Coşkun bir şelaleydi Eymen. Güneşin vakit ışıklarında renk değiştiren. Renklerinin eşsizliğinden habersiz akıp gitmekten başka çaresi olmayan deli bir nehrin uçurumdan akışıydı.. Abı hayattı... Geçmiş hayatlarından kalan her şey ayrı bir renkte... Ayrı bir tonda ışımaktaydı evrene karşı... Yanına vardığındaysa dupduru bir su... Elmastan daha parlak... Espila onun derinlerinde sakladığı hazinesiydi, masmavi saklı bir cennetti. Eymen'in saklı cenneti. Sadece onun akmasına izin vardı... Kendini bilmeyerek kainattan saklanması uygun görülmüştü. O mavi su kimsenin ortak olmasına izin verilmeyen sırlarla birlikte şelalenin arkasına gönderilmişti. Öyle derin öyle eşsizdi ki taşıdığı yük. Onun bile unutmasına karar verilmişti. Gelişiyle Esila da ki hayat renklenmişti. Herkes onu merak ediyordu. Onunla bağlantı kurmak istiyorlardı. Ama kafasının daha fazla karışmasını istemiyorduk. Yönetim belirli kimselerin dışındakileri ondan uzak durmaları için uyardı. Neyse ki ben bu genellemenin dışında kalanlardandım. O bizim halkımızdan haberdar olmayabilirdi. Bu hiçbir şeyi değiştirmezdi. O kayıp ruhtu. Sonunda ait olduğu insanların arasındaydı. Zamanla, hafızası geri dönecek ve burada kalması gerektiğini kabullenecekti. Umudum bu yöndeydi. Babür hayırlı bir işe vesile olmuştu aslında. İçten içe onun gelişine sevinmeden edemiyordum. İşlerin bu hale geleceğini tahmin edemezdim. Kim bilebilirdi ki. Şimdi bana ihtiyacı vardı. Ona nasıl teselli verebileceğimi bilmiyordum. Acı çekiyordu. Acısını hissediyordum. Olanları algılamakta güçlük çektiğinin farkındaydım. O artık bir Esila'lı gibi düşünmüyordu. Bizden farklıydı. Buna inanmak zor geliyordu bana. O tanıdık ruhun çektiği sancıları anlamam imkansızdı belki. Espila... Bir zamanlar yoldaştık onunla. Yine yanında olmak istiyorum. Yardım etmek istiyorum ama nasıl? Bir süre amaçsızca yürüdük. Tenimi kızdıran güneşe rağmen tatlı bir esintiyle ferahlıyordum. Espila'nın ise ne güneş umurundaydı, nede rüzgar... Ne düşündüğünü merak ediyordum. Kaçıyordu sanki... Geçmişinden... Gördüğü sanrılardan... Kendinden... Onu eliyle koymuş gibi buldu. Ürkek, çekingen adımlarla yanına yaklaştı. Bense birkaç adım geride bekledim. Olacaklar için endişe ediyordum. Eymen böyle bir durumda nasıl bir tepki verirdi. Hiçbir fikrim yoktu. Onlar artık bambaşka bir hale girmişlerdi. Ne Esila ırkı, nede Adem oğulları onları tanımlamaya kafi gelmiyordu. Onlar değişik bir ruh taşıyorlardı. Bunu anlamak için ışıltılarını görmek yeterliydi. Eymen ona bakmadı. Sabit bir noktaya kilitlenmişti. Espila bir süre ayakta dikildi. Ne söylemesi gerektiğini planlıyordu adeta. Sonra yaradılışındaki o inanılmaz zarafetiyle Eymen'in yanına oturdu. Saçları uçuşuyordu Esila'nın aşk rüzgarında. Ayrılmamalıydılar. Bu efsane hiçbir şekilde son bulmamalıydı. Espilanın susmayan şarkısı karışıyordu rüzgara. Ve ışıltıları göz ardı edilemez bir hal alıyordu yan yana olduklarında. İçim cız etti. Birbirlerinden kopacakları düşüncesi beni üzmeye yetiyordu. Kaç yüzyıllık bu efsanenin sonuna tanık olma düşüncesini kaldıramıyordum. Ağladığımı ancak onların görüntüsü bulanıklaştığında fark ettim. Sessizce yan yana oturdular çimlerin üzerinde. Ve ışıklar çiseliyordu gök yüzü... Gül kokuyordu her yer. Burası, kainatın en güzel gül bahçesi. Gül kokularının konuştuğu yer. Aşkın namelerinin susmadığı tepe... İşte şimdi efsanevi aşıklarını barındırıyor. Yan yanalar. Hüzünlü bir fotoğrafı andırıyorlar. Esilalının bile dayanamayacağı bir sahne. Kainatın damarlarındaki kanın yönünü değiştiren aşıklar. Kadim bir aşkın değişmeyen yolcuları.Eymen ve Espila. Hiç karşılaşmadıkları bir uçurumun kenarındalar. Neden ayrılmaları gerektiğini anlayamıyorum. Eymen neden onun üzülmesine izin veriyor. Yokluğunda nefes dahi alamadığı Espila'sı yanındayken neden onun yüzüne bakmıyor? Onların aşkları söz konusu olduğunda affedilemeyecek ne olabilir ki? Böylesi bir aşktan vazgeçilebilir mi? Her Esilalı aynı şeyleri yaşama dileğiyle yaşarken. Eymen asırlık geçmişlerini sonlandırmayı göze alabilir mi? Sessizlik bozuldu, düşüncelerimle beraber. Sonunda Espila'nın o ürkek sesini duydum. ___" Susacak mısın?"diye sordu. Eymen cevabını konuşmayarak verdi. Bir süre bekledi Espila... O aralar aklından geçenleri bilmek isterdim. İleri doğru yürüdüm. Artık yüzlerini görebiliyordum. Keşke onlarda kainata yolladıkları hüzün tablosunu görebilselerdi. Elini kaldırıp yüzüne uçuşan saçlarını geriye itti. Kaçamak bakışlarla Eymen'e baktı. Yüzünün acıyı ifade eden tüm çizgileri derinleşti o an. Ona bakmak canını acıtmıştı sanki.
" Eymen... Geçmiş her ne kadar bana geri dönmeye çalışsa da. Rüyalarım kadar bile sahiplenemedim o sanrıları. Yabancı birinin anıları gibi... Çıkarıp atmak istedim içimden. Bana ait değiller sanki... İnan bana rüyalarım bile daha gerçek..."dedi ve sustu. Titreyen sesini de mi işitmiyordu Eymen. Neden üzüyordu sevdiği kadını. Neden? Bu defa kaçamak değildi bakışları. Israrcıydı. Onun yüzünün her zerresini izledi. ___" Ne söylemeliyim sana? Ben senden daha şaşkınım. İnan... Eymen... Konuşmayacak mısın?"dedi. Sustu. Kendini toplamaya çalıştı. Bir an olsun ayırmadı gözlerini Eymen'in üzerinden. Bir daha hiç göremeyecekmiş gibi bakıyordu. Onu içine çekiyordu adeta... Ve Eymen... Onun yüzüne bakmaktan korkuyordu. Gözlerinde gördüğüm acıyı anlatamazdım. Bakmıyordu Espila'nın yüzüne. Onu incitmekten korkuyordu belki. Belki sarılıp affetmekten... Espila titrek ama bu sefer daha cesur bir sesle... ___" Susma..."dedi. ___" Tüm sesler sussun ama sen susma..." Sonra daha cansız bir sesle devam etti. ___" Kendi sesi duymasam da olur. Yeter ki seninkini duyayım." İlk defa hayat belirtisi gösterdi Eymen. Başını hafifçe eğdi. Sonra elini başına götürdü. Saklıyordu bakışlarını. Onları böyle görmek istemiyordum. Bunu hak etmiyorlardı. Güçsüz yalvaran bakışlarını görmedi Eymen asırlardır sevdiği kadının. Onun acıyla kavrulan gözlerine bakmadı. Onun eline diken batsa Eymen'in canı acırdı oysa ki. Bir defa baksaydı... Bir defa... Üzülmesine izin vermezdi. Biliyorum kıyamazdı. Her ne yapmış olursa olsun... Eymen ona bakmadı. Sesini içine gömdü üzüntüsüyle beraber. O gün ve gece boyunca orada öylece oturdular. Espila'nın nefes alış verişini dinledi belki. Kendi sancılarından onunkilere kulak veremedi belki ilk defa. Bildiğim en ateşli aşık. Eymen... Vazgeçti aşkından. Gözlerimin önünde görmezden geldi sevdiği kadını. O da kızabiliyormuş meğer. O da katılaşabiliyormuş. Orada sabahladık. Bir ara uyuyup uyandım. Gözlerimi açtığımda Espila'nın onun omzunda uyuya kaldığını gördüm. Eymen kıpırtısız duruyordu yine. Bu duruş onun isyanıydı sanki. Kendisini cezalandırıyordu. Yine uyudum. Her şey yoluna girecekti. Yorulduklarında beraberce eve gideceklerdi. Sonra o sese uyandım. ___" Eymen nerede?"diye soruyordu Espila. Diğer tanıdık hırçın sesse Begüm'e aitti. ___" O gitti."dedi. Gözlerimi açtım. Espilanın yorgun çaresizliğiyle buluştum. ___" Nereye gitti?"diye sordu. Bu artık senin için önemli değil. Önemli olan seni yanında istememesi." Cevap vermedi Espila. Öylece baktı. ___" Gidiyoruz Zeynep. Kendi Dünyamıza dönüyoruz."dedi. Yalancı bir anlayış vardı sesinde. ___" Ben... Ben onu bırakamam..."dedi şaşkınlıkla. ___" Ama o bırakmanı istiyor..." Bir tokat gibi çarptı sözcükleri Zeynep'in suratına. Zeynep gitti sonra. Eymen onu uğurlamadı. Ayrılıkları aşkları kadar destansı olmamıştı. Ve ben eminim ki... Bir destan bu şekilde son bulmaz. Ruhtur uçsuz bucaksız olan. Belki kainatın sınırları var... Kalbin yok. Sınır çizilemeyen , ucu bucağı olmayan bir tek akla yenik düşermiş. Kalbini küstürdü. Aklına yenik düştü. Şimdi arayıp bulacak, aklı sınırlarıyla birlikte yalnız bırakacak. Kalbin ummanında aşkla hasbıhal olmak varken... Fukara akılla ne işi olur Eymen'in. Aşk fukarası akıl, yalan müptelası... Bu destan bitmedi... Bitmemeli...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ESİLA'NIN KAYIP KIZI(tamamlandı)#wattys2017
Fiksi Ilmiah"Aşık olduğum tek kadın. Nasılda hırçın, pervasız. Bu şehir midir bende ki aşkı harlayan? Bir mum gibi eritip, ay misali ışıtan. Nasıl da vuruyor bakışları insanı bağrından. Hüzün kokan sokakları kopup gelmiş geçmişin hazanından...