10 Saniye

468 25 7
                                    


Saniyeler içerisinde oluyordu her şey.Hayat saniyelerin birleşimiyle değişiyor,şekilleniyor,hikayeye dönüşüyordu.Şanslıysanız bazen zamanın yavaşladığını hissedebiliyordunuz.Öyle ki saniyeler bile uzadıkça uzuyordu.Sesler,kişiler,renkler her şey birbirine giriyordu ve öyle bir anda aniden her şey duruyordu.Bu Tanrı'nın insanlara karşı 'Dur ve düşün.'deme şekli gibi bir şeydi.Neler olduğunu anlamak için verilmiş fazladan birkaç salise.Çünkü biliyordunuz ki siz düşünmezseniz çıkılamayacak kadar derin bu karanlık iyice boğacaktı sizi.'Bir kaç saniye ne değiştirebilir ki?' dediğinize eminim.İnanın çok şeyi değiştirebilir birkaç saniye.İnsan hayatı ne kadar sürüyor biliyor musunuz?

Şöyle bir çevreme bakındığımda zamanın yavaşladığını iliklerime dek hissediyordum.Filmlerdeki o an gibiydi her şey.Bizim çetenin öldüresiye dövdükleri adamların kanlarından oluşan kırmızı göller,karşı tarafın acımasızca sıktığı kurşunların hedefi olan bizim çetedekiler,Eric'in patlamış kaşı ve dudağına rağmen altında komaya soktuğu çocuk.Zeus'un boynunu tek hamlede kırdığı adamın acı içerisindeki anlık haykırışı.Dudaklarımda yamuk bir gülüş oluştuğunda bizimkilerin yaşattığı sadece 3 kişi olduğunu gördüm.Muhtemelen geriye karşı taraftan bir tek lider kalacaktı.Lider aklıma gelince gülümseyişim bozulmadan önüme döndüm.

Onca katliam filmi sahnelerinin arasında nasıl olduğunu anlamadığım bir şekilde liderle birbirimize doğrulttuğumuz silahları indirmememize rağmen sıkmıyor oluşumuz ironikti.Onun bakışları,sinirden titreyen silahı sımsıkı tuttuğu elinin üstündeki iri damarın çıkardığı sesi duyuyordum.Başımı hafifçe sağa çevirdiğimde yavaşça bana dönmeye başlayan gözleri fark ettim.Zeus'un havada kalan eli,-Beni otelde takip eden- sarı çocuğun büyüyen gözleri,Eric'in hayatım boyunca hiç duymadığım kadar içten haykırışı

-'Abella!'

Ve aniden her şey normal akışına döndüğünde hissettiğim o keskin acı.

Bakışlarım ağır bir şekilde keskin acının merkezine -gövdemin sol kısmına- indiğinde kazağımda büyümeye başlayan kızıllıkla kaşlarımı çattım.Silah olan elim yavaşça kızıllığa değdiğinde sanki kızgın demir değmişçesine acıttığı için dişlerimi sıktım.Minik bir zorlamayla elimi çektiğimde yavaşça nefes verdim.Elime bakmayacaktım.Bağırmayacaktım.Düşmeyecektim.Ağlamayacaktım.Zayıflığımı göstermeyecektim.Liderin gözlerine baktığımda silahını yavaşça aşağıya indirmişti.Rus aksanının en derin tonunu sarmalamış sesi fısıltıdan farksızdı.Kırmızı lekeye odaklanan bakışları donuklaşmıştı.

-'Şimdi sana dokundum.'dediğinde kaşlarımı çatmıştım.Sarışın çocuk onu kolundan tutup çekmeye çalışırken o öylece duruyordu.Sonunda onu geriye doğru çekmeyi başardığında dizlerimden kesilen güç aniden beni soğuğa bırakmıştı.Eric'in yanımda bir şeyler dediğini dudak hareketlerinden görüyordum ama anlamlandırmak çok zordu.Haykırışları,bağırışları,birilerine ettiği küfürler gittikçe başımı ağrıtmaya başlayınca gözlerimi kapatıp derin ve titrek bir nefes aldım.Eric'in tuttuğu elimi sıkıp yavaşça susmasını sağladım.

-'Bir şey..bir şey mi istiyorsun?'Ağlamaktan ve soğuktan kızarmış burnu,dudakları ve göz çevresiyle küçük bir çocuğa benziyordu.Sırt üstü yattığım karda birkaç damla kanım dökülmeye başlamış olsa da umursamamaya çalıştım.Gözlerimi açıp yanımı işaret ettiğimde elini bırakıp yavaşça kara vurdum.Yanıma uzandığında ikimizde gökyüzüne bakıyorduk.Siyah gökyüzünü kaplamış yıldızlar buraya geldiğim ilk günden bu yana en parlak zamanını yaşıyordu.

-'Hikaye beklediğimden daha kısa sürdü.'dedim dişlerimin arasından.

'Hikaye biraz uzun süreceğe benziyor.O geceye dek her gece gerçeğini düşle.' Demiştim ona.Şimdide o anı hatırlatmak istemiştim.Yavaşça konuştu.

LABIRENTHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin