31-ECRİN

23 3 0
                                    

          Coşkun  bir  şelaleydi  Eymen.  Güneşin  vakit  ışıklarında  renk  değiştiren.  Renklerinin eşsizliğinden  habersiz  akıp  gitmekten  başka  çaresi  olmayan  deli  bir  nehrin  uçurumdan  akışıydı..  Abı hayattı...    Geçmiş  hayatlarından  kalan    her  şey  ayrı  bir  renkte...  Ayrı  bir  tonda  ışımaktaydı  evrene karşı...  Yanına  vardığındaysa  dupduru  bir  su...  Elmastan  daha  parlak...  Espila onun derinlerinde sakladığı hazinesiydi, masmavi saklı bir cennetti.  Eymen'in  saklı  cenneti.    Sadece  onun  akmasına  izin vardı...  Kendini  bilmeyerek  kainattan  saklanması  uygun  görülmüştü.  O  mavi  su  kimsenin  ortak olmasına  izin  verilmeyen  sırlarla  birlikte  şelalenin  arkasına  gönderilmişti.  Öyle  derin  öyle  eşsizdi  ki taşıdığı  yük. Onun bile unutmasına karar  verilmişti. Gelişiyle  Esila  da  ki  hayat  renklenmişti.  Herkes  onu  merak  ediyordu.  Onunla  bağlantı kurmak  istiyorlardı.  Ama  kafasının  daha  fazla  karışmasını  istemiyorduk.  Yönetim  belirli  kimselerin dışındakileri  ondan  uzak  durmaları  için  uyardı.  Neyse  ki  ben  bu  genellemenin  dışında kalanlardandım.  O  bizim  halkımızdan  haberdar  olmayabilirdi.  Bu  hiçbir  şeyi  değiştirmezdi.  O  kayıp ruhtu.  Sonunda  ait  olduğu  insanların  arasındaydı.  Zamanla,  hafızası  geri  dönecek  ve  burada  kalması gerektiğini  kabullenecekti.  Umudum  bu  yöndeydi.  Babür    hayırlı  bir  işe  vesile  olmuştu aslında.  İçten  içe  onun  gelişine  sevinmeden  edemiyordum.  İşlerin  bu  hale  geleceğini  tahmin edemezdim. Kim  bilebilirdi  ki.    Şimdi  bana  ihtiyacı  vardı.  Ona  nasıl  teselli  verebileceğimi  bilmiyordum.  Acı  çekiyordu. Acısını  hissediyordum.  Olanları  algılamakta  güçlük  çektiğinin  farkındaydım.  O  artık  bir  Esila'lı  gibi düşünmüyordu. Bizden farklıydı. Buna inanmak  zor  geliyordu bana. O tanıdık  ruhun çektiği  sancıları anlamam  imkansızdı  belki.  Espila...  Bir  zamanlar  yoldaştık  onunla.  Yine  yanında  olmak  istiyorum. Yardım  etmek  istiyorum  ama nasıl?   Bir  süre amaçsızca  yürüdük. Tenimi  kızdıran güneşe rağmen tatlı  bir  esintiyle ferahlıyordum. Espila'nın  ise  ne  güneş  umurundaydı,  nede  rüzgar...  Ne  düşündüğünü  merak  ediyordum.  Kaçıyordu sanki...  Geçmişinden...  Gördüğü  sanrılardan...  Kendinden...  Onu  eliyle  koymuş  gibi  buldu.  Ürkek, çekingen  adımlarla  yanına  yaklaştı.  Bense  birkaç  adım  geride  bekledim.  Olacaklar  için  endişe ediyordum.  Eymen  böyle  bir  durumda  nasıl  bir  tepki  verirdi.  Hiçbir  fikrim  yoktu.  Onlar  artık bambaşka  bir  hale  girmişlerdi.  Ne  Esila  ırkı,  nede  Adem  oğulları  onları  tanımlamaya  kafi gelmiyordu. Onlar  değişik  bir  ruh  taşıyorlardı. Bunu  anlamak  için ışıltılarını  görmek  yeterliydi.    Eymen  ona  bakmadı.  Sabit  bir  noktaya  kilitlenmişti.  Espila  bir  süre  ayakta  dikildi.  Ne söylemesi  gerektiğini  planlıyordu  adeta.  Sonra  yaradılışındaki  o  inanılmaz  zarafetiyle  Eymen'in yanına  oturdu.  Saçları  uçuşuyordu  Esila'nın  aşk  rüzgarında.  Ayrılmamalıydılar.  Bu  efsane  hiçbir şekilde  son  bulmamalıydı.  Espilanın  susmayan  şarkısı  karışıyordu  rüzgara.  Ve  ışıltıları  göz  ardı edilemez  bir  hal  alıyordu  yan  yana  olduklarında.  İçim  cız  etti.  Birbirlerinden  kopacakları  düşüncesi beni  üzmeye  yetiyordu.  Kaç  yüzyıllık  bu  efsanenin  sonuna  tanık  olma  düşüncesini  kaldıramıyordum. Ağladığımı  ancak  onların görüntüsü bulanıklaştığında  fark  ettim.   Sessizce  yan  yana  oturdular  çimlerin  üzerinde.  Ve  ışıklar  çiseliyordu  gök  yüzü...  Gül kokuyordu  her  yer.  Burası,  kainatın  en  güzel  gül  bahçesi.  Gül  kokularının  konuştuğu  yer.  Aşkın namelerinin  susmadığı  tepe...  İşte  şimdi  efsanevi  aşıklarını  barındırıyor.  Yan  yanalar.  Hüzünlü  bir fotoğrafı  andırıyorlar.  Esilalının  bile  dayanamayacağı  bir  sahne.  Kainatın  damarlarındaki  kanın yönünü  değiştiren  aşıklar.  Kadim  bir  aşkın  değişmeyen  yolcuları.Eymen  ve  Espila.  Hiç karşılaşmadıkları  bir  uçurumun  kenarındalar.  Neden  ayrılmaları  gerektiğini  anlayamıyorum.  Eymen neden  onun  üzülmesine  izin  veriyor.  Yokluğunda  nefes  dahi  alamadığı  Espila'sı  yanındayken  neden onun  yüzüne  bakmıyor?  Onların  aşkları  söz  konusu  olduğunda  affedilemeyecek  ne  olabilir  ki? Böylesi  bir  aşktan  vazgeçilebilir  mi?  Her  Esilalı  aynı  şeyleri  yaşama  dileğiyle  yaşarken.  Eymen asırlık  geçmişlerini  sonlandırmayı  göze  alabilir  mi?    Sessizlik  bozuldu,  düşüncelerimle  beraber. Sonunda Espila'nın  o ürkek  sesini  duydum. ___"  Susacak  mısın?"diye  sordu.  Eymen  cevabını  konuşmayarak  verdi.  Bir  süre  bekledi Espila...  O  aralar  aklından  geçenleri  bilmek  isterdim.  İleri  doğru  yürüdüm.  Artık  yüzlerini görebiliyordum. Keşke onlarda kainata yolladıkları  hüzün tablosunu görebilselerdi.   Elini  kaldırıp  yüzüne  uçuşan  saçlarını  geriye  itti.  Kaçamak  bakışlarla  Eymen'e  baktı. Yüzünün acıyı  ifade  eden tüm  çizgileri  derinleşti  o an.  Ona bakmak  canını  acıtmıştı  sanki.
"  Eymen...  Geçmiş  her  ne  kadar  bana  geri  dönmeye  çalışsa  da.  Rüyalarım  kadar  bile sahiplenemedim  o  sanrıları.  Yabancı  birinin  anıları  gibi...  Çıkarıp  atmak  istedim  içimden.  Bana  ait değiller  sanki...  İnan  bana  rüyalarım  bile  daha  gerçek..."dedi  ve  sustu.  Titreyen  sesini  de  mi işitmiyordu  Eymen.  Neden  üzüyordu  sevdiği  kadını.  Neden?  Bu  defa  kaçamak  değildi  bakışları. Israrcıydı. Onun yüzünün her  zerresini  izledi. ___"  Ne  söylemeliyim  sana?  Ben  senden  daha  şaşkınım.  İnan...  Eymen...  Konuşmayacak mısın?"dedi.  Sustu.  Kendini  toplamaya  çalıştı.  Bir  an  olsun  ayırmadı  gözlerini  Eymen'in  üzerinden. Bir  daha hiç göremeyecekmiş gibi  bakıyordu. Onu içine çekiyordu adeta...   Ve  Eymen...  Onun  yüzüne  bakmaktan  korkuyordu.  Gözlerinde  gördüğüm  acıyı anlatamazdım.  Bakmıyordu  Espila'nın  yüzüne.  Onu  incitmekten  korkuyordu  belki.  Belki  sarılıp affetmekten... Espila titrek  ama bu sefer  daha cesur  bir  sesle... ___" Susma..."dedi. ___"  Tüm  sesler  sussun ama sen  susma..."  Sonra daha  cansız  bir  sesle devam  etti. ___"  Kendi  sesi  duymasam  da olur. Yeter  ki  seninkini  duyayım."   İlk  defa  hayat  belirtisi  gösterdi  Eymen.  Başını  hafifçe  eğdi.  Sonra  elini  başına  götürdü. Saklıyordu  bakışlarını.  Onları  böyle  görmek  istemiyordum.  Bunu  hak  etmiyorlardı.  Güçsüz  yalvaran bakışlarını  görmedi  Eymen  asırlardır  sevdiği  kadının.  Onun  acıyla  kavrulan  gözlerine  bakmadı. Onun  eline  diken  batsa  Eymen'in  canı  acırdı  oysa  ki.  Bir  defa  baksaydı...  Bir  defa...   Üzülmesine  izin vermezdi. Biliyorum   kıyamazdı. Her  ne yapmış olursa olsun...    Eymen ona  bakmadı. Sesini  içine gömdü üzüntüsüyle  beraber. O  gün ve  gece boyunca orada öylece  oturdular.  Espila'nın  nefes  alış  verişini  dinledi  belki.  Kendi  sancılarından  onunkilere  kulak veremedi  belki  ilk  defa.  Bildiğim  en  ateşli  aşık.  Eymen...  Vazgeçti  aşkından.  Gözlerimin  önünde görmezden geldi  sevdiği  kadını.  O  da kızabiliyormuş meğer. O  da katılaşabiliyormuş. Orada  sabahladık.  Bir  ara  uyuyup  uyandım.  Gözlerimi  açtığımda  Espila'nın  onun  omzunda uyuya  kaldığını  gördüm.  Eymen  kıpırtısız  duruyordu  yine.  Bu  duruş  onun  isyanıydı  sanki.  Kendisini cezalandırıyordu.  Yine  uyudum.  Her  şey  yoluna  girecekti.  Yorulduklarında  beraberce  eve gideceklerdi. Sonra o  sese  uyandım. ___" Eymen nerede?"diye  soruyordu Espila. Diğer  tanıdık  hırçın sesse Begüm'e aitti. ___"  O gitti."dedi. Gözlerimi  açtım. Espilanın yorgun çaresizliğiyle buluştum. ___" Nereye gitti?"diye sordu. Bu artık  senin  için önemli  değil. Önemli  olan seni  yanında  istememesi." Cevap vermedi Espila. Öylece  baktı. ___"  Gidiyoruz  Zeynep.  Kendi  Dünyamıza  dönüyoruz."dedi.  Yalancı  bir  anlayış  vardı sesinde. ___" Ben... Ben onu bırakamam..."dedi  şaşkınlıkla. ___"  Ama  o  bırakmanı  istiyor..."  Bir  tokat  gibi  çarptı  sözcükleri  Zeynep'in  suratına.  Zeynep gitti  sonra.  Eymen  onu  uğurlamadı.  Ayrılıkları  aşkları  kadar  destansı  olmamıştı. Ve  ben  eminim  ki... Bir  destan bu  şekilde son  bulmaz. Ruhtur  uçsuz  bucaksız  olan.  Belki  kainatın  sınırları  var...  Kalbin  yok.  Sınır  çizilemeyen  , ucu  bucağı  olmayan  bir  tek  akla  yenik  düşermiş.  Kalbini  küstürdü.  Aklına  yenik  düştü.  Şimdi  arayıp bulacak,  aklı  sınırlarıyla birlikte  yalnız  bırakacak.  Kalbin  ummanında  aşkla hasbıhal  olmak  varken... Fukara  akılla  ne  işi  olur  Eymen'in.  Aşk  fukarası  akıl,  yalan  müptelası...  Bu  destan  bitmedi... Bitmemeli...

ESİLA'NIN KAYIP KIZI(tamamlandı)#wattys2017Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin