki. İçimi görebiliyormuş gibi bakıyordu, bu olduğum yerde rahatsızlıkla kıpırdamama neden oldu. Onların akıl okuyabildiklerini ve bunun yanı sıra insanüstü birçok yetenekleri olduğunu biliyordum. Ve tüm bu yeteneklerini insanlık nezaketi gereği kullanmadıklarını da biliyordum.
" Bu kadar geç tanışmamız çok yazık, "derken içimde kaynayanlara dair bir ipucu verdim ona. Susup cevabını bekledim. Gözlerine baktım. Baktığım hiçbir şeyi görmüyordum aslında ondan başka. Gözlerim istemsizce sulanınca bakışlarımı kaçırdım. Beyaz masa örtüleriyle kaplanmış masalar, insanlar hızla geçip gittiler gözlerimin önünden, en son bakışlarımı cama çevirdim .
" Olması gerektiği gibi,"dedi
" Biz tanışana kadar belki, ama şimdiden sonra olmasını istediğimiz gibi olabilir." Kendinden emin halim hayranlık uyandırıcıydı. Bütün hırçınlığımı, çaresizliğimi saklayabilmiştim. Benim gibi biriyle muhatap olmak onu şaşırtmıştı. Etrafı ona kolayca teslim olan, istediği gibi yönlendirmenin pekte zor olmadığı insanlarla dolu olmalıydı. "Her şey istediğiniz gibi oldu mu şimdiye kadar." Diye sordu merakla. Gerçekten samimiyetle merak ediyor olmalıydı.
" Neden bu kadar şaşırdınız, sizin istekleriniz gerçekleşmedi mi?"Diye sorusuna soruyla karşılık verdim. Küçük bir çocuğu avutur gibi gülümsedi. Sukunluğu dahi birşeyler anlatıyordu...
"Aslında benim istemem gerek kalmadan bir çok şey verilmiş bana. Ama bir şey var ki..." Dedim iç çekerek, merakla beni izleyen gözlere baktım, isteseydi kolaylıkla beni okuyabilirdi, sustum.
" Devam edin lütfen..." Dedi tatlı bir sesle.
" Bazı şeyler olabilirmiş gibi görünüyorlar, hatta olmuş, gerçekleşmiş gibi... Ama yinede bu size yetmeyebiliyor. Sanırım önemli olan yetinmeyi öğrenmek, kadere bırakmak bazı şeyleri... O kadar da doğru gelmiyor bana. Zorladığımda isteklerimin olabilirliğini merak etmeden duramıyorum. " Dediğim anda söylediklerimden dolayı huzursuz hissettim. "Olabilir misin, benim olabilir misin?" Diye sormak istedim.
"Bazı şeyler vardır ki zorlayarak alındığında hiçbir kıymeti kalmaz,"dedi nazik bir ifadeyle. Ama bu sözler etimi kemiğimden ayırırcasına acıtmıştı canımı.
" Ne demek bu?"Diye sordum hırçınlığımı bastırmakta zorlansam da.
" Siparişleri versek,"dedi kısa kesmek ister gibi. Huzursuzluğun içimi sızlatan kokusunu alabiliyordum. Benimle konuşmaktan rahatsızlık duyuyordu.
" Ben siparişleri vermiştim? Emin olun yediğiniz şey hoşunuza gidecek. Lütfen söyler misin Eymen, neyi zorla alırsam değerini kaybeder." Kaskatıydı, gözlerinin içine gömdüm bakışlarımı, elimde olsaydı içinden geçenleri tereddüt etmeden okurdum. Rahatsızlıkla kıpırdandı.
" Sevgi, arkadaşlık, dostluk buna benzer şeyler."Diyip kestirip attı. Adını anmaktan imtina ettiği gerçeği ekledim sabırsızlıkla.
" Ve aşk öyle mi?" Evet anlamında başını eğmekle yetindi. Neden benimle bağlantı kurmaktan bu denli kaçındığını bilsem de sinirlenmeden edemedim. Kim olduğunu bildiğimi yüzüne haykırmak istiyordum.
" Siz hiçbir aşkta ısrarcı olmadınız yani?" Derken vurucu darbeyi indirdiğime emindim. Yüzünden geçen hüzünlü gölge hislerimi doğruluyordu.
" Daldınız," dedim. Bana tüm hayatını anlatmadan gitmemesini umuyordum. Bugün onunla bağlarımızı kuvvetlendirmem için tek fırsatım olabilirdi.
" Sadece düşünüyordum. Acaba gerçekten zorladım mı diye? Ama hayır zorlamaktan mümkün olduğunca kaçınmışımdır. Benim yaptığıma kendini hatırlatmak denilebilir sadece."
___" Nasıl bu kadar emin olabiliyorsunuz? Hatırlatmanız gereken bir durum varsa eğer bu baştan kaybetmişlik değil midir? Yani siz buna zorlama demiyorsunuz öylemi? Komik olmayın. Kendini hatırlatmak zorunda olduğun birinden bahsediyoruz. Kendinizle çelişiyorsunuz Eymen." Derin bir nefes aldı. Onun dünyasını da benimki gibi kaosa teslim olmalıydı. Belki o karmaşadan yeni bir Eymen çıkabilirdi. Benim Eymen'im. Onu zorladığıma emindim. Aydınlık yüzüne düşüncelerinin karanlık gölgesi düşmüştü. Sadece ve sadece onu izlemek istiyordum, yanımda olsun, beni sevsin. Neden hikayesine bu denli sadık olmak zorunda olduğunu anlayamıyordum.
" Bana Ali de lütfen. Şimdilik bu ismi kullanmak istiyorum,"dedi. Bu beklemediğim bir şeydi. Bu bir tür gizliliğe ne gerek vardı. Benim gibi insanlar için zaten onun kim olduğu aşikarken, Eymen ismini neden değiştirme gereği duymuştu.
" Neden?" Diye sordum şaşkınlığımı üzerimden atamadan.
" Bu defa zorlamadan yol almak istemediğim için..."Dedi. Bu benim için vurucu darbeydi işte. O Espila'yı çoktan bulmuştu. Aklım hızla onları birlikte görmenin yolunu aradı.
" Ben diyorum ki bir yemek düzenleyelim. Müzik ve dans eşliğinde. Şirket çalışanları için, motivasyon olur. Şirkette bunun için uygun bir mekan var nasılsa, bu durumu değerlendirelim derim."
"Bilemiyorum, gereklimi sizce..."
" Tabi ki de gerekli, biz fırsat yaratmazsak eğlenmek hayal olur. Hem her akşam televizyon başında pinekleyen bu insanların hayatına da hareket gelmiş olur. Bir geceliğine de olsa."
" pekâlâ nasıl isterseniz, ayarlamaları siz yapın," dedi, konu değiştiği için memnundu.
"Harika olacak, bana güvenebilirsiniz. Müzik, dans, yemek her şeyi ben hallederim."
İyi o zaman," dedi. Yemekler lezizdi, ama o yemekle ilgilenmiyordu.
"Sormayacaksınız galiba..." Dedim küskün bir sesle, gözlerinin derinliklerine bakıyordum, yemeğe birlikte gitmeyi teklif etmeliydi. Yada Espila'yı getirmeliydi...
" Şirket dışında ki konuklara da müsaadeniz olsun lütfen." "Tabi başka türlü olması mümkün değil zaten, bir hanım arkadaştan mı bahsediyoruz?"
"Evet, " dedi. Bakışlarımı önümdeki yemekten kaldırmak istemiyordum. Sessizce yemeğimizi yedik. Salonu dolduran müziğe odaklanmaya gayret ettim.
" Sizde ne var Eymen, sizi diğer insanlardan ayıran nedir?" Sorulan soruyla kendine geldi. Bir ara benim varlığımı unutmuş, geceyle kucaklaşıp gizemini arttırırken, çirkinliklerini saklayan boğaza dalmıştı. Ya da bu bir çeşit kaçıştı.
" Farklı mıyım sizce?"Dedi şaşkınlıkla. Söylenecek başka bir şeyi yoktu. Şimdiden sonra oda beni merak edecekti. "Farklısınız, sizde bir şey var. Sizi herkesten ayıran bir şey var." " Doğrusu bana baktığınızda ne görüyorsunuz bilemiyorum,"dedi. Bu gecenin en içten endişeli gülümseyişiyle karşılık verdi bana.
" İyi şeyler. Diğer insanlardan farklı... İyi ve güzel bir şeye sahipsiniz. Ama benimle paylaşmayacaksınız. En azından şimdilik." Dedim. Sonra konuyu değiştirdi. Kendinden bahsetmiyordu, bende sormuyordum. Daha fazla kurcalamadım. Gecenin sonunda bana arabama kadar eşlik etti. Vedalaşmadan önce iyice sokuldum, sıcaklığını ve nefesini hissedebiliyordum. Baş döndürücü kokusu içime çektim. Hiç bilmediğim taptaze kokuyla bedenim romantik bir güçsüzlüğe teslim oldu. Ellerimle ceketinin yakalarını düzeltir gibi yaptım. Ne olduğunu anlamadığı için gerilmişti ...
" Seni korkutuyor muyum?"Dedim gözlerine bakarak. Beyaz teni parlak ve pürüzsüzdü, sıkıntılı yüz ifadesine rağmen sağ yanağında ki gamze kendini gösteriyordu. Gözleri beni incitme korkusuyla endişeli ve üzgün bakışlarla ne yapması gerektiğini bilmediğini aşikâr ediyorlardı. Usulca yanağını öptüm, iç gıcıklayıcı muhteşem kokusunu içime çektim. Benim için gelmiş olmasını ne çok istediğimi bir kez daha vehmettim. Sakin hareketlerle geriye çekildi, asker arkadaşıymışız gibi omzuma dokundu.
" Geç oldu..."Dedi. Çok geçti. Bin yıl önce buluşmalıydık onunla. Bunca zaman sonra sadece ve sadece benim için gelmeliydi. Ben Espila kadar, gerekirse daha gaddar olabilirdim. Onun aşkı için her şeyden vazgeçebilirdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ESİLA'NIN KAYIP KIZI(tamamlandı)#wattys2017
Khoa học viễn tưởng"Aşık olduğum tek kadın. Nasılda hırçın, pervasız. Bu şehir midir bende ki aşkı harlayan? Bir mum gibi eritip, ay misali ışıtan. Nasıl da vuruyor bakışları insanı bağrından. Hüzün kokan sokakları kopup gelmiş geçmişin hazanından...