Merhaba arkadaşlar. Öncelikle bu kadar uzun ara verdiğim için siz okuyuculardan çok özür dilerim. Bekletmek istemezdim ancak daha önce yaşamadığım sağlık sorunları yaşadım. Hastane yolunu resmen su yolu yaptım şu birkaç ay. Maalesef ailede, kanser, kalp ve bir çok ırsi hastalık olunca biraz daha ayrıntılı tetkik yapıldı. Şimdilik iyiyim ama hala ara ara göğüs ağrılarım devam ediyor. Kendimi iyi hissettiğim her an yazmaya çalıştım. Umarım uzun aranın sonunda bu bölümü seversiniz. Yeni site açana kadar arkadaşım aracılığıyla bölüm yayınlamaya çalışacağım. Keyifli okumalar!
****
Sevim hanım kendine gelir gelmez başucunda duran büyük kızı Azra'ya Hikmet beyi sormuştu. Genç kız üzgün bir şekilde annesine durumu anlatırken Sevim hanım daha fazla yatmaya dayanamayarak kızının yardımıyla yerinden kalkmıştı. Genç kız ona engel olmaya çalışsa da kadın kocasının yanında olmak istiyordu. Azra'nın kolunda kalabalık koridorda ilerlerken kulağına yankılanan sözlerle tüm siniri tepesine çıkmıştı. Daha önce yapmadığı bir şey yaparak ilk kez karşısında ki kişinin kim olduğunu umursamadan konuşmuştu. Herkes haddini bilecekti.
"Anne!" Sevim hanım öfkeli gözlerini Zehra ve onun yanında olan Menekşe'nin üzerine dikerken yaşlı kadından böyle bir çıkış beklemeyen çocukları şaşkınlıkla annesine bakmıştı.
"Sen sus!" Ahmet öne çıkmak istemiş ancak kadın boştaki elini kaldırarak onu durdurmuştu.
"Bir şey demeyecek misin Ahmet, annen..."
"Kes sesini!" Azra bu kez araya girmişti. Sevim hanım çocuklarının arası bozulmasın diye kızının kolunu uyarırcasına sıkarken Azra annesine kısa bir bakış atarak sessiz kalmıştı.
"Bana bakın ayağınızı denk alacaksınız. Size yüz verdikçe daha fazlasını istediniz. Kimse benim çocuklarıma, hele ki kızlarıma karışamaz. Sizin haddiniz değil. Babası dururken, ben yaşarken size söz düşmez." Sevim hanım burnundan soluyordu. Oğullarına dönerek konuşmasına devam etmişti.
"Biz olmasak siz kardeşlerinize böyle mi sahip çıkacaksınız? Karılarınız onları ezmeye çalışırken, gururlarını kırarken böyle sessiz mi kalacaksınız? Yazıklar olsun size verdiğim emeklere..."
"Anne yapma!" Erkan öne çıkacakken yaşlı kadın onu durdurmuştu.
"Babanız içeride canıyla uğraşıyor. Kardeşiniz yoğun bakımda sizse karılarınızın kardeşlerinizi daha da üzmesine izin veriyorsunuz. Siz mutlu olun diye bu zamana kadar ağzımı açıp tek laf etmedim. Siz mutlu olun diye bir gün olsun gelin sizi göreyim, torunlarımı seveyim demedim. Ama buraya kadar. Bundan sonra hepiniz ayağınızı denk alın. Babanız şuradan sağ çıksın, kardeşiniz kendine gelsin karılarınızı da alıp buradan gidiyorsunuz. Bir süre gözüme görünmeyin." Çisem ve Erhan üzgün bir şekilde yaşlı kadına bakarken Naz ağlayarak annesine sarılmıştı. Olanlardan kendini sorumlu tutuyordu. Babası onun yüzünden içeride yatıyormuş gibi hissediyordu.
"Ağlama kızım, ağabeylerin olmasa da anan her zaman arkanda senin. Kiminle istersen onunla evleneceksin. Kimin ne dediğine kulak asma..." kadının sözlerini bitirmesiyle sürgülü kapı açılmış ve içerden Sadık çıkmıştı. Kalabalık genç adamın önüne dikilirken şüphesiz Ahmet ve Erkan oldukça öfkeli bakıyordu. Sadık etrafa bakınarak aradığı kişiyi görünce derin bir soluk bırakmıştı.
"Babam nasıl?" Erhan ılımlı bir şekilde genç adamın omzuna elini koyarken buruk bir şekilde gülümsemişti.
"Ameliyata alacaklar, daha iyi olacak inşallah." Genç adam kalabalığın arasından sıyrılarak annesinin yanına oturmuş ağlayan kızın yanına gitmişti. Arkasından homurdananları umursamayan genç adam önce Sevim hanımın elini öpmüş daha sonra da genç kızın dizinin dibine çökerek genç kızın küçük ellerini avuçlarının arasın almıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SEVGİYE SUSAMIŞ KALPLER
General FictionHayat toz pembe değildi hiç bir zaman. Genç kadın mutlu olacağını düşündüğü bir evlilikten büyük darbeler alarak kurtulmuştu. Ancak geçmiş bir türlü peşini bırakmazken bir karar vermek zorunda kalmıştı. Ya kalıp kendinin ve bebeğinin hayatıyla oynay...