BABÜR
__ "Bugün benim de mahşer günümdür. Sadece sonsuzluktan değil aşkımdan da vazgeçiyorum."diye mırıldandı. Benim burada olduğumu biliyor olamazdı. Büyüye baş vurmak onların cesaret edemeyeceği bir yoldu. Esila halkı kuralların dışına çıkmazdı. Ama Eymen insan hamuru taşıyordu tıpkı benim gibi. Espila, Eymen ve ben aynı aşk hamurundandık. Bu bin yıllık bağlılık başka bir şekilde açıklanamazdı. Nereye gittiğimizi hala anlayamamıştım. Belki de Espila'yı Esilaya götürmeye karar vermişti. Bedenini o topraklara gömerse belki bir daha ki hayatları başka türlü olabilirdi. Bu iki aşığın kabri asla yan yana olmamıştı. Üç saattir yoldaydık. Yaptığım büyüler benim vücuduma yaptığı gibi Espila'yıda hırpalıyordu. Aslında o daha kötü durumdaydı. Ben boşlukta asılı kalmışken o bedenin etten ve kemikten örülmüş kafesinin harabelerinde mahsur kalmıştı. Onu yanıma çağırıyordum. Yokluğun çekip almasını bekliyordum umutla. Müphem bir zamanda kurtulacaktı acılarından. Tüm bu yaşananlardan sonra kendime onu verme kararı aldım. İkimizin bedeni de iflas ettikten sonra çıkacağımız yolculuğun neye benzeyeceğini hiç bilmiyordum. Sonsuzlukta onunla yok olmaya hazırdım. Sonunda bir ara yola saptı. Ormanlık arazinin kenarında arabayı durdurdu. Fazlasıyla hızlı hareket ediyordu. Arabadan indi ve Espila'nın kapısını açtı. Onu şaşılacak bir rahatlıkla kucakladı. Nereye gideceğini bilmezmiş gibi etrafa bakındı. Stresten alnı terlemişti. Sonra ormanın içine giden patikayı gördü. Koşar adımlarla patikaya daldı. Onları takip ediyordum. On beş dakika kadar yürüdü. Sonra o muazzam kalabalığı gördüm. Bir sürü insan ellerinde kırmızı kandillerle bekliyordu. Eymen'i görünce bir anda tüm kandilleri yaktılar. Sırayla herkes göle gül bırakmaya başladı. Espila için bir şeyler yapmaya gayret ediyorlardı. Bu bir çeşit dua merasimiydi. Yolda Eymenin söylediklerini anımsadım. Sadece sonsuzluktan değil, aşkımdan da vazgeçiyorum demişti. Belki de Espila'nın bizlerin varlığını kökten değiştiren merasimi işte buydu. Etraf kadim ruhlar ve saygın bilgelerle doluydu. Yolun sonuna gelmiştik. Eymen ve bana neler olacağını artık kestiremiyordum. Eymen Espilanın çelimsiz bedenini çiçekler serilmiş bir kayığa yatırdı. Ve kendiside kayığa binip gölün ortasına doğru kürek çekmeye başladı. Dudakları hiç durmuyordu. Herkes aynı duayı mırıldanıyor olmalıydı. Ortalı bir çeşit uğultu kaplamıştı. Espila her şeyden habersizdi. Ne yapacağımı kestiremedim. Onun rüyasına girmeye çalıştıysam da gücüm yetmedi. Bu alanda toplanmış insanların hepsi şu an ona dua ediyordu. Sonumun ne olacağından korkmuyordum. Bu tek taraflı aşk olmadan varlığımın ne tür bir anlamı olacağını hayal edemiyordum. Yoktu bir anlamı. Hiçbir şeyin bir anlamı yoktu. Sandala yanaştığımda hayretle bedenimin de orada olduğunu gördüm. Espila kadar perişandım. Bedenime dönmedim. Korkmuyordum. Ben zaten yok olma kararı almıştım. Ama görüyordum ki üçümüz için de Tanrı'nın başka planları vardı. Bende onlarla gölün ortasına gelmiştim. Gönüllü olarak bu merasime katıldığımı varsayıyordum. Sonra onun sesini duydum. __" Babür."dedi. Kendine gelmişti. Ama beni nasıl görebilirdi. Dönüp kayığın üzerinde yatan cansız bedene baktım. Hayır uyanmamıştı. Sonra yanı başımda dikildiğini fark ettim. Ruhu güçlenmişti. Artık bedeninden ayrı gezmek için hiçbir şeye ihtiyaç duymayacaktı. Cevap veremedim. __" Yeniden adem olmak ister misin?"diye sordu. Şaşırmıştım. __" Nasıl? Neden?"diye kekeledim. Işığa kesmiş sağ elini uzattı ve elimi tuttu. Bu dünyaya geldiğimden beri ilk defa tensel bir dokunuşu hissedebiliyordum. Sıkı sıkı elimi tutuyordu. O bir ruhtu. Bir nurdu. Ve üzerimize daha önce hiç görmediğim bir ışık yağmuru yağıyordu. Etraf göz kamaştıran, direk bakmanın mümkün olmadığı meleklerle doluydu. Heyecanlanmıştım. ademliğimden kalma duyguları, Babür'ü anımsadım. ___"Evet. Adem olmak istiyorum."dedim. Ve nedendir bilinmez bunun mümkün olacağına inandım. Bütün melekler etrafımızda dönmeye başlamıştı. Ruhum güçsüzdü. Elimi onun elinden çekmek istedim. Ama çok güçlüydü. İzin vermedi. Kararlı bakışlarını gözlerime dikti.
__" Sakın... Sakın elimi bırakma."diye kesin bir emir verdi. Bir sürü soru işaretiyle orda öylece bu bütünü ışıktan ve nurdan oluşan tabloyu seyrediyordum. İnsanlar dualar edip bizim için göle güller bırakıyorlardı. Neden bana yardım ettiğini anlayamıyordum. Beni duymuş gibi gülümsedi. __" Aşkına olan bağlılığın senin kurtuluşun olacak. Hepimizin. Hiç birimizin günahı yok."dedikten sonra bakışlarıyla çevreyi süzdü. Ona minnettar olduğumu düşünüyordum ki bakışlarını bana çevirdi. Keskin ve yakıcıydı , dahası korkutucuydu. __" Hayır seni kurtaran ben değilim..."dedi.
Abaddon ölüyordu. Artık yeni bir yaşama başlıyordum. Bir şans verilmişti. Şimdi her şeyi unutma zamanıydı. Minnettardım. Aşkın öldüren ve yeni şanslar yaratan gücüne şahit oluyordum. Ama bu yeni yaşam aşkı kaybetmek anlamına mı geliyordu.
___" Korkma... Her şey daha iyi olacak."dedi. Zeynep gitmişti. O Espila'ydı. Yaşamın sırrını bilen Espilaydı o. Espila geri dönmüştü. Arınıvermiştim tüm kötülüklerden. Binyıllık sefillikten, müptezellikten sonra elimi tutan bu el bana bir umut vermişti. Beni daha sefil olmaya iten değersizliğime başkaldırıyordu. Ömrümü saran garabeti ardımda bırakıyordum. Onun elinden almak istediğim her şeye karşın elimi tutmuş bana hayat vermek istiyordu. Uğruna öldürdüğüm, yakıp yok ettiğim, kara büyüye başvurduğum öfkeye rağmen. Ağlıyordum. Ruhun ağlaması hiçbir şeye benzemiyormuş. Gözlerimden ışık taneleri dökülüyordu. Şimdi ne ben erkektim, ne de Espila kadındı. Şimdi ortada sadece safi bir ruh vardı. Ve ben binyıllık karanlığın ardından umuda penceremi açıyordum. İçeriye dolan ışıkla ruhumu ısıtıyordum. Tek istediğim buydu... O ışık saçan elini bana da uzatmasıydı...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ESİLA'NIN KAYIP KIZI(tamamlandı)#wattys2017
Science Fiction"Aşık olduğum tek kadın. Nasılda hırçın, pervasız. Bu şehir midir bende ki aşkı harlayan? Bir mum gibi eritip, ay misali ışıtan. Nasıl da vuruyor bakışları insanı bağrından. Hüzün kokan sokakları kopup gelmiş geçmişin hazanından...