50-SON

98 3 3
                                    

(Bir beni  Adem... Ali... Eymen)

Aşık  olduğum  tek  kadın.  Nasılda  hırçın, pervasız.    Bu şehir  midir  bende ki  aşkı  harlayan?  Bir mum gibi  eritip, ay  misali  ışıtan. Nasıl  da vuruyor  bakışları  insanı  bağrından. Hüzün kokan sokakları kopup gelmiş geçmişin hazanından. Masallar  akıp geçmiş üzerinden. Hepsi  ayrı  bir  koku, başka bir doku bırakmış çehresinde.  Nasıl  da yer  bulmuş efsanelerde. Bunca  zamandır  hasretiyle yanar  ha yanar, öyle ki  güneş  İstanbul'u  görmek  için doğar...  Acısı    aşığın kıskançlık  sillesi, neşesi  paylaşılamayan kadının  öldüren  cilvesi. Ayazında aşk  tüter  bu  şehrin,  sokaklarında ki  misk  kokusu evliyaların soluğundan,  o soluktur  divanenin  berduşluğuna taç olan.   Öylesine konuştu durdu bu  şehir  bunca  zaman. Her gece fakirhaneme sokuldu efsunlu İstanbul esintisi. Her  uyanışımda yeniden karar  verdim  onunla  buluşmaya. Hasretin  adı  oldu İstanbul...  Kimdi bunca  hayranlığı  kulağıma üfleyen. Bu  şehir  üzerinden  bana  aşkı  işleyen.  Yumuşak  bir  kadın sesiydi İstanbul  benim  için. Rüyalarında ki  kıza gönlünü kaptırmış, aptal, hovarda  bir  gençtim  belki. Belki haklıydı  babam. Ama içimde durmaksızın sızlayan bu yara ne kadar  yalansa  ben o  kadar  gerçektim. Ben mi  çağırmıştın  o füsunlu rüyaları. Aradım  durdum  bunca  zaman her  kadın çehresinde  o puslu bakışları. Bütün  suretlerde  onu gördüm  kimi  zaman, hepsi  puslandığında anladım  ki  hiç biri  o değil. Okulun yakınlarından değil  de, şehrin  karşı  yakasında ev  tutmamın sebebi  buydu.  Hayata, sorumluluklarına, parasızlığa,  dalıp İstanbul'la  olan muhabbetimi  ihmal  etmekten çekiniyordum. Hep yaptığım  gibi  vapura  atladım  pür  telaş. Bugün bu şehre okumak  için gelişimin yıl  dönümüydü.  Onu kutlamaktaydım  kendimce, buruktu içim, o puslu sureti  bulma umudu...  Bulamama korkusu... Bir günde kaç  mevsim  yaşarsa  insan, hepsine taliptim. Bir  çocuk  masalıydı  ömrüm. Yirmi  yıl  her  gün aynı sesten İstanbul  kokan şarkılar, hikayeler  dinlemiştim.  O  rüyalarla doğdum  belki, belki  hiç gitmeyecekler  gecelerimden. Her gece sevgilime kavuşmak  için girdim  soğuk  yatağıma. Onun hayaliyle  ısıttım  döşeğimi. Şimdi  kim  diyebilir  ki  bana  onlar  sadece bir  rüya.  Kulağına sen Eymensin diye fısıldayıp duran  sanki  kedere, hasrete  doğmuş bir  ruhu aydınlatan o  ses. Ben  adlandıramadığım bir  gama açmışım  gözlerimi. Kim  açıklayabilir  ki  yirmi  yıllık  ömür  sürmüş gözlerde ki  efkarı. Senin aklının  yarattıkları  bunlar;  diyenlere eğmedim  başımı.   Kar  yağışına kulak  asmadan geçip oturmuştum  bir  kenara.  Kar  yağdığında ısınıyordu hava. Muazzam kar  tanelerinin  Marmara'nın sularına  karışmasını  izledim  bu defa.  Gök  yüzü cömertliğini  sunarken, salındı  kar  taneleri  boşlukta. Telaşa  ne hacet, yokluğa kavuşurken diye başlayan bir  şarkı mırıldanmaktaydılar. Sonra  o kızı  gördüm. Saçları,  kırmızı  beresinin  altında  bir  hayal  gibi  uçuşan...  Taş  kesildi  bedenim, rüzgar  gibi  esti  ruhum  bilinmez  nasıl. Durdu her  şey, aktı  gönlümden dünya.  Şaşkın akıl  sustu... Öylece baktım  kahverengi  saçların uçuşuşuna.  Kokusu  rüzgara karışıp ulaşınca bana, çiçekleri  aradı gözlerim. Durdum  ne yapacağımı  bilemez  halde... Nasıl  divane  olur  ki  insan rüzgarın  savurduğu bir tutam  kadın saçına. "Dön  bana, göster  yüzünü" diye mırıldandı  dilim. Duymuş gibi  çevirdi  başını, baktı  bana bilir  gibi  içimin telaşını. Ele avuca  sığmaz  heyecanımı  gördüm  derin koyu  kahve bakışlarında.  Ağlamaktan korkan hüzünlü bakışlarında  ki  buğu bunca  zamanlık  hasretimin yansımasıydı  adeta. Aynaya bakıyordum...  Kaçırmadı  kız  bakışlarını...  Rüyalarımda  ki  sis çekilivermişti  biri  birden.  Şaşırmıştım... O  kızın bakışlarının karşısında duracak  yürek  böylesine koşturmamalıydı  aciz  bedende. Öyle tuz  buz  olmaya meyilli  bir  hal  ki...   Sonra  kız  bana  doğru yürümeye başladı. Yutkundum.  Aradığını  bulmuş, kendinden emin.  İçimde uyanan sabahtan korktum,  belki  şu  an  da  her  gece ki  gibi  yalan.  Kız  cesur  edasına  rağmen  masum, kaçırmadığı  bakışları  utangaç, zarif  adımları  kararlı.  Tanıyordum  onu.  Usulca oturdu yanı başıma. Nasıl  tatlı  bir  heyecan bunca  huzur  verici  olur?  Yanıma oturan kızın konuşmasını  bekledim sonra. Yoksa  ben mi  konuşmalıydım?   Ne söylemeliydim? Sonra  o naif  ses tınısını duydum. Eskiden kalma hoş bir  çocukluk  hatırasını  yad etmek  gibiydi.  Tılsımından arınan sesi  rüyalarımdan tanıyordum. ___"Üşüyor  musun?"  diye sordu  titrek  ipeksi  sesi. ___"  Üşüyorum..."  diye  mırıldandım  bir  aşk  itirafı  misali,  gözlerinin  derinlerine  bakarak. Gülümsedi  aydınlık  yüz,  bu  defa  aydan  daha  parlaktı  kız.  Bir  gülüşe  meftun  olmaya  hevesli,  onu  bir daha  bırakmamaya  kararlı. ___"  Bazı  rüyalar  görüyorum...  Yanımda  bir  kız  var.  Onunla  birlikte  burada  üşüyoruz...  " durdum.  "O  kız  sen misin?" diye sormak  istiyordum. Ama korkuyordum  onu ürkütmekten.   ___"  O  kız  benimdir  belki...  Ben  Zeynep..."dedi    eldivenini  sıyırdı  elinden,  beyaz  pamuk ellerini  uzattı.  Hiç  düşünmeden  uzanan  eli  tuttum.  Sıcacıktı.  İçime  akıttıkları  sıcaklıktan  daha bilinmez,  daha  bulunmazdı.  Aşk  tanecikleri  kızın  ellerinden  benim  vücuduna  geçtiler  adeta.  O  da gülümsedi. O  eli  bırakmamaya yemin ettim? ___"  Seni  bulmaya  geldim  Ali..."dedi  kız.  Mest  oldu  toy  kalbim.  Oda  benim  gibi  kaptırmış kendini  rüyaların  büyüsüne.  O  da  biliyor  benim  bildiklerimi.  Öne  eğdi  başını,  mahcup,  hoş  bir eziklikle  kaldırabildi  ancak.  Gözlerimi  diktim  kızın  hasret  ve  aşkla  dolu  bakışlarına.  Ne  çok  aşıktı kız  ve  kalbim,  o  bakışlarda  ki  her  duygunun  karşılığı  vardı  bende.  Aynama  bakıyordum,  on da suretimi  değil  de  ruhumu  görüyordum.  Ruhlarımızın  rengi  karışmış  birbirine,  adımı  nereden biliyorsun"  diye  sormak  aklıma  bile  gelmemişti.  Onunla  aynı  kederde  ölmüşüm,  aynı  sevinçte gülmüşüm  gibi.  İçimi  titrerken,  kim  bu  gelen,  diye  haykırmak  isteyen  adamı  susturdum.  Nasıl  bir  sel tufanı  bir  kır  çiçeğini  incitmemek  için  kendini  durdurabilir?  Durdurdum...  Herkes  kendi  nehrinin akıntısıyla  boğuşur,  her  nehir  ulaşmaz  okyanusa,  okyanus  koca  gemileri  devirir  ama  çalkantısı kendine  zarar  vermez.  Bir  deniz  bulmuştum  şimdi  karışacak.  Kabul  olan  bir  duanın  şükranı  gibi döküldü ağzımdan o isim. ___"  Espila...  Geldinn!  "  Öylece  baktık  birbirimize.  Bakışmak  hasretin  açtığı  oluklarda ki  o  sızıyı  yok  edebilirmiş  gibi.  Kaybettiğim  bir  şeyi  bulmuştum  ama,  yokluğunun  açtığı  yarayı varlığıyla  silmek  mümkün  değilmiş  gibi.  Ona  baktıkça  coşan  kalbim  kanıyordu  acıdan.  Acı  yol açıyordu  uçarı,  eşsiz  sevincin  girdabına.  Yokluğunda  ki  yara  varlığında  nasıl  olurda  daha  çok acıtabilir?  Göğsümde  sıkışıp  kalmış  her  şey  bir  ağrıyla  yüklendi  bedenime.  Bu  ağırlıkta  neyin nesiydi?  O  an  anladım  ki  aşk  diye  bir  şey  var.    Halbuki  kavuşmak  diye  bir  şey  yok.  Düşünceleri  mi duyar  gibi  buruk  bir  gülümseme  belirdi  gül  dudaklarda.  Beni  onaylar  gibi  kısa  bir  an  kapadı gözlerini,  hafifçe  eğip  kaldırdı  güzel  başını,  sonra  usulca  yasladı  omzuma."  Hiçbir  ölüm  ölüm  değil? Hiç  kavuşma  vuslat  değil?  Yokluğundan  daha  çok  yaralar  varlığın.  Öyle  bir  muhabbet  ki  insana  reva değil.  Hangi  beden  dayanır  aşkın  şahlığına.  Öyle  bir  şahlık  ki  hayat  değil.  Merak  etme  bu  ağırlıkla kalmaz  aşk  insanın  gönlünde.  Hafifleyecek.  Sonra  o  tekrar  kendini  hatırlatana  kadar  bir  daha olmayacak  sanacaksın. Şu an deli  divanesin, bir  sonrasında mecnun, bir  sonrası  boşluk, sevinç. Hepsi birbirini  kovalayacak  zaman  misali.  Yad  edilecek  bir  geçmiş,  koşup  yakalanacak  bir  gelecek  bir  de şu  an  var  elimizde.  Akıp  giden  zamandan  başka  sermayemiz  yok  hikayemizde.  Elimin  içinde kaybolan  eli  sıktım.  O  mu  konuşuyordu,  ben  mi  düşünüyordum.  Fısıldayan  ben  miydim,  onun  sessiz zihni  miydi? Dedim  ya ruhlarımızın rengi  birbirine karışmış, öyle ki  kim  kimdir  ayırt  etmek  mümkün değil.  Geldim  sevgilim  söz  verdiğim  gibi, senin bana  her  defasında gelişin gibi...

🎉 ESİLA'NIN KAYIP KIZI(tamamlandı)#wattys2017 hikayesini okumayı bitirdin 🎉
ESİLA'NIN KAYIP KIZI(tamamlandı)#wattys2017Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin