(Eymen... Ali)
Evinin önünde kapıyı çalmak üzereydim. Onu evinden almak için bile ısrar etmem gerekmişti. Çekiniyordu hala. Onun için bir yabancı olduğumu unutuyordum hep. Muhtemelen evde yalnızdı. Ablası şehir dışındaydı. Neyse ki o gitmemişti. Benden uzağa gitmesine tahammül edemezdim. Esilada benim kadar sabırsız bir kişi daha yoktu. Zeynep'e olan hislerim Esilalı insanların içinden çekip alıyordu beni. Kendi insanlarımdan farklıydım. Kadim dostum Tahariel 'in söylediklerini anımsadım. "Esila ve dünya insanlarının bir karışımısın sen. Senin kaderin çok ayrı oğlum. Senin kalbin bir sır bizim için. " Tahariel her zaman beni anlamaya çalışırdı. Ömürlere sığmayan bu aşkın içinde olsam da. Bende bir muammanın içinde savrulduğuma inanmaktaydım. Böyle bir bağlılığı yaşıyor olmasaydım belki bende anlayamazdım. Her şey üstü örtülü bir sır bu evrende. Tek anladığım bu hayattan. Sırlar var... Bilinmek istenen sırlar var. Bildiklerinin ötesi olduğunu ve daima olacağını bilen sırları saklayan insanlar var. Benim dünyamın zararsız insanları her şeyde olduğu gibi sevgide de ölçülüydü. Beni anlamamaları doğaldı. Onlar sırlara vakıf, duygularında sabit, ademoğlunun karmaşık doğasına yabancıydılar. Kapıyı açan kadının yüzünde haylaz bir gülüş saklıydı." Hoş geldiniz "diyerek beni içeri buyur etti. Selam vererek içeriye girdim. El sıkışırken kendisini tanıştırdı. Esmer damarlı elleri yüzünden daha yaşlı duruyordu, pembe ojeli tırnakları uzun ve bakımlıydı. Birazda ürkütücüydü.
" Ben Mualla " dedi şen sesi. Ellerinden çok daha genç duran yüzüne baktım , iri yüzü sevimli bir gülücükle sabitlenmişti, yeşil küçük gözleri karanlıkta rengini gizliyordu. Sarı yıpranmış saçları arkadan bağlanmıştı. Üzerinde basit gri eşofmanlar vardı.
"Memnun oldum, " Sabitlenmiş yamuk ağzı açıldı, bütün iri dişleri ortaya döküldü. Gözlerim Zeynep'i aradı. Onu görebileceğim için o hiç geçmeyecek gibi görünen heyecana kapılmıştım yine. İçeriden yabancı bir ses onu çağırıyordu.
" Şunlara bir bakıyım, geliyorum, siz şöyle geçin," dedi. Oturma odasını gösteriyordu. Dikkatle yaşadığı yeri inceledim. Bu kadar sakin bir hayata sahip olması bana inanılmaz geliyordu.Kaderine yabancıydı, kendini tanımıyordu. Bilseydi ne düşünürdü... Yaşanan her şeyin bir sebebi vardı. Bizim bilemeyeceğimiz sebepler. Kare şeklindeki odanın kapısında dikildim, koltukların kırmızısı çok canlıydı,kımızı çiçekli krem rengi halı tertemiz görünüyordu. Bu evde her şey temiz ve düzenliydi, Zeynep ablasının hastalık derecesinde temizlik merakından bahsetmişti. Odanın bir köşesinde üç saksı çiçek duruyordu. Öbür köşesindeyse kocaman metalik gri bir televizyon. İçeri girmedim kapının pervazına yaslanıp, Zeynep'in bulunduğu odanın aralık kapısından sızan ışığa baktım.
" Çok güzel oldun lan,"diyen ses Mualla'nındı. Diğer kadın sesi de onu onayladı. Kulak kesildim, dünden beri özlediğim sesi duymayı umdum.
"Vay! Zeyneb'imiz çok güzelmiş."Dedi biri.
"Sadece biraz işlenmeye ihtiyacı varmış."dedi Mualla, iki kadın gülüştüler.
"Çok abarttık bence," dedi Zeynep.
"Hadi artık beni bekletme" dedim içimden.
"Neyi abartmışız acaba. Neyse! Çocuk çok tatlıymış ha..." dedi Mualla, gizli bir şey yapıyormuşum hissine kapıldım, odanın içine girip koltuğa oturdum. Son olarak Zeynep'in...
"Sus lütfen, duyaca," diyen endişe yüklü sesini işittim. Oturmak için kapıya en uzak koltuğu seçmiştim, başka şeylerde duymaktan korktum. Bana uzun gelen birkaç saniye sonra mat sarı elbisesiyle odanın kapısında belirdi. İnce biçimli vücudunu saran ipeksi şifon elbise, soluk renkli çiçek desenleriyle renklenmişti. Boyundan askılı, eski zamanın zarafeti ve şıklığını anımsatıyordu. Boynunu saran fırfırlı şifona, siyah kadifemsi bir bant sarılıydı, bir papyon misali gül takmıştı boynuna . Aynı kumaştan kadife eldivenler ve kemer birbirini bütünlüyordu. Elinde tuttuğu kadife çantaya cep telefonunu sığıştırmaya çalışıyordu. Uzun elbisenin etek kısmı kat kattı. Saçlarını dağınık topuz yapmıştı, güzel yüzü makyajla renklenmişti. Sürmeli küçük gözleri şimdi daha büyük ve çarpıcı görünüyordu. Siyah topuklu ayakkabılarının üzerinde dimdik duruyordu. Ne kadar güzel göründüğünün farkındaydı. Onu görünce ayağa kalktım, hiçbir şey söyleyemedim. Öylece durup birbirimize baktık, güzelliği miydi kalbimi titreten, hiçbir mucizevi güzellik onun ki kadar tesirli olamazdı. Heyecanlı görünüyordu, onların lisanıyla söyleyebileceğim her şeyi geçirdim aklımdan , ama yetersizdi. Arkasındaki meraklı hanımın onu kenara iterek odaya girmesiyle kendime geldim." Tanıştırayım, Zuhal" dedi. Bir tanışma merasimi daha yaşandı. " Memnun oldum ben Ali." Elimi uzatırken...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ESİLA'NIN KAYIP KIZI(tamamlandı)#wattys2017
Ciencia Ficción"Aşık olduğum tek kadın. Nasılda hırçın, pervasız. Bu şehir midir bende ki aşkı harlayan? Bir mum gibi eritip, ay misali ışıtan. Nasıl da vuruyor bakışları insanı bağrından. Hüzün kokan sokakları kopup gelmiş geçmişin hazanından...