14. Bölüm: YENGE KADAR BAŞINA TAŞ DÜŞSÜN!

18.8K 676 77
                                    

Bölüm Şarkısı: Nilüfer & Gece - Başıma Gelenler

Multi: Çakal Mustafa (eh, çok seveni var biliyorum :) )



''Hiç yaşanmamış duygular bozuk plak gibi insanın içinde tekrar eder.''

DOĞANAY

Ne kadar süre baygın kaldım bilmiyorum ancak kafamdaki sızı ve biraz uzağımdan gelen seslerle gözlerimi araladım. Kafamın üzerinden traktör geçmiş gibiydi. Kafamı direksiyondan kaldırdım, başımdan akan ıslaklıkla parmaklarımı oraya götürdüm. Elime baktığımda kan gördüm, sertçe çaptığım için direksiyona kaşımın biraz üstü yarılmış olmalıydı. HARİKA! Sağlam bir yerim kalmasın zaten!

Önüme baktığımda arabanın camı çatlamış, kaputu ağaca girmişti. Eski çınar ağacı sağlamdı. Olan bana ve emaneten çaldığım arabaya olmuştu. Arabadan çıkan toz duman öksürmeme neden oluyordu. Çıkmalıydım buradan ama sağ ayağım sıkışmıştı ve acıyordu, çekemiyordum.

Ayak sesleri ve konuşmalar iyice yaklaşıyordu. Yakalanmıştım işte! Onur'un;

''DOĞANAY!'' diye bağırıp yanıma gelmesi ormanda ve kulaklarımda yankılanıyordu. Sıkışmış olan arabanın kapısını zor da olsa açtı. Lanet olsun ben bu adamdan kaçamayacak mıydım? Tek eliyle çenemi kavradı, sertçe tuttuğundan nasırlı ellerinin varlığını daha çok hissediyordum. Kafamı kaldırıp, gözlerimi gözlerine sabitledi;

''İyi misin?'' diye sordu. Sesindeki endişe miydi? Yoksa ben ölüp cehenneme yol mu alıyordum? Ben boş boş suratına bakınca cevap alamamaktan sinirlendi.

''Hadi, çık şuradan önce de bir, sonra bu firarının hesabını vereceksin!'' diye kabaca konuştu.

''Çıkamam!'' dedim.

''Neden çıkamazsın? Oyun mu oynuyorsun benimle araba patlayabilir!'' dedi. Gerçekten araba patlayabilirdi ama yapacak bir şeyim yoktu çıkamıyordum, sağ ayağım sıkışmıştı. Ondan yardım istemek ölüm gibiydi, ben bu durumlara düşmemeliydim...

''Ben... ayağım, benim ayağım sıkıştı. Kıpırdayamıyorum...'' dedim zorlukla. Birinden yardım dilenmek benlik bir şey değildi ve Onur beni bırakıp gitmeliydi. Burada ben ve gururum ölmeli, hiç var olmamış gibi olmalıydık...

Elini çenemden çekti. Onur dizüstü çömeldiğinde boylarımız eşit gibi olmuştu;

''Hangi ayağın?'' dedi, siniri geçmişti sesi endişeliydi. İki gündür görmemiştim onu ve giderken kötü gitmişti. Onunla bir daha karşılaşmak bir yana böylesi bir durumda karşılaşacağımı düşünmemiştim...

''Sağ... sağ ayağım,'' dedim. Ağzımdan çıkan her kelimeye baktı ve ayaklarıma eğildi. Bir süre uğraştı, bende onu izliyordum. Kafasını kaldırıp gözlerime baktı;

''Sana 'şimdi' dediğimde ayağını çekeceksin tamam mı?'' diye ilgiyle konuştuğunda, ben konuşamayarak kafamı olumlu anlamda salladım. O tekrar işine odaklandı.

''Şimdi!'' dediğinde ayağımı çekmeye çalıştım lakin hem çok acıyordu hem de çekemiyordum hala sıkışıktı. Ayak bileğim incinmişti sanırım...

''Olmuyor, çok sıkışık çekemiyorum!'' dediğimde oradaki varlıklarını yeni fark ettiğim korumalardan biri konuştu;

''Onur Bey, sızıntı var... Sanırım araba patlayacak, gitmeliyiz.'' dedi. Beni burada bırakıp gidecek miydi gerçekten! Sonuçta ben kimdim ki, ona göre kaçmayı seçerek cezasını bulan biri olmalıydım.

Aşkıma Mafya - İNFİAL (FİNAL)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin