34-ARZU DURU

14 2 0
                                    

Aynaya  bakıyorum.  Loş  ışıkta  bütün  kusurlarım  kaybolmuş.  Güzeldim.  Çok  güzel.  Saçımla oynadım,  biraz  makyaj  yaptım.  Güzellikle  oyalanabiliyormuş  insan.  Yaşlanmayı  önemsemedim hiçbir  zaman.  Ama  şimdi  bu  halimi  görünce,  kaybolacağını  bilmek  ürkütüyor.  Sakladığım  her  şey yitip gidecek. Ve bende.  Hem  de aşkı  tanıyamadan. Pişmanlık  duyuyorum.  Hala  bir  kocam  olmadığı  için,  bana  anne  diyen  birileri  olmadığı  için. "Ne  olacağım  ben"  diye  sorup  duruyorum  kendime.  Kızlarla  ileride  birlikte  yaşayacağız  deyip gülüşüyoruz. Nedense  artık  gülemiyorum. Gün ağarmak  üzere. Yalnızken uyuyamam.  Zeynep gibi...   Işığı  kapadım.  Işıyan  günle  aydınlanan  yüzüme  bakıyordum  aynada.  Bir  an  bir  karaltı  oldu. Korktum.  Kalkıp  cam  kenarına  gittim.  Perdeyi  sıyırdım.  Bahçede  dikiliyordu.  Ne  yapacağına  karar veremiyordu.  Ne  bavul  ne  de  çanta  vardı  elinde.  Öylece  dikilişini  izledim.  Üzerinde  kırmızı  yazlık  bir  elbise  vardı.  Hava  buz  gibiydi.  O  üşümüyor  gibi  görünüyordu.  Gidip  salıncağa  oturdu.  Bir  şey olmuş  ona.  Ama  ne?  Peki  o  gölge  neydi?  Birden  her  yer  karardığına  ve  anında  aydınlandığına  yemin edebilirdim.   Gideli  daha  bir  gün  oldu.  Şimdi  sabah  ayazında  yazlık  bir  elbiseyle  salıncakta  oturuyordu. Üzerime  bir  şey  giyindim.  Onun  içinde  bir  battaniye  aldım.  Sessizliği  yırtan  demir  kapının  gıcırtısını duymadı.  Yanında dikilişimi  fark  etmedi. Durgundu.  Dahası  bir  farklıydı. Dayanamadım. ___"  O  karaltı  neydi  Zeynep?"diye  sordum.  Başını  kaldırıp  alaycı  bir  gülümsemeyle  baktı bana. ___" Parlak  metalik  kırmızı  bir  uzay  gemisiydi."dedi. ___" Çok  komik."dedim  burun kıvırarak. ___" Hoş geldin ."dedim  sonra. Boş  bakışlarıyla baktı  gözlerime. Kalktı  ve sarıldı. ___" Hoş bulduk." Battaniyeyi  omuzlarına sararken sordum. ___"  Selim  Bey  mi  bıraktı  seni?"  O  ani  karartı  neydi  diye  sorumu  yinelemek  istedim. Aslında  her  hangi  bir  soruyu  kaldıracak  halde  değildi.  Yine  Ali  olmalıydı  problem.  Yine  kardeşimi incitmiş olmalıydı. Sorduğum  soruyu değil  ama, düşüncelerimi  yanıtladı. ___"  Ali'yle  bir  ilgisi  yok  abla.  Ben  iyiyim.  Sen  neler  yaptın  ben  yokken."  Şaşırdım.  Ne olduğunu anlayamadım. ___"  Niye  telefon  bile  etmedin.  Cep  telefonun  da  kapalıydı."Yumuşak  bir  şekilde  baktı gözlerime, gülümsedi. ___" Özür  dilerim. Seni  çok  yalnız  bıraktım."   ___"  Saçmalama  Zeynep,  Selim  Bey  bir  ay  kalacağınızı  söylemişti.  Bavulun  nerde,  niye yazlık  elbise  giydin?  Daha  dün  sabah  çıktın  yola.  Elbise  alacak  vakti  bile  bulmuşsun."  Boş  boş  baktı yine suratıma. ___" Dün sabah mı?"diye tekrarladı.   ___" Annem  nerede."diye sordu sonrasında. ___"  Bolu  da  tatlım,  hafta  sonu  bende  gideriz  istersen...  Üşümüyor  musun  sen?  Ne  oldu sana...  " Eve doğru yürümeye başladı. Battaniye sırtından düşmüştü. Cılız  sesini  işittim. ___" Hadi  içeri  geçelim."
Gidip  odasına  yatağına  oturdu.  Sonra dikkatlice  odayı  inceledi.  Ufacık  bir  gülümseme  belirdi dudağının kenarında. Yanına oturdum. Sormaya  korktum. Bir  hal  vardı  onda. ___" İyiyim..."dedi  yine...  Sanki  soru  sormuşum  gibi  yanıtladı  beni. ___"  Kara  bir  yel  geziniyor  içimde  abla.  Sıcak  bir  rüzgar.  İnsanı  huzursuz  eden,  hasta  eden bir  rüzgar. Üşüttüm  belki  bilmiyorum. Ama iyiyim..."dedi.   ___" Bu elbiseyle dolaşırsan üşütürsün tabi. Bavulun nerde?" ___" Selim  Bey  de, sonra alırım  nasılsa... Sen ne yaptın ben yokken?" ___"  Pek  bir  şey  yapmaya  fırsat  olmadı.  Kızlar  buradaydı  gece,  onlar  gidince  de uyuyamadım. Öyle işte. Çok  uykusuzum. Hadi  yatalım  artık." ___" Sen yat  abla, benim  işe gitmem  lazım."dedi.   ___"  Daha  yeni  geldin.  Hem  üşüttüğünü  de  söylüyorsun."  Boynuma  sarılarak  durdurdu  beni. Özlemişti  sanki. Bir  tuhaflık  vardı  ama. Sebebini  bilemedim. *** Sonra  ki  günlerde  işe  gidip  geldi.  Normal  davranıyordu.  Ama    bakışları  arada  değişiyordu. Bazen  içimizi  delip  geçecekmiş  gibi  bakıyordu.  Bazen  bomboş.  Bazense  o  saf  masum  Zeynep'im gibi...  Kendisi  gibi... Bir  gün kızlarla otururken birden kalktı  ve su getirdi  Zuhal'e. Şaşırdı  kız.   ___" Nereden  anladın?"diye sordu. ___" Sen  istedin."dedi. ___"  Hayır  Zeynep.  Çok  susamıştım,  ama  bunu  dile  getirmedim."dedi  Zuhal.  Omuz  silkti Zeynep.  Suyu  verip  oturdu  yerine.  Kızlar  umursamadı.  Ama  aynı  şeyi  bana  da  yapmıştı.  İçimden geçirdiğim  bazı  şeyleri  yanıtlıyordu.  Ve  bazen  o  delici  bakışlarıyla  korkutuyordu  beni. Ürperiyordum.  Ve  sanki  içimi  okuyordu.  Öyle  hissediyordum.  O  bakışları  nasıl  anlatılır  ki.  O  zaman başka  bir  insan  oluyordu  kardeşim.  Ve  o  bakışlardan  kaçıp  saklanmak  mümkün  değilmiş  gibi geliyordu bana. Bazı  geceler  ağrıları  yüzünden  inliyordu.  İçinde  dolaşan  sıcak  bir  rüzgardan  bahsediyordu. Ve ilaç  versem  bile dinmiyordu ağrıları. Bazen neşeleniyordu sebepsiz. Öyle mutlu görünüyordu ki  o anlarda.  İyi  düzeldi  diyordum.  Hatta  eskisinden  bile  daha  mutlu.  Bazı  geceler,  salıncağında  oturup ağlıyordu.  Hiçbir  şey  anlatmıyordu  bana.  Değişmişti.  Acı  çekiyordu.  Aynı  zamanda  ömründe  hiç olmadığı  kadar  mutlu olabiliyordu. Ve bazen o ağrılarla kıvranıyordu. Bir  gece bahçede  sallanıyordu. Bizde  kızlarla  içerideydik.  Kızlar  evlerine  giderken  onu  bayılmış  halde  buldular.  Vücudu  buz gibiydi.  Kim  bilir  kaç  saattir  baygın  yatıyordu  soğukta.  Onu  gözümün  önünden  ayırmak istemiyordum.  Ama  inatla  işe  gidiyordu.  Oyalanması  iyidir  diye  düşündüm.  Ama  ağrıları  gitgide çoğaldı. Yalvardım  doktora gidelim  diye... Yine  o delici  bakışlarını  dikti  içime...  Ürperdim. ___"  Doktorların  anlayacağını  sanmıyorum."dedi.  Korkuyordum.Ona  ne  olduğunu anlayamıyordum.  Gittiği  bir  gün  içinde  ne  yaşamış  olabilirdi.  Eğer  düzelmezse  Selim  Bey'i  arayıp konuşmayı  düşündüm.  Belki  de  Ali'yi  arardım.  Zeynep'in  bana  anlatmayı  reddettiği  ne  varsa öğrenmeliydim. Ona hiçbir  şekilde yardım  edemiyordum. Bir  gün  çok  üzerine  gittim.  Defalarca  sordum.  Anlatması  için  yalvardım.  Oda  yetmedi bağırdım.  Ben  etrafta  deli  gibi  dolaşırken  yanına  oturttu  beni.  Delici  bakışları  gelmişti  yine.  İçimi görüyordu sanki... Benim  bile  kendimle ilgili  bilmediklerimi  görüyordu sanki. ___"  Korkma..."dedi. Ürperdim. ___"  Ben  senin  kardeşinim...  Bazı  şeyler  değişti.  Ali  yok  artık..."  Durdu  ve  derin  bir  nefes aldı. Yine  Zeynep gibi  bakıyordu. Masum  çocuksu bakışlarıyla. ___"    Ali  yok...  Çünkü  ben  onu  üzdüm.  Çok  incindiği  için  yanıma  gelecek  gücü  kendisinde bulamayacak.  Ben  şimdi  onsuz  olmayı  öğrenmeye  çalışıyorum.  Sende  bana  yardımcı  olmalısın  abla. Yardımına  ihtiyacım  var."dedi. Suskunluk  oldu. ___"  Ne  yaptın  ki  onu  üzecek...  Sen  kimseyi  üzemezsin...  Ne  yapmış  olabilirsin  ki?"diye geveledim  kendi  kendime. Elimi  tutup sıktı. Boynunu  sağ  yana  büktü. ___"    Özür  dilemenin  yeterli  olmadığı  bir  şey  yapmışım."dedi.  Öyle  bir  konuştu  ki  ne yaptığını  kendiside bilmiyordu sanki. Sarıldım. Onu üzgün görmeye dayanamıyordum. ___"  Kötü  bir  şey  yaptığına  inanmıyorum."dedim.  Sonra  birden  vücudu  kasıldı.  Gitgide sıklaşan  ağrılar  geri  döndü.  Bana  belli  etmemek  için  ses  etmedi.  Ama  vücudunu  öyle  bir  sıkışı  vardı ki...  Acısının  çok  fazla  olduğunu  tahmin  edebiliyordum.  Bu  ağrılar  onu  tüketiyordu.  Bir  gün  eve gelmeyecek,  bir  köşede  bayılıp  kalacak  diye  korkuyordum.  O  gün  karar  aldım,  bundan  sonra  onunla işe  gidecektim. Hastalığı  geçene kadar... İşte  o  gün...  Endişeyle  onu  bekledim.  Saat  çok  geç  olmuştu.  Hala  ortalarda  görünmüyordu. Bahçede  dolaştım,  camın  önünde  bekledim.  Telefonu  çalıyordu  ama  cevap  vermiyordu.  Sonra  Ali bahçe  kapısından  içeri  girdi,  kucağındaydı  Zeynep.  Baygındı.  Ali'yi  görünce  sevindim.

ESİLA'NIN KAYIP KIZI(tamamlandı)#wattys2017Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin