Bölüm Şarkısı: Emre ALTUĞ- Bir de bana sor :)
Multi: ONUR (bir daha ki bölüme de unutmazsam dövmeli fotosunu koyacağım :) )
''Aklım mıdır sana çelinen yoksa ben miyim çelinen aklıma suç bulan?''
DOĞANAY
Kendimi ebedi bir boşlukta hissediyor olmam ne kadar doğru acaba? Duygu karmaşasında boğulmak bu olsa gerek...
Kafamın içindeki düşünceler parçalara bölünmüş ve bir puzzle gibi birleştirilmeyi bekliyorlar.
Onur'un her bir cümlesi beynimde balyoz etkisi yaratırken suskunluğa bürünmüştüm. Suskunluğun bir kız için ne anlama geldiğinin farkında olmayan Onur, benim bu halimden cesaret alarak hiç susmamış ve hatta düşüncelerimin savaşıyla bir olup başımı şişirmişti.
''...anlaştığımızı düşünüyorum?'' dedi ve cevap bekleyen gözlerle bana baktı. Dediklerinden sadece 'anlaştığımızı düşünüyorum?' kısmını anladığımdan boş boş suratına baktım.
''Kaçmayacaksın ve bu evde bir ay boyunca benim misafirim olarak; misafir hayatı yaşayacaksın anlaştık mı? Unutma, bu evdeki konumunu sen belirlersin!'' dedi kendinden emin bir şekilde.
Kendimi Onur'a karşı yenilmiş hissediyordum. Sanki bir savaşın ortasındaydık ve o beni nakavt etmişti...
Yine, istemesem de en azından şimdilik ona itaat ederek kafamı salladım. Şaşkınlık dalgaları yüzüne hücum etse de bu halime bir şey demedi; sanırım o da anlamıştı konuşamayacağımı...
Ayağa kalktı ve laptopunu eline aldı;
''Tamam o zaman, iyi geceler?'' dedi sorarcasına.
Kafamı olumlu anlamda salladım. Kapıya doğru yürüdü ve kapıyı açmadan bana doğru döndü.
''Sana güvenene kadar kapında korumalar olacak haberin olsun, arıza yapma yani!'' diye atarlandığında yine kafamı olumlu anlamda salladım.
Bana bakarak kapıyı açtı ve Timuçin yere kapaklandı. Evet, Timuçin yere kapaklandı! Bu salak bizi mi dinledi yani? Yerde yatarken dirseğini halıya dayayarak bana el salladı.
''Nasılsınız Doğanay Hanım, bende sizi ziyarete geliyordum?'' dedi ve gevşekçe sırıttı.
Göz devirmekle yetindim. Onur söylenerek Timuçin'i ensesinden yakaladı;
''Bir sen eksiktin, sende geldin tam oldu lan!'' dedi. Onur, Timuçin'i sürükleyerek odadan attı ve kendisi de çıkarken bana baktı.
''Lambayı kapatayım mı?'' diye sordu.
''Sevinirim,'' dedim, ilk defa sükûnetimi bozarak. Konuşmama şaşırsa da ışığı ve kapıyı kapatarak çıktı. 'Sevinirim' ne ya?
Yastığımı düzelterek başımı yastığa koydum. Ellerimi karnımda birleştirerek gece lambasının loş ışığında tavanı izlemeye başladım.
Ancak hiç rahat bir pozisyon olmadığına karar vererek yan döndüm. Camın demirliklerinden görebildiğim kadarıyla bu gece dolunay vardı. Dolunay öyle bir parlıyordu ki çevresinde bulunan bütün yıldızlar onun yanında sönük kalıyordu. Tıpkı benim gibi...
Benim Poyraz'ın yanında her zaman sönük kalmam gibi, babamın yanında sönük kalmam gibi, Selim'in ya da Batuhan abimin yanında sönük kalmam gibi...
Asla, ne olursa olsun parlayamayacak olan benim şu hayatta, belki de bu benim lanetim...
Onur'un anlattıklarından aklımda kalanlar çok değildi açıkçası. Batuhan abim ben kaçırıldığım için Amerika'dan dönmüştü, benim için! Bu benim için mutlu olmaya yeter bir sebepti. Çünkü biz hiçbir zaman abi-kardeş gibi olamadık; Selim ve Poyraz'ın yaptığı abiliğin onda birini bana yapmadı. Beni küçüklüğümden beri bir yük, bir fazlalık olarak görürdü. Hatta bana bir keresinde;
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aşkıma Mafya - İNFİAL (FİNAL)
Teen FictionGüç #1; 26.07.2020 Güç #2; 01.07.2020 Güç #2 -> 04.06.2020 Güç #3 -> 20.05.2020 Klasik mafya hikayelerinden farklı; kötü adam, iyi kız klişelerinden uzak, kurgusu sağlam temellerle atılmış bir hikayeye hazır mısınız? Mafya camiasında büyümüş d...