Aynalar

366 25 8
                                    

Ateş her şeyin başı ve sonuydu.Bir devri kapatıp yepyeni bir devir açmıştı.Aşık olanların kalbinde,bedeninde,kanında dolanmış,Sonrasında asırlar aşıp savaşlarda yağmalamalarda en büyük yardımcımız olmuştu.
Şimdi,tam da şu noktadayken şöminemin karşısında her zamanki tekli koltuğumda oturup ateşi izlerken aklımdan geçen binlerce düşüncenin birbirini ezmesi ama bir türlü bir tanesinin öne çıkamamasına şaşırıyordum.
-"Bela mı istiyor o?!Nereye gitti?! Eric çekil önümden."evdeki sert sese ağır bir şekilde başımı çevirdiğimde beynimdeki uğultu yerini koruyordu.Salon kapısından hırsla giren Emma'ya yamuk bir gülüş gönderdim.
-"Belanın tanımını açarsak içinde bir yerlerde kendimi göreceğime eminim."alaycı sesimle damarına bastığımı bilsemde en son,haftalarca beni görmelerini engellediğim için bana olan korkuları geri gelmişti.Emma derin bir nefes alıp sevgi ve korku dolu bakışlarını bana yöneltti.
-"Sen bela falan değilsin.Bir katille ancak başa çıkıyorduk.Hele sana yaptıkları..Şimdi bir de mafyamız eklendi.Hepsiyle başa çıkarken labirenti de ilerletmeye çalışacaksın.Arthus seninle kedinin fareyle oynadığı gibi oynuyor.Her şey böylesine karışıkken Eleanor'un onun kızı olduğunu öğrenir öğrenmez neden salmadın?"
-"Ölürdü."
-"Ötekileri neden saldın?"
-"Korumayı öğrenmeleri gerekiyordu."
-"Sen çocukların ölmesine nasıl göz yumarsın Abella?"
-"Bir başkasının çocuklarını korumak için çabalasaydım ya o çocuklar tarafından ya da bir başkası tarafından öldürülecektim."
-"Bir çocuktan katil olmaz."diyen Emma'nın sesiyle gür bir kahkaha attım.Aniden susuşumla kan donduran sessizliğe başlangıç cümlemi kurdum.
-"Bir tanesinin nasıl katile dönüştüğünü izledin oysa."Emma donmuş gözlerle bana bakarken giriş kapısı açılıp kapandı.Eleanor ellerinde kurumuş kanla titriyor ve Harla'ya sarılıyordu.Salonun girişinde durup bana baktı.
-"Bayan Black."dedi kısılmış ve titeyen sesini zorlayan bir çığlıkla.
-"Bunu da biliyor muydunuz?"ağlamaktan kızarmış gözlerine karşı alayla ama hala yüksek tonda söylediği bu cümle bedenimde ona karşı duyduğum tüm üzüntüyü tek kalemde silmişti.Gözlerinin içine baktığımda gözlerini saran korkuyla başını yere eğdi.Koltuktan hırsla kalktığımda Emma beni tutmak için yanımda dursa da benden izinsiz bana dokunamayacağını iyi biliyordu.Eleanor'un önüne gidip
-"Benimle kaldığın şu süre zarfında en azından bir şeyi öğretmiş olayım sana."dedim.Harla'nın eteğinin bir köşesini sıkan elinden ve fısıltıyla okuduğu duadan anladığım üzere onu öldüreceğimi sanıyordu.
-"Biri konuşurken gözlerine bak ve hiç bir zaman başını yere eğme."
Yanından geçerken kimsenin duymadığına emin olduğum ama benim gayet net duyduğum bir şekilde mırıldandı.
-"Beni bırakmayın."
Evden kapıyı çarpıp çıktığımda arkamdan devam eden koşuşturmacayı hissedebiliyordum.Gizli geçitten geçip duvarlardan rastgele ilerledim.Koşturmam böyle ne kadar sürmüştü bilmiyorum ama aniden önüme çıkan kapıdan girip yere çöktüğümde kesik kesik aldığım nefesimi düzene sokmaya çalışıyordum.Kapı kapanıp kafamı kaldırdığım an önümde bir sürü ayna vardı.Odanın her yanı aynayla kaplanmıştı.Tavan,taban,yan yüzeyler..Nereye baksam bir ben vardı.Dizlerimin üstünde ağır bir hareketle kalkıp çevremde tam tur attığımda her bir yansımam bana alayla bakıyordu.Beynim içten içe beni buraya sürüklemek istemişti.Çünkü asıl yüzleşmem gereken şey benliğimdi.
-"Şimdi ne yapacaksın Black?"dedim çevremde yavaşça tam tur atarak.
-"Kızı verirsen zayıf olursun,vermezsen o adamla savaşmak zorunda kalırsın ki bu seni yavaşlatır."Başımı yere eğip aşağıdaki yansımaya bakarken başımı olumsuz anlamda salladım.
-"Kızı vermek neden zayıflık?"dedi aynadaki bir yansımam.Aniden sese kafamı döndüğümde başımı sağa sola hafifçe salladım.Delirdiğimi ve akıl hastanesindeyken labirenti nasıl devam ettirebileceğimi hesaplarken bir yandan da yansımaya cevap verdim.
-"Ona bir daha kızı vermeyeceğimi söyledim.Korkup geri çekildiğimi sanacak."
-"Kıza bağlandın ve giderse yapay ailenden biri daha kopacak.Bütün bu yaygara ondan."omuz silkerek söyledi yansımalarımdan bir başkası.Ona doğru döndüğümde başımı hala inkar edercesine sallıyordum.Ama bu sefer hayalgücüme değil.Yansımamın haklı olabilme ihtimaline olumsuz bakıyordum.Aklıma gelen ani fikirle kaşlarımı çattım.
-"Bu saçmalık.Benim bağlanabileceğim tek çocuk..-derken solumda kalan ve ilk kez konuşan yansımam tamamladı.
-"James."dedi neşeyle.
Yere çöküp ellerimi başımın iki yanına koydum.
-"James'in Eleanor dışında da arkadaşları var."dedim fısıltıyla.Terapi çıkışı yeni çocuklardan bahsederken nasılda heyecanlıydı.
-"Abella o terapideki çocukların üç tane olması tamam ama ikisinin akraba olması üçününde hemen James'i aralarına almaları fazla belli etti senin yaptırdığını."dedi bir başka yansımam.
-"Hayır anlamadı James.Hatta üstüne düştüm, soru sordum,huysuzlandım. İmkansız."dedim hırsla.
-"Hayatın boyunca James'e çevre kuramazsın." dedi üstteki yansımam.Bakışlarım tavana dönecekken alttaki aniden kesti.
-"Ama var olan çevresinin James'i mutlu etmesini sağlayabilirsin."
-"O mutlu."
-"Mutluluk tanımına bir daha bakmak lazım."dedi arkamdaki.
-"Bir ailesi var.İstediği şey hep bir aileydi ve artık var."
-"Yapay bir aile."
-"sınırları zorlama."dedim yansımaya delici bir bakış atıp.
-"James yapay ailesinden birini daha kaybederse toparlaması çok zor olur."dedi sağ aynadaki yansımam.
-"Birini kaybettiğinde nasıldı ama.Düşün.Arthus'u hala özlüyor."Beynimde yankılanan isimle gözlerimi kapattım.
-"Korkun şekil değiştiriyor bakıyorum."dedi soldaki yansıma büyük bir kahkaha eşliğinde.
-"Kendinle yüzleşmek yerine karanlığa kaçıyorsun.Gözlerini aç ve savaş Abella."gözlerimi yavaşça açtım.
-"Korkmuyorum.Kaçmıyorum.Buradayım."
-"Buradasın peki duymaya hazır mısın? "Soruya karşı sessiz kalınca yansımalarım en soldan teker teker konuşmaya başladı.
-"Öfkeni kontrol edemiyorsun.Bu kadar yaklaşmışken böyle davranman büyük hata.Adımlarını atmaktan çekiniyorsun.Bir adım sonranı düşünemiyorsun.Arthus yakalayınca neler olacağını bilmiyorsun."
-"Arthus!Onu seviyorsun.Sevgi kelimesinin en büyük anlamını bilen ama en çabuk unutan sen bu kocaman siyah krallığında onu bembeyaz tutuyorsun.Arthus için bütün bunlardan vazgeçmeyi bir süre düşünmedin mi Black? Bu yüzden o meşhur yıkılış sabahında o kadar mutlu kalktın.Affetmiştin.Herkesi her şeyi.Sen katil olmaktan vazgeçtiğinde,en büyük aşkın minik dedektifin senin katilin oldu.Sen minik ergen ancak acı içinde kıvranırken göz yaşlarına saklandın.İşte bu noktada.. "
-"Katil seni kendine getirdi.Saf acı dünya da kirletilemeyen duygulardan biridir diye düşünüyorum." yansımam çevresindeki yansımalara bakıp alayla güldü.ve devam etti.
-"Hatta düşünüyoruz demeliyim.Katil seni sevdiğini söylüyordu oysa sen onu eziyordun.Bir gün bu ezilen minik yan karakterimiz bir anda nasılda parladı? Çünkü kirletilmemiş 3 duygusunu aynı anda yaşadı.Sana olan sonsuz bağla bağlı sevgisi,içinde biriktirdiği öfkenin ateşi ve senin minik planının mükemmelliğine karşı duyduğu hırs.Canını yaktı.Ama sen maskelerinden biriyle o yarayı kapattın.Fazla amatörce.Madem kim olduğunu biliyorsun neden onu öldürmüyorsun? "
-"Çünkü katilin içten içe sana destek olduğunu biliyorsun.Çoğu konu da haklı ayrıca.Ama hepsinin ötesinde biri senin canını yaktığında yaptığını yapıyorsun.O aklındaki minik labitente bir oda çiziyorsun."
-"James'in labirentten haberi olunca ne olacak diye içten içe kendini yiyorsun.Baştan sona hikayeyi anlatmak istemiyorsun.Kendin hatırlıyor musun? "o esnada öteki yansımam burukça gülümsedi.
-"Hiç unutuyor musun?"
-"Diğerlerinin sana bakışlarını hayal ediyorsun.Evden gidişini,polisi,Emma'nın ağlayışını.Sırf planında var diye sicilini kirletmeye değer mi? "
-"Eric onu halledecek.Zaten çok durmayacağım."dedim fısıltıyla.
-"Eric..."dedi hepsi aynı anda.
-"İnan bana o çocukta üstün bir IQ olmasa bile mükemmel bir sabır var."
-"Dövüyorsun, bağırıyorsun, planlarına alet ediyorsun, özel hayatını oluşturmasına izin bile vermiyorsun, korkutuyorsun ama o hala yanında.Sence de fazla belli değil mi? "
-"Eric ve Arthus'u toplayınca birazda James'in gözlerini ekleyince ortaya çıkan minik sihre ne deniyor biliyor musun?"
-"Katili bu yüzden mi öldürmüyorsun?"
-"Konumuz James."dedim dişlerimin arasından.
-"Eleanor onun ilk arkadaşı ve muhtemelen Eleanor'a karşı birşeyler hissediyor."dedi bir başka yansımam.
-"Onu koruduğun duruma sokmaktan korkuyorsun değil mi?"Ses odada asılı kalırken soru beyin kıvrımlarımı yakarak anlama kavuşsa da dilim çevirmeye gelemiyordu.
-"Ben korkmuyorum!"dediğim esnada yansımam hafifçe gülümsedi.
-"Onu sen büyüteceksin.Erken ya da geç."
-"Erken değil."dediğim esnada bütün yansımalarım yavaş yavaş benim gibi yere çöktü.Karşımdaki hariç.
-"O sen değil Abella.Herkesin hikayesi farklı.Sen üzerine titredikçe daha çok canı yanacak."Karşımdaki yansımam yavaşça benim gibi oturduğunda gözlerime baktı.
-"Korkak olmadığını ispatlayabilirsin ama James zayıflarsa güçlü kalamazsın."
Birkaç dakika sessizce karşımda bana dikkatle bakan yansımaya bakarken delirdiğimi düşündüm.Psikolojim beni en dibe çekerken aslında gördüğüm bu minik korkunç hayalin iç dünyamdaki Abella'ları uyandırdığını hissettim.Uğultular kesilmişti.Sorunlar sıraya dizilmişti.Hiç bir şey düzelmemişti ama savaşmak için gerekli her şeye sahiptim.İçinde bulunduğum odanın kapısı aniden açıldı.Eric içeriye kısa bir göz gezdirdi.Gözleri beni bulduğunda hafifçe duraksadı.Ardından tereddüt etmeden bana doğru koştu.Sıkıca sarıldığında ellerimi göğsüne koydum.
-"iyi misin?"
-"Daha iyi günlerim olmuştu."dediğimde hafifçe güldü.Saçımı okşadığı yeri nazikçe öptü.
-"Hadi ya nasıl kaçırdım öyle bir günü? "
-"Eleanor nasıl oldu?"
-"Harla valiz hazırlamak için izin istiyor."
-"Akşam yemeğini hep beraber yedikten sonra gider."
-"Emin misiniz Bayan Black?" dedi temkinli bir ses tonuyla.
-"Bayan Black demeni özlemişim Eric.Sanırım artık eskisi kadar korkunç gelmiyorum hiç birinize."dedim gülerek.
-"'Frankenstein' gibi korkunç ünvanınız hala evde dolanıyor.Demek istediğin buysa tabii."
-"Frankenstein mı?İçeride nerden baksan 15 kişisiniz ve ancak bu kadar mı yaratıcı olabildiniz? "
-"Ben duyduğumu söylüyorum.Hala gözümde sarışın minik egoist kız çocuğusun."
-"Egoist değil.Sadece senden daha zekiyim ve bunun farkındayım."
-"dedi minik ego"
-"Birilerinin canı yine kavga istiyor."dediğimde yüksek perdeden güldü.ama
-"İnsanlığın bu yüze ihtiyacı var. "Ericle birlikte ordan çıkıp eve giderken kendimi eskisi gibi hissediyordum.Etrafı istemsizce inceliyor bir sürü plan yapıyordum.Kapı kapanıp salona geçtiğimde bütün hizmetkarlar karşımda dizilmişti.
-"Bayan Black yemek hazır efendim."dedi tanımadığım bir tanesi.
-"Peki siz neye hazırsınız? "
-"Aa..an..anlamadım efendim."dedi erkeklerden biri.
-"Hepiniz niye buradasınız?"
-"Bayan Eleanor ve kardeşleri gidince.. Bizde düşündük ki.."derken sözünü kestim.
-"Kimse bir yere gitmiyor."Aniden hepsinin gözleri parladığında Eric'e bir bakış atıp yukarı çıkmaya başladım.Arkada kalan Eric onlarla konuşup neler döndüğünü öğrendikten sonra masaya gelecek bende odamda bir kaç işimi halledip yemeğe inecektim.Laptopun kapağını kaldırıp son ödevlerimin geldiği maile baktım.Ödevlerin teslim tarihlerini kontrol edip daha sürem olduğuna bakınca omuz silktim.Boş bir anımda hepsini birden gözden çıkarmıştım.Şimdi zamanı geldikçe gönderme kısmı kalmıştı.Belgeler maile yüklenirken dolaptan siyah bir tshirtle siyah rahat bir şort aldım.Belgeleri gönderirken üstümü değiştirip saçlarımı tepeden bir kuyruk topladım.Camdan dışarıya bakıp derin bir nefes verip arkamı döndüm.Merdivenleri üçer üçer atlayıp yemeğe indiğimde herkes yerleşmiş beni bekliyordu.Emma,Eric,James, Harla,Vallance,Veronica,Eleanor ve kardeşleri dikdörtgen uzun masaya tam gelmiştik.En başta boş bırakılan koltuğa oturdum.Sağımda Eric solumda Emma vardı.James'e bir bakış attığımda neden benden bu kadar uzak olduğuna kızmıştım.
-"Eleanor'un karşısına oturmak istedim."dedi James buz gibi bir sesle.Yüzümü ifadesiz tutmaya çalışsam da James'in bu halini anlayamamıştım.Yemekler servis edilmeye başlandığında herkes sessizce önüne bakıyordu.
-"Eleanor'un babası neden bizimle kalmıyor?"dedi James gürültüyle çatalını bırakırken.Ağzımdaki eti ağır ağır çiğneyip çatalımı yavaşça kenara koydum.
-"Bunu konuşacak vaktimiz olmadı ama bir gün yemeğe gelmesinde bir sakınca yok."
-"Ama Eleanor'un evden gitmesinde bir sakınca var!"
-"Tercihlere saygı duymalısın James.O Eleanor'un babası ve seçim Eleanor'un seçimi."derken amacım Eleanor'u zorlamaktı.Ve öyle de oldu.Eleanor mırıldanarak bir şeyler söylerken ona dönen bakışlarımla sesini kesti.
-"Salonda hiçte böylesine sessiz değildiniz Bayan Eleanor. "dedim sertçe.Eleanor çatalını tabağın kenarına bırakıp ürkek bakışlarını bana çevirdi.
-"Size karşı saygısızlık ettiğim için özür dilerim."James bir ona bir bana bakarken aniden duraksadı.
-"Onu gönderecek misin?"
-"Bay Kia bunu istiyor."derken yemeğe geri döndüm.
-"Ama Eleanor istemiyor."
-"O zaman neden Eleanor değilde sen bunu söylüyorsun ? "
-"Beni gönderecek."dedi Eleanor fısıltıyla.
-"Kia bunu istiyor dedim.Ben değil."
-"Aa.aa..anlamadım."dedi Eleanor aniden.
-"Abella seni göndermeyecek."dedi James şaşkınlıkla.O dakikadan sonra herkes neşeyle yemek yiyip konuşurken ben sessizce yemeğimi bitiriyordum.Tabağımdaki son lokma eti de yedikten sonra peçeteyle dudaklarımı hızla silip Eric'in gözlerine dikkatle baktım.Eric son yarım saattir yemeği bitirmiş birasını içiyor bir yandanda gülerek Vallance'la bir takımın Lacrosse maçını tartışıyordu.Göz göze geldiğimizde başını onaylarcasına salladı.Masadan kalkıp çalışma odama geçtikten 2 dakika sonra yanımdaydı.Sırtım ona dönük olmasına rağmen ne olduğunu anlamamış gibi bir ifadesi olduğuna emindim.Pencereden dışarıya bakıp derin bir nefes aldım ve önüme döndüm.Aklımda hala kıpırdayan çalılar vardı.
-"Canın sıkkın gibi duruyor.Bir sorun mu var?"dedi Eric şüpheyle.
-"Minik katil kontrol etti bizi."dediğimde kaşları çatıldı.Hızla pencereye yöneldiğinde kolundan tutup geri çektim.
-"O bizi hep kontrol eder,sorun bu değil."dedim.Şaşkınlığı bir kenara bırakıp devam etti.
-"Sorun ne o zaman?Kia'nın onu bulması mı?"
-"Marketteki adamı hatırlıyorsun değil mi?"
-"Dövmesini hala araştırıyorum."
-"Sırp mafyasını da araştır."
-"Abella.."derken derin bir nefes verdim.
-"Kia bu yüzden yardım etmek istiyordu."
-"Nasıl bir iştesin sen?Seni nasıl buldular?Asıl onlara nasıl bulaştın?"
-"Bu eğlenceli bir hikaye."dedim alayla.Bir yandan da gözüm renkli camlarda kilitlenmişti.
****************
ARTHUS

Bahçedeki salıncakta yavaşça sallanırken kucağımda uyuyan Gabriel'e dikkatle baktım.Bir elim saçlarını okşuyor ötekiyse onun elini tutuyordu.İyice daldığından emin olunca yavaşça kucağıma alıp salıncaktan indim.Bahçe kapısından eve girip yatak odama götürdüm.Yatağa nazikçe bıraktığımda üstünü örtüp minik adımlarla pencerenin yanına gittim. Perde aralığından iyice gizlenerek bahçeye baktım. Kıpırdayan çalıları görünce derin bir nefes alıp kadife koltuğa oturacakken telefon titremeye başladı. Ekrandaki Paul yazısına gözlerimi kapatıp telefonu açtım. Bu esnada aşağıya inip kendime bir fincan kahve yapmaya başlamıştım.
-"Gabriell nasıl?
-"Yorucu bir gün geçirdi."derken filtre kahveden büyük bir yudum aldım.
-"Uyudu mu? "
-"Asıl sormak istediğin soruya ne zaman geçeceksin? "dedim homurdanarak.Bu esnada yukarı kattaki misafir odasına geçip siyah kupayı karşımdaki minik sehpaya bıraktım.Yavaşça koltuğa çökerken Paul minik bir öksürükle ciddi bir sese büründü.
-"Katil gitti mi?"Günlerdir her gece aynı saatte Paul'a rapor vermekten bıkmıştım.Katilin bizi izlemesi yetmiyor gibi sürekli Paul'u sakinleştirmem gerekiyordu.
-"Yeni gitti. Artık daha uzun kalıyor."
-"Bir ekip göndermek istiyorum."dedi belki de bir trilyonuncu kez.
-"Onu fark ettiğimizi anlarsa bu iş iyice uzar.İkna olmak üzere."dediğimde minik adımlarla odama geçip Gabriell'e baktım.
-"Herkesin içinde bir evlilik teklifi katilin dikkatini senin üzerinden dağıtabilir."Bir başka bir trilyonuncu kez söylenen cümle daha.
-"Biliyorum. "dedim bıkkınlıkla.
-"Sorun ne o zaman?Kraliçenin sana yardım etmesini mi bekliyorsun?"dediğinde misafir odasına geçip uzun siyah dolaba yaklaştım.İçinden yatakta var olmasına rağmen her gece kullandığım siyah yastığımı aldım.
-"Sorun yok."
-"Ama sesin kötü geliyor.Salak değilim seni tanıyorum Nengrow."
-"Bir sorun olsa ben gizlesem bile Gabriell söylerdi."
-"Eminsin yani? "
-" Evet."dedim düz bir tonda.Gözlerim hipnotize olmuş gibi yastığa kilitlendiğinde Paul fısıdadı.
-"Black konusunda.. - derken Paul'un onunla ilgili kuracağı hiç bir cümleyi kaldırabilecek kadar iyi hissetmiyordum.Hızla sözünü kestim.
-"Çok yorucu bir gündü. İyi geceler dostum."
-"Ah tabii. Sabaha konuşuruz. "diyerek kapattı.Yatağa uzanırken yastığı yanıma aldım.Kollarımı yastığa dolarken başımı yastığa göndüm.O geceden beri yıkamamıştım bu takımı. Hep temiz tutmuştum,gizlemiştim ama silememiştim izini.Yüzümü hafifçe kaldırıp yavru köpek gibi yanağımı yastığa yavaşça sürttüğümde burnuma gelen buram buram Abella'nın kokusuyla bütün kaslarım gevşemişti.Sanki yanımda kollarını bana açmış gibiydi.Bana özel bir uyuşturucu gibiydi. Tehlikeliydi, zararlıydı ve ben karşı koyamıyordum.
-"İşte şimdi sorun yok." dedim mırıldanadak.

LABIRENTHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin