(ZEYNEP... Espila)
Geçmiş soluk bir kabusu andırıyordu. Renkler canlandıkça bilinmezliğe, kargaşaya sürükleniyordu zihnim. İnsanlar içinde bulundukları zamanın sorunlarıyla uğraşırken. Ben geçmişin karmaşasında debeleniyor, şu anki zamandan kopmamaya gayret ediyordum. Her şey kontrolümün dışında gelişiyordu. Bu kadar dışarıdan izlenen bir hayat... Öyle ki rüyalardan daha uzak... Nasıl olurda kabullenebilirdim? Gördüğüm sanrılara sahip çıkabilirdim. Git gide uzaklaştığımı hissediyordum kendimden. Bilinmezliğimin içine çekilirken, hayatımı her zaman ki seyrinde yürütmeye gayret ediyordum. Eymen'in acıtan hayaline tutunsam da. Sanrılarımdan kaçmanın bir yolu yoktu. Ruhum bu gidiş gelişlerden yara alıyordu. Bedenim adını koyamadığım bir savaşın içindeydi. Eriyip gidişimin belki bir çok sebebi vardı. Acı gerçekti ve insanın tüm düşünce işleyişini sekteye uğratıyordu. Ruhum sıcağı hissedemese de görebiliyordum. Sarı sıcak insanları yıldırmışa benziyordu. Dudakları kavrulmuş insanlar, ter içinde çalışıyorlardı. Büyük bir yapının küçük yorulmaya hakkı olmayan karıncalarıydı sanki bu beyaz ışığı alınlarında taç diye taşıyan insanlar. Çevrelerinde ademoğullarından bir güruh insan onları izlemekteydi. Bir duvarın köşesine sinmiş onlara yapılanları ağlayarak seyredişimi izledim. Masum Esilalılar köle gibi kullanıyorlardı. Akıl almaz şartlarda, kendi bünyelerini aşan bir güç sarf ederek çalışıyorlardı. Acı içinde halkını izliyordu Espila. Doğruldu, sırtını duvara dayadı. Göz yaşlarını sildi. Başında ki şalı sıcağa rağmen ağzını burnunu örtecek biçimde kapatıp, sağa sola bakmadan hızlı adımlarla oradan uzaklaştı. Etraf keskin sıcaktan mı bilinmez sapsarıydı. Her şeyi tatlı bir sarılıktan ibaretti. Küçük toprak evler, daracık sevimli sokaklar. Meydanda Esilalıların inşa ettiği dev gösterişli yapı. Ve sıcaktan teni esmerleşmiş insanlar. Yanıyordu her yer. Esilalılar bugünkü teknolojiyle bile yapmanın mümkün olmayacağı yapıları inşa ediyorlardı. Onları kullanmakla kendilerini akıllı sayan insanları umursadıkları söylenemezdi. Espila ise halkının düştüğü durumdan dolayı son derece üzgün görünüyordu. Neyse ki bu defa etraflar da Babür yoktu. Hastalıklı bir şekilde yine bir sanrının içine çekilip Babür'le yaşadığım mutluğu seyretmenin endişesini taşıyordum. Onun, yani geçmişteki Zeynep'in düşüncelerini anlamak zorundaydım. Hızla bedenin içerisine çekildim. Sanki her istediğimi yapabilirdim ama kontrol etme yetimi henüz geliştirememiştim. Bilgeye gidiyordu. İlk duyduğum düşüncesi buydu. İçinde bulunduğu zamanı kavramaya çalışıyordum. Eymen hala hayatta mıydı, yoksa bunlar Eymen'i kaybedişimden sonra mı yaşananlardı. Ruhumun geçmiş hayatlarımı bana anımsatırken ki uyguladığı yöntemi aklım hala kavrayamamıştı. Bu dönüp duran sanrıları kendi aklımca ayrıştırmaya. Zamanlarını sıralamaya çalışıyordum. Hala öncesinde ve sonrasında neler yaşadığımı tam olarak algılayamamıştım. Sanrılar sonrasında gördüklerimi ayrıntılarıyla bir deftere not ediyordum. Bu notların şimdiye kadar bir yardımı olmamıştı aslında. Her anının ardından kafama takılan soruları sıralıyor. Çoğunun cevabını bulamıyordum. Espila olmak o zaman da zormuş anlaşılan. Ruhu bir duru su kadar berraktı. Endişeliydim. Ve yapmam gereken bir şeyler olduğuna inanıyordum. Espila'nın duyguları ademoğlunun çıkmaza düştüğüne inanıp kendini harap eden yıkıma uğramış üzüntülü hallerine benzemiyordu. Onun endişesi ademin kendini toparlayıp yeniden umutlanmaya başladığı insani evreyi andırıyordu. Demek Esilalıların üzüntüleri bu şekilde vücut buluyordu. Onlar çözüm odaklı yaşıyorlar. Ne üzüntüyü , nede sevinci bizim ki gibi saplantı haline getirmiyorlardı. Adımları git gide hızlandı. Etraftan geçen insanların meraklı bakışlarından kaçıyordu. Genç bir ademoğlu bizi durdurdu. Bütün bunların geçmişte yaşanmış şeyler olduğunu bilsem de tedirgin olmuştum. Espila benden daha cesurdu. "Hey nereye gidiyorsun?"dedi delikanlı. Korkuyla ona döndük. Teni güneşten kavrulmuştu. Espilaya uzanan kolunda üç tane belirgin bıçak yarası vardı. "Bırak beni..."diye mırıldandık. Ama o bırakmadı. Uzun suratından bir şey yakalamış olmanın verdiği mutluluk okunuyordu. " Sende onlardansın..."diye bağırdı genç. Etrafta olan birkaç insan onların bulunduğumuz yere bakmaya başladılar. Espila halkına yardım etmeyi planlıyordu. Bu adamın onu engellemesi hiç işine gelmiyordu. Ama bir güvencesi varmış gibiydi. Toprak rengi şalının arkasında saklan gözleriyle etrafı taradı. İnsanlar onlara baksalar da o bu durumu umursamıyordu. Sonra onu gördü. Her durumda görmeyi umduğum tek insan. Kavrulmuş teniyle de her zaman ki gibi mükemmel görünüyordu. Ölmemişti, canlı kanlı tüm heybetiyle koşar adımlarla yanımıza geliyordu. Onu bir sanrıda görmek... Artık tek beklediğim bu anlardı. Espila değil belki ama ben heyecanla onun yaklaşmasını izledim. Arkasında Babür ve beş altı genç erkek vardı. Yanıma geldi ve durdu. Sert bakışlarını bizi durduran delikanlının üzerine dikti. "Bir şey mi istedin?"diye sordu. Kararlı sert bir tonlamayla. Genç çocuk onun bakışlarından ne demek istediğini anlamış gibiydi. Geri çekilip gözden kayboldu. Espila onun dar sarı sokakların arasında kayboluşunu izledi. "Espila burada ne işin var?"diye soludu Eymen. Toy bakışlarında korumacı bir telaş vardı. "Buraya gelmemeliydin."diye ekledi arkasında bulunan Babür Eymen'e doğru bir adım daha ilerleyerek. Espila onları tek tek süzdü. Ademoğlunun içinde koruması olan tek Esilalı oydu. Bu köleleştirme işinden Eymen'in karısı olduğu için korunmuştu. Görünüşe göre Babür ve diğer arkadaşları da Eymen'e gönüllü ve yahut gönülsüz destek vermekteydiler. "Yapmam gereken işler var."dedi Espila. Hızlı adımlarla ilerlemeye devam etti. Eymen, Babür ve iri yarı diğer korumaları onu takip ettiler. Espila'nın kafasında dönen düşünceleri bölmek istemiyormuş gibi görünüyorlardı. Anladığım kadarıyla Espila hepsinin saygısını kazanmıştı. "Nereye gidiyoruz?"diye sordu Eymen. "Bilgine..."demekle yetindi. Koşar adımlarla ilerledi. Uzun boylu iri yarı sekiz tane adam onu izlemekteydi. O ise hedefine odaklanmış aslında kimseyi umursamıyordu. Bir anda kolunun birini tuttuğunu hissetti. ___"Espila..."diye seslendi kolumuzu tutan Eymen. Hızla kocasına doğru döndü Espila. İlk önce güzel gözlerinde ki endişeyi ve telaşı gördü. Olanlar hakkında önceden hiç konuşmamışlardı. Esilalıların başına gelenleri ölümcül bir suskunlukla karşılamışlardı her ikisi de. Espila şu an zihninden bunları geçiriyordu. Eymen'in suskunluğunun sebebi yapacak hiçbir şey olmamasından kaynaklanıyordu. Espila ile bu konu hakkında konuşmasa da dışarı çıktığında önüne gelen her kese Esilalılara yapılan kötü muamelenin haksızlığından bahsediyor insanların gözünü açmaya, vicdanlarını harekete geçirmeye çalışıyordu. Espila onun cesaretine, işlenmemiş iyi ve saf yanına hayrandı. Espila'ya göre Eymen ademoğullarından işlenmemiş bir taşın içine sıkışmış değerli bir elmastı. Onu işlemek istiyordu. Bu safiyetinin onu götüreceği ulviyeti merak ediyordu. Şimdi Espila'nın tüm bu düşüncelerini duymak oldukça tuhaftı. Tüm bu kargaşaya rağmen mutluydum. Eymen yanımdaydı. Onu özlemek son zamanlarda yapabildiğim tek şeydi. Ve Espila'nın mantalitesini yavaş yavaş çözmeye başlamıştım. Sanrının yarıda kesilmesinden çekinsem de kendimi olayların akışına kaptırmıştım. Espila onun güneşten rengi açılmış parlayan saçlarında, esmerleşmiş teninde göz gezdirdi. Rahatlamasını umut ederek gülümserken....
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ESİLA'NIN KAYIP KIZI(tamamlandı)#wattys2017
Ficção Científica"Aşık olduğum tek kadın. Nasılda hırçın, pervasız. Bu şehir midir bende ki aşkı harlayan? Bir mum gibi eritip, ay misali ışıtan. Nasıl da vuruyor bakışları insanı bağrından. Hüzün kokan sokakları kopup gelmiş geçmişin hazanından...