Yağmur durduğunda halime baktım.Saçlarım enseme yapışmış gözlerim kızarmış elimdeki kan kurumuş ve silahın rengi yeniden laciverte dönmüştü.Pantolonumdan su damlıyordu,üstümdeki ceketin içine sızan suyla sargılarım iyice açılmıştı.Gökyüzüne bakıp Eric'i düşündüm.Yıldızları buradan nasılda güzel izlerdi oysa.Sonuçta şehirdeki bütün ışıklardan uzakta,yalnızlığın ortasındaydık.
Arkamdan gelen biri omuzlarıma bir battaniye atıp yanıma oturduğunda başımı indirme gereği duymamıştım.
-'Sende sever misin yıldızları?'çilli çocuğa bakışlarımı çevirdiğimde o da gökyüzüne bakıyordu.
-'Pek değil.'
-'Atışlar baya iyi gitti sanırım.'dediğinde kafamı sallamakla yetindim.
-'Beni lider gönderdi.Bizim odalarda arama oldu sıra sana geleceği için telefonu da alabiliriz artık.'dedi yavaşça.Montumun iç cebinden telefonu çıkartıp duygusuzca ona verdiğimde telefonu kendi montunun iç cebine koydu.
-'Seni pek tanımıyorum ama şu halin pek iyi gibi gelmedi bana.'dediğinde yutkundum.
-'Benim buradan çıkmam lazım.Bir kaç saatliğine bile olsa İngiltere'ye gitmem gerek.'
-'Bu imkansız Black..'diye fısıldadığında gözlerimi kapattım.
-'Biliyorum ama gitmem gerek.Sadece birkaç saatliğine.Sonra geri döneceğim.Cezamı da çekeceğim.Sorun değil.'sesim o kadar düzdü ki içimde kırılacak başka maskemin kalmadığını vurguluyordu adeta.
-'Oradaki adamlarına söylesen halledemezler mi?'dediğinde başımı olumsuz anlamda salladım.
-'Benim halledebileceğim bir iş.'dediğimde yavaşça ayağa kalktı.Elini nazikçe bana uzattığında ona tutunmadan kendim kalktım.Elini geriye çekip cebine koyduktan sonra benimle yürümeye başladı.
-'İstersen biraz dinlen sonra sağlığa girersin.'
-'Sınıf nerede?'
-'Ana binada ikinci katı biliyorsun.Büyük koridorun sonundan sola dön düz ilerle ve kalabalığı takip et.'dediğinde kafamı salladım.
Hızlıca yeni giysiler alıp banyo yaptıktan sonra saçlarımı topladım.Revire geçip gövdemdeki yaraları kontrol ettim.Oldukça iyi göründükleri için sarmadım.Elimdeki yeni yaranın ve önceki minik yaraların pansumanlarını yapıp sardıktan sonra hızla dersliğe gittiğimde öğrenciler yeni yeni gelmeye başlamıştı.Arkalardan bir sıraya oturup çevremi incelemeye başladım.
Koyu renk ama oldukça eski ahşap yapım eşyalarla dolu fazla geniş bir odaydı.Fayans gıcırdayan tahtalardan oluşmuş olmasına rağmen oldukça zengin görünüyordu.Sıralar ikili oturmak üzere ayarlanmış koyu ahşaptan ve oldukça rahatsızdı.Her masanın üstünde bir ders kitabı iki kitabın arasında bir sürü kağıt ve kağıtların iki yanında kurşun kalem vardı.Öğrenci sıraları yaklaşık 40 tane olmalıydı.Hepsi belli bir düzenle ilerlerken öğrenci sıralarıyla öğretmeni ayıran iki basamaklı bir platform vardı.Platformun üst kısmında kalan geniş siyah bir tahta vardı.Temiz tahtanın önünde duran belli aralıklarla gittikçe koyulaşan bir tebeşir renk dizilişi vardı.Tahtanın arkasında kalan alan kedi merdivenleriyle bir balkona çıkıyor gibi duruyordu.Biraz dikkatli bakınca yukarıda bir oturma grubu ve bir sürü kitap ve kavanozların içinde bitkiler görebiliyordun.
Hafif bir öksürme sesiyle bakışlarım yanıma kaydı.
-'Black .'dövmeli çocuğu görünce içimden sakin kalmam için hiçbir neden olmadığını kendime hatırlattım.Çocuğun bir gözü mosmor olup şişmiş,dudağının kenarından biraz kan sızmış ama kurumuştu.Bu halini kimin yaptığını bilmesem de kalkmayacağımı vurgulayacakken çocuk yavaşça konuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
LABIRENT
Tajemnica / ThrillerHer hayat başka bir kitaptır.Onca yıl,ay,gün aslında çok kısadır.İnsan hayatı ne kadar sürer biliyor musunuz? Öyle sayfalarca yazılan,ömrü dolduran bakışlar toplam iki saniye bir şeydir.Çekilen acılar,atılan kahkahalar toplam üç saniyedir.Düştüğümü...