13-Vicdan Esareti

121 7 4
                                    

(Eymen... Ali)
                          Evinin önünde kapıyı çalmak üzereydim. Onu evinden almak için bile ısrar etmem gerekmişti. Çekiniyordu hala. Onun için bir yabancı olduğumu unutuyordum hep. Muhtemelen evde yalnızdı. Ablası şehir dışındaydı. Neyse ki o gitmemişti. Benden uzağa gitmesine tahammül edemezdim. Esilada benim kadar sabırsız bir kişi daha yoktu. Zeynep'e olan hislerim Esilalı insanların içinden çekip alıyordu beni. Kendi insanlarımdan farklıydım. Kadim dostum Tahariel 'in söylediklerini anımsadım. "Esila ve dünya insanlarının bir karışımısın sen. Senin kaderin çok ayrı oğlum. Senin kalbin bir sır bizim için. " Tahariel her zaman beni anlamaya çalışırdı. Ömürlere sığmayan bu aşkın içinde olsam da. Bende bir muammanın içinde savrulduğuma inanmaktaydım. Böyle bir bağlılığı yaşıyor olmasaydım belki bende anlayamazdım. Her şey üstü örtülü bir sır bu evrende. Tek anladığım bu hayattan. Sırlar var... Bilinmek istenen sırlar var. Bildiklerinin ötesi olduğunu ve daima olacağını bilen sırları saklayan insanlar var. Benim dünyamın zararsız insanları her şeyde olduğu gibi sevgide de ölçülüydü. Beni anlamamaları doğaldı. Onlar sırlara vakıf, duygularında sabit, ademoğlunun karmaşık doğasına yabancıydılar. Kapıyı açan kadının yüzünde haylaz bir gülüş saklıydı." Hoş geldiniz "diyerek beni içeri buyur etti. Selam vererek içeriye girdim. El sıkışırken kendisini tanıştırdı. Esmer damarlı elleri yüzünden daha yaşlı duruyordu, pembe ojeli tırnakları uzun ve bakımlıydı. Birazda ürkütücüydü.
" Ben Mualla " dedi şen sesi. Ellerinden çok daha genç duran yüzüne baktım , iri yüzü sevimli bir gülücükle sabitlenmişti, yeşil küçük gözleri karanlıkta rengini gizliyordu. Sarı yıpranmış saçları arkadan bağlanmıştı. Üzerinde basit gri eşofmanlar vardı.
"Memnun oldum, " Sabitlenmiş yamuk ağzı açıldı, bütün iri dişleri ortaya döküldü.  Gözlerim Zeynep'i aradı. Onu görebileceğim için o hiç geçmeyecek gibi görünen heyecana kapılmıştım yine. İçeriden yabancı bir ses onu çağırıyordu.
" Şunlara bir bakıyım, geliyorum, siz şöyle geçin," dedi. Oturma odasını gösteriyordu. Dikkatle yaşadığı yeri inceledim. Bu kadar sakin bir hayata sahip olması bana inanılmaz geliyordu.

Kaderine  yabancıydı,  kendini  tanımıyordu.  Bilseydi  ne  düşünürdü...  Yaşanan  her  şeyin  bir  sebebi vardı.  Bizim  bilemeyeceğimiz  sebepler.  Kare  şeklindeki  odanın  kapısında  dikildim,  koltukların kırmızısı  çok  canlıydı,kımızı  çiçekli   krem  rengi  halı  tertemiz  görünüyordu. Bu evde her  şey  temiz  ve düzenliydi,  Zeynep  ablasının  hastalık  derecesinde  temizlik  merakından  bahsetmişti.  Odanın  bir köşesinde  üç  saksı  çiçek  duruyordu.  Öbür  köşesindeyse  kocaman  metalik  gri  bir  televizyon.  İçeri girmedim  kapının  pervazına  yaslanıp,  Zeynep'in  bulunduğu  odanın  aralık  kapısından  sızan  ışığa baktım.  
"  Çok  güzel  oldun  lan,"diyen  ses  Mualla'nındı.  Diğer  kadın  sesi  de  onu  onayladı.  Kulak kesildim, dünden beri  özlediğim  sesi  duymayı  umdum.
"Vay! Zeyneb'imiz çok güzelmiş."Dedi biri.
"Sadece biraz işlenmeye ihtiyacı varmış."dedi  Mualla,  iki  kadın gülüştüler.
"Çok abarttık bence,"  dedi  Zeynep.
"Hadi  artık  beni  bekletme"  dedim  içimden.
"Neyi abartmışız acaba.  Neyse! Çocuk çok  tatlıymış  ha..."  dedi  Mualla,  gizli  bir  şey  yapıyormuşum hissine kapıldım, odanın  içine girip koltuğa oturdum. Son olarak  Zeynep'in...
"Sus  lütfen,  duyaca,"  diyen  endişe  yüklü  sesini  işittim.  Oturmak  için  kapıya  en  uzak koltuğu  seçmiştim,  başka  şeylerde  duymaktan  korktum.  Bana  uzun  gelen  birkaç  saniye  sonra mat sarı elbisesiyle  odanın  kapısında  belirdi.   İnce biçimli  vücudunu  saran  ipeksi  şifon  elbise,  soluk    renkli  çiçek  desenleriyle  renklenmişti.  Boyundan askılı,  eski  zamanın zarafeti  ve şıklığını  anımsatıyordu. Boynunu saran  fırfırlı  şifona, siyah kadifemsi bir  bant  sarılıydı,  bir  papyon  misali  gül  takmıştı  boynuna  .  Aynı  kumaştan  kadife  eldivenler  ve  kemer  birbirini  bütünlüyordu.  Elinde  tuttuğu  kadife  çantaya  cep  telefonunu  sığıştırmaya  çalışıyordu. Uzun  elbisenin  etek  kısmı  kat  kattı.  Saçlarını  dağınık  topuz  yapmıştı,  güzel  yüzü  makyajla renklenmişti.  Sürmeli  küçük  gözleri  şimdi  daha  büyük  ve  çarpıcı  görünüyordu.  Siyah  topuklu  ayakkabılarının  üzerinde  dimdik  duruyordu.  Ne  kadar güzel  göründüğünün  farkındaydı.  Onu  görünce  ayağa  kalktım,  hiçbir  şey  söyleyemedim.  Öylece durup  birbirimize  baktık,    güzelliği  miydi kalbimi  titreten,  hiçbir  mucizevi  güzellik  onun  ki  kadar    tesirli  olamazdı.  Heyecanlı  görünüyordu, onların  lisanıyla  söyleyebileceğim  her  şeyi  geçirdim  aklımdan  ,  ama  yetersizdi.  Arkasındaki  meraklı hanımın onu kenara  iterek  odaya girmesiyle kendime geldim."  Tanıştırayım, Zuhal" dedi. Bir  tanışma merasimi  daha  yaşandı. " Memnun oldum  ben Ali." Elimi  uzatırken...

ESİLA'NIN KAYIP KIZI(tamamlandı)#wattys2017Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin