10. Bölüm: GERÇEKLERİ ÖĞRENMEYE HAZIR MISIN?

14K 634 19
                                    

BÖLÜM ŞARKISI: Deniz SİPAHİ- masum değiliz (Keyifli okumalar :) )


''En acı gerçek gözünün önünde olup da göremediğindir.''

DOĞANAY

'Son gülen iyi güler' ha sen bekle ben sana yedireceğim bu lafları... Ben bitti demeden bitmez bu iş Onur Bey. El mi yaman bey mi göreceğiz. Sen na-

''Ah!'' diye acıyla inlediğimde mal mal suratıma bakmaya başladı. Canımı acıttığının farkında mıydı acaba?

''Yavaş biraz! '' dediğimde 'ya sabır!' çekerek demirden kurtardığı ellerimi önüme koymuş çözmeye çalışıyordu. Pislikler hem beni bayıltıp ellerimi bağlamışlar hem de bağladıkları ellerimi bir de demire de bağlamışlar!

Bileklerim hala kanıyordu. Halat gibi olan ipte kan olmuştu hep. Üstümü başımı söylememe gerek yok herhalde; bay bin bir bakışlı herif su dökmüştü uyanmam için hatırlarsanız.

Sinirle soluyarak kafasını Timuçin'e çevirdi;

''Lan oğlum siz bunu çözemeyelim diye mi sıkı sıkıya bağladınız?''

''Yok abi Doğanay Hanım çözemesin diye şey ettik biz aslında,''

''Sence tek çözemeyen bu kız gibi mi duruyor!'' diyerek kolumu tutup bağlı ellerimi havaya kaldırdı.

''Ben bu kız değilim tamam mı adım var benim!'' dedim. Gerçekten çok aptalca bir yere takılmış olabilirim ama geldiğinden beri 'bu kız' diye benden bahsetmesi çok sinir bozucu. Tabi ki beni kale alıp cevap vermedi katıksız odun...

''Abi istersen ben çözebilirim?'' diye öneride bulundu. Bence de Timuçin çözsün beni bayıltarak kaçırmışta olsa duyduklarımdan etkilenmiştim. Sadece birazcık...

''İstemez ben çözerim!'' dedi. Çözemediği için daha bir hırslanmıştı.

''AHH YAVAŞ!'' diye inlediğimde ellerimi sert bir şekilde bıraktı yine acımıştı ve hala çözememişti yaptığı tek şey genişletmek olmuştu.

''Çakıyı ver!'' diye Timuçin'e seslendiğinde cebinden çıkardığı çakı dikkatimi çekmişti. Bu çakı Selim'in boynuna dayadığı çakıydı.

''Al abi,'' diye kazulete uzattığında gözleri bana kaymıştı. Sanırım ne düşündüğümü anlamıştı ve konuştu;

''Onlar iyi Doğanay Hanım, endişelenmeyin lütfen.'' dediğinde güven verici ses tonuna boyun eğerek kafamı belli belirsin aşağı yukarı salladım.

Bakışlarımı ellerime çevirdiğimde çevik bir hareketle çakıyla açtığını fark ettim. İki bileğimde kanıyordu ve morarmaya başlamıştı. Ben ne kadar güçlü olursam olayım fiziki yapım anneme çekmişti çok hassastı. En ufak bir dokunuşta kızaran bir cilde sahipken böyle muamele görmek daha kötü etkiliyordu vücudumu.

Bileklerime kısa bir bakış atıp ayağa kalkarak beni de kolumdan sertçe kaldırdı. Ayaklarım bağlı olduğundan onun çekişlerine boyun eğmek zorunda kaldım. Beni sürükleyerek Timuçin'in getirdiği sandalyeye oturttu. Gergin bekleyiş beni daha fazla germekten öte değildi.

Bana ne yapacaklarını düşünmek kanımı dondurmaya yetmişti. Ellerimi alıp sandalyenin arkasında birleştirip elindeki halatla bağlamaya başladı, daha gevşek bağlıyordu diğerine göre yine de canım yanıyordu. Zorla konuştum;

''Bana ne yapacaksınız?'' diye sorduğumda sesim titremediği için şükrettim.

Onur karşıma geçip diğer sandalyeye oturduğunda bana doğru eğildi.

''Sence, doğrusu sen ne yapmamızı istersin?'' dediğinde gözlerim şaşkınlıkla daha da açıldı. Gözlerinde gördüğüm saf nefret, kin ve intikam benzeri duygular benim gözlerimi delip geçmeye yetiyordu. Ben ne yapmış olabilirim diye düşünmeden edemedim. Ben bu adamı tanımıyorum bile...

Cebinden çıkardığı telefonun ekranını açtı ve birkaç dokunuştan sonra göremediğim bir yere dokunup telefonu ikimizin arasında tuttu. Hoparlörü açmış ve birini arıyordu. Gözlerime delice ateşler fırlatan gri-mavi gözlerini dikerek konuştu;

''Gerçekleri öğrenmeye hazır mısın?'' dedikten sonra karşı taraf telefonu açtı;

'' –Alo''

Bu ses Poyraz'ındı ve iyiydi, sesini duyar duymaz bağırdım;

-POYRAZ! ''

Ne gerçeğinden bahsettiği ile ilgili ise hiçbir fikrim yoktu...


BÖLÜM SONU

Aşkıma Mafya - İNFİAL (FİNAL)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin