35-Eymen

12 3 0
                                    

Aşkın  menziline  varmaksa  amaç.  O  menzile  varış  kayboluştur.  Kaybolmalı  aşkta.  O  ne  güzel  bir  yokluktur.  Ve  ben  şimdi  o  kayboluşa  olan  yolculuğumu  düşlüyorum.  Yüz  yılların  yaşamışlığı  var içimde. Ve ne garip sanki  hepsi  koca  bir  yalan. Sadece  onunla  paylaştığım  acı  gerçek  şu an.   Sevdiğim  kadın  sonunda  uykuya  daldı.  O  uykuya  dalınca  zihni  acıyı  unuttu.  Ruhu  uçup  gitti vücudundan.    Uyusun  istiyorum.  Uyurken  diniyor  acıları.  Artık  acı  çekmediğinde  uyansın.  Çok sürmesin...  Onun  acılarını  paylaşıyor  olmak  zevk  veriyor  .  Aşkı  gerçek  kılıyor  acılar.  Aynılarını onun  çektiğini  düşünmeye  dayanamasam  da.  Bütün  hepsini  sırtlanmak  istiyorum,  ama  gücüm  bu kadarına  yetiyor.  Sadece  yarısı  için  izin  var.  İzin  verildiğince  görebilirsin.  Nefes  alabilirsin.  İzin verildiğice  aşıklık  var.  Ve  izin  verildiğince  maşukluk.  İzin  verildiğince  ölüm,  yaşam  ve arasındakiler.  Ve  sonrası...  Var  mı  ki  sonrasıyla  öncesinin  her  hangi  bir  farkı.  Korkulan  her  ne  ise  başa  gelene  kadar  korkulur.  Bazı  şeyler  korkunun  ötesinde.  Onlara  alışılmaz.  Kalbimde  nasılsa  ...  Gitse  ne  olur?  Hayır...  Hayır...    Hem  kalbimde  olsun,  hem  yanımda...  Böyle  hep  elini  tutabileyim. Gülücüğünden,  gözünün  yaşından,  ıstırabından  haberim  olsun.  Sarılacak  yarası  varsa  ben  sarayım, çekilecek  çilesi  varsa  ben  çekeyim.  Yine  güldüğünü,  soğukta  vapur  balkonlarında  üşüdüğünü göreyim.  Tatsız  çayı  heyecanla  bir  dikişte  içişi,  sonra  yüzünde  ki  o  ifade...  Beni  tanımayan  o  güzel bakışları  bomboş,  saf  bir  hayranlıkla  dolu...  İçimi  acıtan  o  boşluğu  göreyim.  Acı  çekmesin.  Artık  acı çekmesin... Dualarımın  cevap  bulmasını  bekliyorum.  Üç  saat  içinde  kapkara  olan  taşlar  hepimizi  hayrete düşürüyor.  Herkes  içerde  duada.  Çareler  arıyor.  Esila'nın  ileri  gelenler  geldiler.  Kanında,  geninde, kemiğinde,  iliğinde  araştırmadık  yer  bırakmadık.  Yok...  Görünen  hiçbir  şey  yok.  Bir  sebebi  olmalı. Bir  sebebi  olmalı...  Bir  sebebi  olmalı...  Düşünmek  zorundayım.  Bulmak  zorundayım.  Yeterince düşünürsem... Düşünmekten bitap düştüğümde yollanacak  cevap. Bulacağız  bir  yolunu. Hayır...  Bu  kadar  acı  normal  değil.  Onunla  paylaştığım  acının  tamamını  düşünemiyorum. Benim  acı  çekmemi  istemiyor.  Hepsini  göğüslemeye  razı...  O  kadar  güçlüymüş  demek.  O  çelimsiz vücut,  sonsuzlukta  beni  yüreğinde  taşıyan  o  ruh  o  kadar  güçlüymüş...  İnanılmaz...  Bu  kadar  acı içinde  kıvranırken  bile  çok  güzel.  Rengi  kaçmış,  gözleri  hep  baygın  bakıyor.  Dudakları  neredeyse teniyle  aynı  renk.  Tükenmiş  halde.  Onu  alıp  göğsüme  bastırmak  istiyorum.  Tüm  acılarını  almak... Avutmak  istiyorum.  Göstermesem  de  en  çok  ben  korkuyorum.  Ya  cevap  zamanında  gelmezse. Evrenin  ip  uçları  için  açık  kalmaya  çalışıyorum.  Daha  net  düşünebilmeliyim.  Kafam  bu  kadar bulanık  olmamalıydı.  Beni  böylesi  dağıtan  ne?  Sorularım  yanıtsız...  Bir  yolu  var.  Çok  basit  bir  yol. Sadece  ben  göremiyorum.  Kara  büyüyse  eğer  bu,  götürdüğü  yer  sonsuza  kadar  ayrılık  demek.  Kim yapabilir  ki?  Kim? Boğazım  kurudu  önce...  Yutkunurken  zorlandım.  Sonra  bütün  vücudum  sızlamaya  başladı. Zeynep  uyanmıştı.  Döndüm  ve  açmaya  çabaladığı  gözlerine  baktım.  Uyanmak  için  savaşıyordu adeta.  Yanına  gittim.  "Neden  uyanmak  istiyorsun?"  diye  sormak  istedim.  Ağrılarla  buluşmakta  ki aceleciliğini  anlayamıyordum.  Kaçmıyordu  sancılarından.  Ama  neden?  Yatağın  kenarına  iliştim. Sonunda  gözlerini  açtığında  özenle  gözlerimin  içine  baktı.  Bir  şeyin  cevabını  arıyordu  sanki.  Bende ona baktım.   ___" Ne oldu?"diye fısıldadım  sonra.  Kaçırdı  bakışlarını.   ___"  Artık  bu  odadan  hiç  çıkamayacakmışım  gibi  geliyor."  İyice  sokuldum,  çenesini  tutup okşadım. Bana  bakmasını  sağladım. ___" Umutsuzluk  sana yakışmıyor."dedim  gülümserken.   ___"  Bahçeye  çıkamaz  mıyız?"dedi  umutsuzdu  bakışları.  Çok  emindi  bu  odadan  çıkmasına izin vermeyeceğime. Eğilip soluk  dudaklarını  öptüm. Geri  çekilip güzel  yüzünü izledim. ___"  Hazır  kendini  iyi  hissederken... Deniz  kenarına  gitmeye ne  dersin?" ___"  Çok  isterim."dedi.  Eksik  bir  sevinç  vardı  gözlerinde.  Buruk...  Kalkmasına  yardım ettim. Olduğundan daha iyi  görünmek  için çaba  harcıyordu.   ___"  Ablanı  çağırayım.  Giyinmene  yardım  etsin."dedim  dışarı  çıkarken.  Bu  yorgun  bitkin halin  geçmesi  gerekiyordu artık.  Odadan  çıktım  ve  Arzu'yu  kızlarla  mutfakta otururken  buldum.  Ben içeri  girdiğimde sessizlik  oldu.   ___" Zeynep'in giyinmesine yardım  eder  misin?"diye sordum. ___"  Biraz  hava  almak  ona  iyi  gelir."diye  ekledim  sorgulayan  bakışlara  karşılık.  Hemen kalktı  ve  Zeynep'in  yanına  gitti.    Hak  etmediğim  bir  şekilde  güveniyordu  bana.  O  gidince arkadaşlarıyla baş başa  kaldık. Bıraktıkları  yerden devam  ettiler  baskı  kurmaya. ___" Onu bir  hastaneye yatırmalıyız."dedi  Zuhal. ___"  Gün  geçtikçe  durumu  kötüye  gidiyor."diye  ekledi  Mualla.  Gülümsedim  onlara. Bilmedikleri  çok  şey  vardı. ___"  Bana  biraz  daha  zaman  tanıyın  kızlar.  Boş  yere  hastanelerde  sıkıntı  çekmesini istemiyorum." ___"  Biraz  daha  beklersen  hiçbir  şansın  kalmayacak."dedi  Mualla.  Soğuk  bir  bakışma  oldu aramızda. Konuşmak  faydasızdı. ___"  Onu  öldürüyorsunuz."dedi  öteki."  Yutkundum.  Boğazıma  düğümlenen  şeyi  görmezden geldim.

ESİLA'NIN KAYIP KIZI(tamamlandı)#wattys2017Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin