(ZEYNEP Espila)
Ruhun uyanışı sancılı bir doğumu andırıyordu. Tüm bu acının için de muhteşem bir zevkle aslıma dönüyordum. Fiziksel acıyı ve tanımsız bir zevki aynı anda tecrübe ediyordum. Geçmiş hayatlarımın yükü biniyordu omuzlarıma. Yanıyor, pişiyor, kavruluyorum. Zeynebin aciz ve boş hülyaları zavallılaşıp küçülüp yok oluyordu içim de. Böyle miymiş yer ve gök. Böyle miymiş hayat. Mavi gök yüzünün altında saklananların sırrı hikmeti... Kainatın raksı... Emre uydum ve bedene geri döndüm. Geri dönmekten korksam da dönmek zorundaydım. Çalacağım kapı belliydi. Her daim orada beni bekliyordu. Bedene dönüşle sancılar dayanılmaz oldu. Başım dönse de yavaşça kalktım. Hala perdelenmiş sırlarlaydım. Bugün melekler etrafım da.... Bir tanesi var ki kanayan kalbimi avuçlamış sıkmakta... Melekler uçuşur durmaz. Bir tanesi var ki düğüm olmuş boğazımda. Bugün nurdan elbiselerini gördüm alemin. Salınıyorlardı etrafımda. Bugün uyanma günüdür. Bugün benim doğum günümdür. Bugün dönüş vaktidir aslımıza. Yavaşça doğruldum. Elim kalbimin üzerindeydi, gözlerim kapalıydı. Karanlığım da ışıklıydı. Kapadım gözlerimi yine görüyorum. Zaman doldu. Herkes selam verip çekiliyor huzurdan. Tüm ruhlar görev yerine geri dönüyor. Her gülümsemeye başımı eğip selamlıyorum. Ruhlar, bedenler, cinler, kuşlar çekiliyorlar bir bir. Bedenimin ağırlığını hissetmiyorum bile. Zaman kavramı da uçmuş zihnimden. Dermansızlığı mızın içinden çırpınan bir kalp var. Öyle ki telaşlı ama korkusuz. Şimdi o kalp biliyor kime ait olduğunu. Sessizce bekledim insanların çekilmesini. Onlar benim için burada değillerdi biliyordum. Ben hiç kimseydim. Bilmem gerekeni öğrenmiştim. Dudaklarım büküldü. Ruhum titreşiyordu uyanmanın sevincinden. Son insana kadar açılmadı gözler. Hiçbir isim, hiçbir şey yoktu. Ama ben orada ki herkesi kendimi bildiğim gibi biliyordum. Söze gerek yoktu. Yolcular çekildi gölün etrafından. Tek bir ruh kaldı. Usulca açtım gözlerimi. Babür orada öylece dikiliyordu. Ayrılmak istemiyordu yanımdan. Korkusunun kokusunu duyuyordum. Henüz yolun başındaydı. O da benim gibiydi. Bakışlarıma cevap verdi, korkularına rağmen bedenine döndü. Kara büyünün mahvettiği beden ruhuyla buluşunca hareketlendi. Zorlukla doğruldu Babür. İçim ona karşı minnet ve hayranlıkla doluydu. Benimle birlikte atladığı karanlık kuyuda neden yaşadığını dahi hatırlamıyordu.
_"O ne olacak ?"diyerek Eymen'in bedenini gösterdi. Usulca eğildim. Eymenin sandala uzanmış bedenin yanına oturdum. Nefes almıyordu. Başını kaldırıp dizlerime yatırdım. Fazlasıyla hareketsizdi. Nefesini daha büyük dikkatle kontrol ettim. Hayır nefes almıyordu. Nefessiz kaldım. ___" Öldü mü?"diye sordu Babür. Ona baktım. Sorusunu yanıtlamadım. ___" Şimdi ne yapacaksın?"diye sordu sonra. Bir gölün orta yerinde, Eymenin bedeni ve Babür ile yalnızdım. Tek bir kuş sesi bile duyulmuyordu. Etrafa göz gezdirdim. Sonra Babür'e dönüp fısıldadım gecenin ayazına karışan sesimin kuvvetine şaşarak. ___" Eymen'in dönmesini bekleyeceğim." Güneşin dönmesini, gidenin gelmesini bekleyeceğim. Ölüme koşar gibi seveceğim seni, elimde olmadan. Her nefeste ölüme koşmaz mı insan. İşte bir nefes daha, bir nefes daha ve bir nefes daha. Öylece güneşimin doğmasını bekleyeceğim bu bedenden, o gözlerden. Bu beden bir güneşin konakladığı tendir ne de olsa. Espila'nın güneşi. Benim güneşim. Ondan başka bir şeye ihtiyaç yoktu. Saatlerce bekledim. Açmıyordu gözlerimi. Gece inmişti gönlüme... Ölüm gelmişti bu göle... Bekliyorduk gelmesini. Nefesten çok dua ederek. Kendimden çok severek. Ve inanarak. Korkusuzca bekledim. Endişe etmeden. Umutsuzluğa düşmeden. Göz yaşlarıma engel olamadan. Gece karanlıktı. Güneş gibi her türlü nurda çekilmişti bu yerden. Ay bile yoktu, bulutların arkasına saklanmış yıldızlar. Sanki varlık kaçıyor benim olduğum yerden. Sanki kabullenmemi bekliyor Eymen'in gidişini. Bu gidişin dönüşü yok diye kulağıma fısıldıyor rüzgar. Ağaçların arkasına saklanmış ne yapacağımı merak ediyorlar. Gülümsüyorum. Şimdi bende Eymen'imi bekliyorum. Onun bana gelmeyi bekleyişi gibi, hatırlamamı beklemesi gibi. Eymen'imi bekliyorum. Bilinen en ıssız gecedeyim. Onun beni beklediği gibi bekliyorum. Her dakika bin yıl gibi yakarak geçiyor ciğerlerimden. Her nefeste soğur sanıyorum içimin ateşi korkarak nefes alıyorum. Her nefesle yangınımı besleyerek bekliyorum Eymen'i. Aşkın sırrına ermek için bekliyorum onu. Elimde olmadan bekliyorum. Ben bu dünyaya onu sevmeye gelmişim ve beklemeye, hasretini çekmeye. Ağlamaya gelmişim... Yokluğunda ki fakirliğimin derdini çekmeye... ___" Espila... O öldü..."dedi Babür. ___"O ölmedi Babür. Geri gelecek. Aslında ona hiç ihanet etmediğini öğrenmek için geri dönecek. Sana teşekkür etmek için dönecek..."dedim. Bedenleri güçsüz iki eski dost birlikte onu bekledik. Karanlığa bir ışık doğdu... Önce göğe, sonra yere baktım. Bulamadım kaynağını. Gölün derininden geliyordu ışık. Gölün içinden doğuyordu güneş.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ESİLA'NIN KAYIP KIZI(tamamlandı)#wattys2017
Bilim Kurgu"Aşık olduğum tek kadın. Nasılda hırçın, pervasız. Bu şehir midir bende ki aşkı harlayan? Bir mum gibi eritip, ay misali ışıtan. Nasıl da vuruyor bakışları insanı bağrından. Hüzün kokan sokakları kopup gelmiş geçmişin hazanından...