BABÜR
Mukadderata teslim olmuştum. Avutulması zor acımı duymuş gibi bana ışık yolladı nihayetinde. Açılan kapılardan kendime kurtuluş yolu bulma hevesindeydim. Zordu görünmez olmak. Hissedilmemek. Hiç olmadığım kadar yalnızdım şimdi. Dolanıyorum beni mahveden kadının çevresinde. Onda beni bağlayan ne var anlayamıyordum. İçimde ki bütün çılgınlıkları ortaya çıkarıyor varlığı. Sadece bana ait olsun istiyorum elimde olmaksızın. Henüz varlığımdan haberdar olmasa bile bir şeylerin değişmekte olduğunu hissediyordum.
Görünüşe göre ademoğlu sanıldığından daha acizdi. Aslında hiçbir şey sandıkları gibi değil. Onların bu acizliğine baktığımda, neden bu denli değerli olduklarını anlamakta güçlük çekiyorum.
Yine arkasındayım. Ona ulaşmayı hâlâ başaramadım. İnat ediyor beni rüyalarına, sanrılarına almıyor. Nasıl bir zırha sarınmışsa; aşkından ölmezlik yolundan vazgeçtiği Eymen'i dahi tanımıyor.
Yada çok iyi numara yapıyordu. Demek bu hale getiriyor ademlik insanı. Nasıl olurda bu denli yabancı olabilir bu Dünya şimdi bana. Kovulduğum bu diyara bir hırsız müptezelliğiyle süzülmüştüm.
Direnci kırılacaktı er geç. Ona benimle olmanın nasıl bir şey olduğunu gösterecektim. Sanrıları öyle katlanılmaz bir hâle gelmeliydi ki gerçekle yalanı, bugünle geçmişi ayırt edememeliydi.
Eymen'di onun hayatını çalan, değilse nedendi bunca garabet...
Gaddarlığımın melaline rağmen buradaydım. Düştüğüm çirkef kuyusunda ki hezeyanımla baş başa onca zaman çırpınmıştım şimdi geçmişi deşme hakikate ulaşma zamanıydı. Bize muadil olmayan bu hayat ne denli cazip görünse de şu an ki kederim dünya ile alakalı değildi. Uğursuz bir Babür uyanmaktaydı şimdi. O uyandıkça acı ateşle karılmaktaydı bugün. İçimde yanan ateşi çıkarıp toprağa koysam bu mavi yeşil dünya kor olup tutuşurdu. " "Ben geldim Espila... Ben geldim..."Diye fısıldadım kulağına. Beni duymuş gibi durdu. Beyaz zarif elini kalbinin üzerine koydu. Esef dolu gözlerle sağa sola baktı. Yine eğildim kulağına.
" Seni almaya geldim." Karşısına geçtim. Gözlerinin içine baktım. Orada kaybolmuş bir ruh vardı. Tüm hayatını, geçmişini ve geleceğini Eymen'e adamış olduğu hikâyesine inanmalıydım belki.
Eymen'e aşık olmasındansa aşksız, soğuk, bencil bir kadın olmasını, yalancı olmasını tercih etmem acınası, sefil bir durumdu.
Yine fısıldadım kulağına "Numara yaptığını biliyorum. Eymen'e de yalan söylüyorsun tıpkı bana yaptığın gibi..." İrkilmişti, korkuyla açılan gözleri etrafı taradı. Saçlarına dokundum, ruhun dokunuşu hiçbir şeye benzemiyordu. Varlığımı hissedebiliyordu. Ona dokunduğumda ürperiyordu. Onunla olmak ruhumun hafızasını tazelememi hızlandırmıştı. Ona dokunduğumda genelde geçmişin görüntülerini yaşıyormuş gibi izleyebiliyordum.
Yine görüntülerin gelişini bekledim, geçmişe odaklandım. O ona dokunmamdan kaynaklanan huzursuzluğunun sebebini anlamaya çalışırken ben geçmişle ilgili yeni bilgiler edinmek niyetindeydim.
O sırada odaya ablası girdi." Neyin var?"Diye sordu sebepsiz. Gülümsedi ablasına, nedense yaşadıklarıyla ilgili kimselere pek bir şey anlatmıyordu. Bu kim olduğunu saklama çabasına dair bir kanıt olabilirdi.
" Gel çay içelim," dedi ablası.
Yorgun olduğunu, yatacağını söyleyerek savdı onu başından. Ona ulaşmaya çalışmak beni olduğu kadar onu da tüketiyor olmalıydı. Beraberce gücümüzü kaybedeşimizi seyretmek hüzünlendirsede, vazgeçmek niyetinde değildim.
Beklemediğim anda bir sanrıya düştüm. Çöldeydik. Çöl büyüklüğün de ucu bucağı görünmeyen bir araç bekliyordu. Espila, Eymen ben ve diğer çocukluk arkadaşlarımız hayranlıkla muazzam aracın heybetine bakıyorduk.
"Bütün bunların bitmesine az kaldı,"dedi Espila. Saçı başı dağılmış, bitkin bir görüntüsü vardı. Büyük bir mücadelenin içinde hırpalanmış bir kadın görüntüsü veriyordu. Yüzünde gaddarlıktan ziyade endişe, toprak işlemekten çatlamış avuçlarında özenle dikilmiş olan bir deri parçası vardı.
Bu deri parçası kara büyü yaptığının işaretiydi. Eymen, ben ve arkadaşlarımız korkmuş görünüyorduk. Bizi orada tutan tek şey Espila'nın cesaretiydi. Daha dünya ile ilgili pek fikri olmayan bu gençler şimdi ; bilmedikleri bir medeniyetin insanlarıyla karşı karşıyaydılar. Ki onlar kerpiçten ev yapamazken, karşılarında yükselen adını koyamadıkları dev kütle, acizliklerinin sınırsızlığının korkutucu bir göstergesiydi. Sonunda büyük demir yığının bir köşesinden , küçük bir merdivenli kapı, yere doğru yavaş hareketlerle açıldı.
Bizler heyecanlanırken , büyü yapmanın onun bedeninde bıraktığı hastalıklı izleri gözlemledim. Espilayı tüketmişti. Bende böyle olacaktım. Morarmış göz altları, kemikleri sayılacak dermansız vücudu. Perişan görünüyordu. Korkmuş bana, Eymen'e diğerlerine baktım. Cehalet korkuyu nasılda körüklüyordu.
Gelenler bir doksan boylarında iri kemikli, güzel bir ırktı. Espila ayaklarının üzerinde durmakta zorlanıyor gibiydi. Kimseden ses çıkmıyordu. Sonunda karşı karşıya geldiklerinde farklı bir lisanda selamlaştılar. Herkes elini kalbine koyup hafifçe başını eğdi. Bunu Espila istemişti ondan başka kimse ne söylediklerini anlayamıyordu.
Bitkin görünen kız, çatallaşmış güçsüz sesine rağmen, o hiç değişmeyen nezaketiyle, konuşulanların gerekli kısımlarını davasında ona destek olan kocası ve onun ademoğluna mensup arkadaşlarına aktarıyordu.
"Kafile hazır mı?"Diye sordular. İlk kafilenin hazır olduğunu söyledim. Uzaklarda yaşayanlar dan hâlâ bir ses gelmediğini, yolladığımız habercilerin geri dönmediklerini anlattım. Bunun sorun olmadığını, araçlarının yer üstünde yaşayan tüm esilalılara ulaşabilecek teçhizata sahip olduğunu söylediler. Önceliklerinin ilk kafileyi taşımakmış. Burada fazla kalmak istememelerine rağmen, küçük gemilerin görevlilerle birlikte bırakılıp dünyanın köşe bucak taranacağını söylüyorlardı. Bu akıl almaz olaylar karşısında, bu toy insancıklar, şaşkın bir kedi yavrusunu andırıyorlardı.
Eymen rahatlamıştı. Espilayı kaybetme endişesine rağmen, esila halkına yardım etmiş olmanın huzuru, ben dahil tüm arkadaşların yüzünden okunuyordu.
Gelen adamlarla yüz yüze gelmek, iri ve uzun olmalarının dışında insanlardan pek farklarının olmaması ve Espila'nın herzamanki olağan tavrı herkesi rahatlatmış görünüyordu.
Sonra o adam geldi. Onu tanıyamadım. Arkamızdan sessizce yaklaşmıştı. Olanlardan haberi vardı. Ve kesinlikle Esilallı değildi. Espila'nın ilk defa korktuğunu gördüm. Endişeyle gözleri açılmıştı. Kimdi bu yaşlı adam. Hatırlayamamıştım. Espilaya yaklaştı. Bakışları keskindi, hatta acımasızdı.
"İki muhafızın tayin edildiğini bildirdin mi?" Diye sordu. Espila duraksadı önce... Sanki bu durum hoşuna gitmemişti. Tüm bu endişeli tavırlarına rağmen adamlara söylenileni çevirdi. Çok korkuyordu. Korkusunu gözle görülüyordu. Kimdi bu gelen adam. Kimdi ve Espila'yı neden korkutuyordu. Eymen, ben ve arkadaşlar onu tanıyor olmalıydık. Çünkü hiç yadırgamadık durumu. Şaşkındım. Espila bir süre Hades halkının o iri mensuplarına durumu anlattı. Adamların muhafızları götürmek istemedikleri anlaşılıyordu. Espila yaşlı adama döndü.
" Onlara sizin bilginlerin lideri olduğunuzu ilettim. Buna rağmen Esilalıların ademoğlundan herhangi birini yanlarında götürmelerinin doğru olmayacağını söylüyorlar."Diye açıklamada bulundu. Bilgin sinirlenmişti. Önce homurdandı, sonra esip gürlemeye başladı. Muhafızların esilaya gideceğini aksi taktirde bilginler konseyinin verdiği göç iznini kaldıracağını. Esilalırın ademoğlunun kölesi olarak kalacağını ,"söyledi. Orda ki herkes, ben dahil bilginin bu tutumunda rahatsızdık.
Bütün soru işaretleriyle birlikte Espilanın mütevazi odasına geri döndüm. Uykuya dalmıştı. Bu bilgini hatırlamam gerekiyordu. Bugünkü durumuzla onun bir ilgisi olmalıydı.
Dina bana ondan bahsetmemişti. O zaman ki beni ve arkadaşlarımı izlerken içimde uyanan insan beni hayrete düşürmüştü.
Espila yatağında acıyla mırdandı. Ona acı veriyordum. Geçmiş arınmanın tek yoluydu. Hastalığı öğrendikten sonra bir çözüm yolu bulmak için Dina mutlaka bana yardımcı olacaktı. Tek endişem bu halde ifrata kaçmaktı. Nedense onun canını acıtmak beni ürkütüyordu.
Babür uyandıkça Espila gözümde anlam kazanıyordu. Uzun zaman olmuştu ki kimseye kıymet vermemiştim. Avare müptezelliğime, garabetime, bir savaşçının silahlarına olan bağlılığına benzer bir hürmetim vardı. Abaddon muvazenesiz bir karanlığın adıydı. Orada yaşamak için gaddarlığıma muhtaçtım.
Ama şimdi bu narin, soluk bedenli kadının yanı başındayken tüm bunlar anlamını kaybetmişti. Nasılda güven içindeydi uyurken. Kıskanılacak bir huzura teslim olmuştu. Bizim gibilerin hasret olduğu şey buralarda alışılmış bir durumdu. Küçük odasında ki mutedil hava bana yabancıydı. Elimde olmaksızın iğbirar hissettim. Daha önceleri hiç konuşma gereği duymadığım, beni hep görmezden gelen yaratıcı. Bu duyguma karşı da kayıtsız kaldı. Masum teslimiyetine hayran olduğum kıza baktım. Müstehzi bir gülüşle başımı çevirdim. Onu benim gözümde mukaddes kılan ne olabilir diye kendime sordum. Bu duygunun pençesinde amacımdan sapmaktan hicap duydum. Göçebe hayatımın dönüm noktasındaydım. Ademliğimi, dünyamı geri istiyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ESİLA'NIN KAYIP KIZI(tamamlandı)#wattys2017
Fiksi Ilmiah"Aşık olduğum tek kadın. Nasılda hırçın, pervasız. Bu şehir midir bende ki aşkı harlayan? Bir mum gibi eritip, ay misali ışıtan. Nasıl da vuruyor bakışları insanı bağrından. Hüzün kokan sokakları kopup gelmiş geçmişin hazanından...