Karanlık odadaki her şeyi görebiliyordum. Değişen hiçbir şey yoktu. Yatağın üstünde korkusuzca oturuyordum, içeriden gelen sesleri duyabiliyordum. Çatal bıçak sesleri, su sesi, sohbet eden insanların sesi, duymak istediğim ses ise sükunetini koruyordu. Kapı üzerime kilitlenmişti, içerdekilerden yalnızca biri bu odadaki varlığımdan haberdardı. Kapının anahtar ondaydı. Sadece oturuyordum ve dinliyordum. Ondan kaçabileceğimi düşünmem tam bir saçmalıktı. Yıldızları geçmiştim, onu ısıtan güneşin görülemeyeceği kadar uzağa gitmiştim, o bu kainatta bir noktaydı. Bu gerçeklerin hiç bir hükmü yoktu, nereye giderseniz gidin kalbiniz sizinle gelirdi. Ve benim kalbim ona ait olmayı seçmişti. Ondan uzaklaşmakla, onu bırakabileceğimi sanmıştı Selim Bey. Hala, yaşanmış bunca hayatın sonrasında bile onu bırakmam gerektiğini savunuyordu. "Bilgenin sözlerini hatırla, bu aşkta bir gün yok olmaya mahkumdur..."diyişi hala kulaklarımda çınlıyordu. Bilgeler esila halkı için çok kıymetliydi. Kaderlerini avuçlarına teslim edecekleri kadar üstelik...Yaradılışıyla çelişen tuhaf bir inatla... Yüreğimi kanatan kelimeleri, kafamda dönüp duruyordu," Zeynep bir başkasına aşık olmuşsa nikahınızda düşmüştür, vazgeçme zamanın geldi." Beni göndermek için söylediği şeylerden sadece bu aklımda kalmıştı. Zeynep'in aşık olması değiştirememişti, ona sormak zorundaydım, ondan vazgeçecek cesaretim yoktu. İki dünyayı karşıma alıp onu sevmiştim ben, ama onu bırakmak katlanabileceğim bir şey değildi. Kulak kesildim, kalabalık kapının önünde toplanmıştı. Misafirleri yolcu ediyorlardı. Kalkıp camın önüne geldim, ince perdenin ardında olanları görebiliyordum. Gürültü kesildi, orta yaşlı bir erkek ve adam bahçenin içinden sokağa doğru yürüyorlardı. Eve sessizlik hakimdi. Sonra o çocuğu gördüm. Zeynep'in yanındaydı, Zeynep'ten biraz uzundu. Siyah saçları alnına düşüyordu. Dış kapının ışığı onları aydınlatıyordu. Esmer yakışıklı bir çocuktu. Gözlerinin Zeynep'in üzerinde gezinişini görebiliyordum. Konuşuyorlardı, Zeynep'in ona nasıl baktığını merak ediyordum. Ama arkası ba öylece na dönüktü. Sonra el sıkıştılar, çocuk Zeynep'i yanaklarından öptü. Arkasını dönüp gitti. Zeynep dikildi orada, sonra beni odaya alan kadın geldi yanına. Ona bir şeyler söyleyip, eline anahtar olduğunu düşündüğüm şeyi verdi. Sonra diğerleriyle çıktılar evden. Ablası ve arkadaşları sokağa doğru yürüdüler. Zeynep arkalarından bir müddet baktı.Neler olduğunu anlamamıştı, Mualla bana bir iyilik yapıyordu. Bizi yalnız bırakıyordu. Sonra ağır adımlarla içeri doğru yürüdü, şalına sarınmıştı, ritmik adımlarını dinledim. İçeri girip kapıyı kapama sesini duydum. Sonra odanın kapısına gelip, anahtarı
deliğe soktu, gidip loş ışığı yaktım, tıpkı o gece olduğu gibi. Anahtar çevrildi, kapı açıldı. Yorgun bakışlarındaki boşluk korkuttu beni. Öylece durup birbirimize baktık. Hiçbir şey söylemedi. Hiçbir şey sormadı. İçeri girip odanın kapısını kapadı. Başını kapıya yaslayıp bir müddet öylece durdu. Sırlarla dolu bu alemin içinde, kendi yüreğine hükmedememek ne anlama gelirdi ki. Onu sevmemeyi denedim... Geçip giden her ömür, bir şeyler kazıyordu ruhuma, hatırlayıp hatırlayıp unutuyordum belki ama, bir an için bir farkındalıkla sarsılıyordum. Şimdi kendimde gördüğüm şey, benim hakikatimdi, sevip sevmemek benim elimde değildi. Ne çok özlemiştim, içimdeki kırık parçalar bir araya toplanıyorlardı sanki, sarılmak ve bir daha bırakmamak geliyordu içimden. En sonunda olmak istediğim yerdeydim işte, onun yanındaydım. Bana kızgındı belki. Olması gerekende buydu. Onu bırakıp gitmemeliydim. Bu yaptığım bana olan güvenini yıkmış olmalıydı. Henüz tamamını kavrayamadığı ilişkimizi kolaylıkla bırakıp gitmiş olmam, bu aşk hakkında yılgınlığa kapıldığım düşüncesine vardırabilirdi onu.
"Zeynep." diyebildim. Bana doğru döndü, gözlerindeki boşluk şimdi yangın yeriydi, önce öfke sandım, bana doğru geldi. Gözlerinde yanan öfkemiydi. Elini kaldırdı, yanağıma dokundu, bütün bedenini temas etmediğimiz halde hissedebileceğim yakınlıktaydı. Benim için yeryüzünün en güçlü mıknatısı bu kadındı. Öfkeli gözlere odaklanmaya çalıştım. Yine kovulabilirdim. Yanağımı okşadı, gözlerimi kapatıp bana dokunuşuna odaklandım. Ondan bana geçen tatlı dalgaları hissettim. "Gelmişsin"diye fısıldadı. Özlediğim ses içime ulaştı, kalbimi titretti, sesi yumuşacık, sevgi doluydu yada ben hayal kuruyor olabilirdim. Üşümüş eli yanağımı soğutmuştu.
"Gelmemek elimden gelmedi,"dedim suçluluk duygusuyla yüklü sesimle.
"Neden zorladın ki kendini, neden?"Diye sordu beni tüm benliğiyle kabul ettiğini söylemek ister gibi. Yanağımda, elide ısınmıştı artık, yanağımdaki elini çekerken yakaladım. Beyaz el avucumda kayboldu, elini dudaklarıma doğru yanaştırıp öptüm, sonra yanağıma götürüp orada durdum.
" Yusuf kim Zeynep?" Diye fısıldadım, ona anımsamadığı bir yaşamın hesabını soramazdım. Bâbür hakkın da hiç bir fikri olmadığına emindim.
![](https://img.wattpad.com/cover/43078643-288-k938667.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ESİLA'NIN KAYIP KIZI(tamamlandı)#wattys2017
Ficção Científica"Aşık olduğum tek kadın. Nasılda hırçın, pervasız. Bu şehir midir bende ki aşkı harlayan? Bir mum gibi eritip, ay misali ışıtan. Nasıl da vuruyor bakışları insanı bağrından. Hüzün kokan sokakları kopup gelmiş geçmişin hazanından...