Bana korku dolu gözlerle bakarken bir anda bir şeyleri düşündüğünü fark ettim.
-'Beni ne yapacaksın?'dedi soğuk kanlılıkla.
-'Seninle ufak bir oyun oynayacağız.'dedim umursamazca.
-'Nasıl bir oyun bu Bayan Black?'üst dudağım istemsizce yukarı doğru kıvrıldı ve gülümsedim.
**************
ARTHUSSiyah uzun ceketimi yavaşça çıkarıp askıya astım.Evim çevre malikanelerdekinin aksine normal iki katlı bir evdi.Çok büyük değildi ama bana yetecek dereceydi.Evin içi son derece sade ve ferahtı.Her şeyin belli bir yeri ve düzeni vardı.Evi temizleyen kadın mutfak masasının üzerine koyduğum günlük parasını almış ve çıkmıştı.Yaptığı yemeklerden birini buz dolabından çıkardım ve tabağa koydum.Mikrodalga fırına koyduktan sonra bahçeye gittim ve oturma grubunun tekli sert koltuğuna yayıldım.Başımı iki elimin arasına aldım ve o kızın dediklerini aklımdan çıkarmaya çalıştım.Sürekli bir kaset gibi aklımda dönüp duruyordu.Mikrodalganın durmak bilmeyen sesiyle kendime geldim.Hızla içerideki tabağımı alıp tepsiye yerleştirdim.Yanına içecek bir şeyler koydum ve bahçeye geri dönerken girişe bıraktığım evrak yığınının içinden kızın dosyasını aldım.
-'Demek senin hakkında bildiğim hiçbir şey yok.Hiç mi açık vermedin?'dedim.Farkında olmadan karşımda o varmış gibi konuşmaya başlamıştım.Bir yandan bir kaşık aldığım yemeği çiğnerken öteki yandan dosyayı karıştırmaya devam ettim ve telefonun sesiyle dosyayı kenara bırakıp ona uzandım.
-'Efendim Paul?'
-'Arthus.Sana söylemem gereken bir şey var.'
-'Seni dinliyorum.'
-'Sen haklıydın.'dedi karşıdaki ses.Oldukça tiz ve bir o kadar da fısıltı gibi çıkmıştı.
-'Dosya kapanmadı yani?'
-'Sabaha ziyaret ederiz.'dedi sessizce Paul.Birkaç saat önceki Paul'dan bambaşka bir haldeydi.Kızın bir katil olması onun canını sıkmışa benziyordu.Ama asıl canını sıkması gereken onun serbestçe gezinmesiydi,ki böyle bir kızın içeri girmesi hiç kolay olmayacaktı.Telefonu kapatıp önüme döndüm ve dosyaları okumaya devam ettim.Bir açığı mutlaka olacaktı.
*************
Elenor'un üzerini örttüm ve odadan sessizce çıktım.Merdivenleri ikişer ikişer atlayıp hızla odama girdim.Giysi dolabımın oradan siyah bir bluz ve bir pantolon çıkardıktan sonra üzerimi değiştirdim ve saçlarımı öylesine topladım.Pencereden,dışarıdaki evlerin ışıklarına baktım.Tam karşımızdaki gösterişli malikanenin tüm ışıkları her gün olduğu gibi bugünde parıl parıl parlıyordu.Emma sessizce arkamdan geldi.Adımlarının şiddetinden bile o olduğunu anlamıştım.Dönmeme gerek yoktu.-'Bayan Black yorgun görünüyorsunuz.'
-'Yeterince dinlendim Emma.Asıl çalışmam şimdi başlıyor.'Çıkan sesin bana ait olduğundan bir an ben bile şüphe duymuştum.O kadar soğuk o kadar acı doluydu ki.Yavaşça arkamı döndüm.Bu evde benden korkmayan ve bana saf bir sevgiyle bağlı kalan tek kişiye şefkatle baktım.Aynı şefkati yıllardır bana karşı gösteren Emma'ya baktım.
-'Hazırlıklar tamam mı?'dedim sessizce.
-'Elbette.'dedi gülümseyerek.
-'Güzel.'diye mırıldanırken yanından geçtim ve merdivenleri inmeye başladım.Arkamdan hızla gelen Emma en sonunda bana yetişebilmişti.
-'Uyumayacak mısınız?'
-'Önce ufak bir işim var.'dedim.Paltomu bana uzatırken hızla kollarımı geçirdim ve çizmelerimi ayağıma tek hamlede soktum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
LABIRENT
Mistério / SuspenseHer hayat başka bir kitaptır.Onca yıl,ay,gün aslında çok kısadır.İnsan hayatı ne kadar sürer biliyor musunuz? Öyle sayfalarca yazılan,ömrü dolduran bakışlar toplam iki saniye bir şeydir.Çekilen acılar,atılan kahkahalar toplam üç saniyedir.Düştüğümü...