Halimi sorsalar anlatasım yok. Anlatamadığım sıkıntılar birikmiş içimde. Gelip bulmuşlar nasılsa beni. Dur demek istediğim bana ait olmayan eğrilikler var. Ama dur demenin kimseye faydası yok. Bu acıtan telaşa kapıldım. Sürüklüyorum kendimi herkesin gittiği yere. Kalabalıkların aklı yoruyor. Onlar başka alemde, ben başka... Onların dünyasında onlar gibi olmaktan korkuyorum. Sona yaklaştım sanki... Bir daha ki sefer ışık yakan bir Eymen olmayacak belki. Belki de ben böyle acıtan bir keşmekeşin içinde yitip gideceğim. Olmamalı... Bu kalabalıkta sesi duyulmayan, duyulsa da bir şey ifade etmeyenlerden olmamalıyım. Bir hiç olmalıyım ben. Nefes alan güzel bir hiç. Huzurlu bir hiç. Bir hiç, aslında hepsinden daha güzel ve anlamlı. Ve o hiç olmayanlar. Bir birseler... Ölüm beni korkutuyor. Büyülü buluşmalarımızın son bulmasından endişe ediyorum. Ya bu son seferse, ya bir daha beni bulmaya gelmezse? Hep dilimin ucunda ama soramıyorum ona. Yüz yıllardır bilmeden üstünü örttüğüm gerçekler ortaya çıktı. Ben unutsam bile o unutmayacak yaşananları. Ve bir daha ki sefere beni bulmak istemeyecek... Korkuyorum... Ölüm beni korkutuyor, bu sefer ölüm gerçek bir ayrılık anlamına geliyor. Sonsuzluk bitti belki, bir daha ki sefere dünya uykusundan uyandıracak bir Eymen olmayacak. Espila'lar, Zeynep'ler sonsuzlukta uyurken. Ben kendimi bilmeden nefes alıp vermeye devam edeceğim. Ve en önem verdiğim şey geleceğim olacak yeni yaşamımda. Belirsiz bir gelecek, Eymen'in yer almadığı boş hayallerle dolu bir gelecek. Buğulu gözleri büyük bir endişeyle kaynıyor. Korkularını, endişelerini saklamaya gayret ediyor ama ben okuyorum onu. Elimde değil, sanki ezberden gidiyorum. Ben bilmesem de ruhum biliyor... Artık duygularım daha özgür, pervasız. Ruhumun bu halini seviyorum.
Ruhumun onu ezberden okuyuşunu seviyorum. Anlayamıyor hastalığımın sebebini. Her türlü imkanını kullandı. Esila'dan doktorlar geldi. Türlü tahliller, röntgenler yapıldı. Hepsi temiz çıktı. Beni neyin bu hale soktuğunu bulamadılar. Sadece ben biliyorum beni neyin öldürüyor olduğunu... Sanrılar... Hiç bitmeyecekmiş gibi görünen o sanrılar. Hatırlamak istemediğim günahlarım öldürüyor beni. Hastalık her yanımı sardı. Evden çıkamıyorum, titreme nöbetleri geçiriyorum. Soğuk terler boşalıyor bedenimden. Bir tek ablama söylemiştim hastalığımın sanrılarımla birlikte vücudumu sardığını. O da bana inanmadı zaten. Geçmiş günahlarımın bedelini böylelikle ödemeye razı olmalıyım. Ama Eymen bunu bilmemeli. Bu onu mahveder. Biliyorum çünkü gözlerinden okuyorum çektiği acıyı. Bana yardım edemedikçe kıvranıyor. Oda korkuyor. Belki biliyordur. Bu gidişim ikimizin sonu olabilir. Biliyordur belki artık beni bırakacağını. Soramıyorum, onu ben hastayken vereceği bir yemine mahkum etmek istemiyorum. Bu çok büyük haksızlık olurdu. Onu yeniden bana mecbur bırakmak, ne kadar istesem de olmaz. O kadar bencil olamam, olmamalıyım. Yanı başımda uyuyor şimdi. Büyük bir keyifle izliyorum onu. İçimde esip duran kara yel olmasa, ve gözlerimi açık tutmak bu kadar zor olmasa... Seviyorum onu seyretmeyi. Yüzünün her zerresini kazımak istiyorum içime, bir daha ki ömrümde de benimle olsun istiyorum. Gitmesin benden... ___" Gitme benden..."diye fısıldadım. Gözleri açıldı hemen, seslenmemeliydim... Pişman oldum. ___" Bir şey mi istedin?"diye sordu uyku sersemi. ___" Hayır. Uyu sen..."dedim. Gülümsedim yine... ___" Canın yanıyor mu?"diye sordu, ikimizde fısıldıyorduk. Sanki benden başka hastalar vardı odamda. Yalan söyledim. ___" Bugün çok iyiyim." Sandalyesini yanaştırdı yatağıma, yanımda benden apayrı bir parçaymış gibi uzanan elimi tuttu. ___" Gerçekten iyi misin?"Ben nasıl onu biliyorsam oda beni biliyordu. Ruhumu bu denli iyi okuması iyi değildi. Acılarımı bu kadar derinden hissetmesi beni üzüyordu. ___" İyi olmamı istiyorsan biraz daha uyu, ama sandalye tepesin de değil?" Gülümsedi. Usulca kalktı sandalyeden, odama taşıdığımız kanepeye oturdu. Bakmıyordu bana, kaçırdığı gözlerinde ki her şeyden haberdardım oysa ki. Sadece yedi gündür hastaydım. Yedi gün nedir ki? "Yedi sonsuzluktur" dedi. Yedi sonsuzlukmuş, her şey yedinin bir parçası o halde. Nasıl algılamalıyım yediyi, nasıl düşlemeliyim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ESİLA'NIN KAYIP KIZI(tamamlandı)#wattys2017
Science Fiction"Aşık olduğum tek kadın. Nasılda hırçın, pervasız. Bu şehir midir bende ki aşkı harlayan? Bir mum gibi eritip, ay misali ışıtan. Nasıl da vuruyor bakışları insanı bağrından. Hüzün kokan sokakları kopup gelmiş geçmişin hazanından...