Üstüme uzun bir hırka ve siyah botlarımı giyip evden çıktım.Hızlı bir kaç adımda labirente ulaştıktan sonra gizli geçitten sıyrılıp merkezdeki odaya ilerledim.Rutin kontrollerimi yaptıktan sonra planlarımı koyduğum odaya oturdum.Önüme odaların çizimlerini yayarken hırkanın cebine hangi ara attığımı bilmediğim telefonumu çıkardım.Resimlerin bulunduğu klasörden davet için seçtiğim organizasyon şirketinin yeni gönderdiği temalara göz gezdirdim.Telefonu yere bırakırken önüme gelen saçlarımı tek elimle geriye itip derin bir nefes aldım.Elimin ağrısıyla hareketimi yavaşlatıp başımı soğuk duvara yasladım.Aklımı dağıtmaya çalışıyorum. Tam olarak yaptığım şey kendi sesimden, kendi gölgemden, kendi düşüncelerimden kaçmaktı.
Nefesimi derin bir şekilde verirken telefonumdan gelen sesle dikkatim dağıldı.Toplu bir mailin Xavier'ın töreninin sabah 10 da başlayacağını bildirmesi üzerine telefonu kenara bırakıp bacaklarımı kendime çektim.Ayaklanıp gizli geçide ilerlerken telefonun sesini kısıp hırkanın cebine attım.Boş bakışlarla ezberlediğim yolu geri teperken duyduğum ayak sesiyle kapımın tam karşısında dondum.Karşımda biri vardı.Labirentime, bana ulaşması için aramızda basit bir geçit vardı.Eric yıkanacaktı, Emma buraya gelmekten nefret ediyordu ve diğerleri de burayı bilmiyordu.Elimi geçidin kapısının üstüne yavaşça koydum.
-'Burada bir yerlerde olduğunu biliyorum güzelim.'o koyu ve vurgulu ton tane tane konuştu.
-'Beni duyduğunu da biliyorum. Bu sefer labirent için değil senin için geldim.'dedi hafifçe gülerek.Elimi aniden çekip arkamı döndüm. Sırtımı kapıya dayayıp yavaşça aşağıya kaydım.Onunda aynı hareketi yaptığını çıkan sesle anlamıştım. O beni duyamasa da ben onu duyuyordum.Bu ironiye gülümserken gözlerimi kapattım.
-'Uyuyamadın.Bende uyuyamadım.Aklımda bir sürü şey var Siyah.'dedi.Son sözcüğü öyle bir vurgulamıştı ki dudaklarım haylaz bir çocuğun yaramazlık yaptıktan sonraki ifadesi gibi havalanmıştı.
-'Siyah.'diye fısıldadım.
-'Minik dedektif ve Latin fıstık artık nişanlandı.Haberin vardır gerçi.'dedi bir nefes verirken.Sesi hafifçe titriyordu.Sanki bir sorun varmış gibi.Kaşlarımı çatıp arka plandan gelen kısık kargaşa sesini çözmeye çalışıyordum.
-'Latin fıstık dediğime bakma benim tipim değil.Ben benzerlikleri seviyorum.Zıtlıklar dedektifin işi.'dedi.Derin bir nefes daha aldım.Şu anda seslere odaklanmamı engellemek için konuştuğunu anlamıştım.Dikkatimi dağıtıyordu.Bilerek Arthus'u kullanıyordu.
-'Düzmece bir nişan olacağını düşünüyordum.Ama sonra o parkta onca kalabalığın içinde aniden...'dedi heyecanla ve boğazını temizlediğinde benim dudaklarımda istemsizce açıldı.Minik katilim Arthus'un sesini taklit ederken o ana geri dönmüş gibi hissetim.Dışarıdaki gürültü aniden buğulanıp karşımdaki uzun ve ucu zifiri karanlık koridorun ortasında siyah dağınık saçları ve yamuk gülümsemesiyle Arthus göründü.Yanında Gabriell.
-'Benim olur musun Gabriell Marschen?'Ses Arthus'a ait değildi.Beynim bunu idrak ediyordu.Ama reddediyordu.Görüntüye aldanıyordu.
-'Aman Tanrım Arthus!'dedim bende Gabriell'i taklit edercesine.Kızın ağzı açılmıştı ama duyulan ses bana aitti.Bir an saniyelikte olsa Gabriell'in yerine kendimi koydum.Ardından hemen devam ettim.
-'Elbette sonsuza dek.'dudaklarımdan dökülen kelimeler benim isteğim dışındaydı.Öyle içtendi ki bir an bütün bedenim donup kendi sesime odaklanmıştı.Katilim beni duyuyormuş gibi büyük bir kahkaha attığında önümdeki çift tutkuyla birbirini öpüyordu.Onun kahkahası ve benim alaycı yamuk gülüşüm devam ederken
-'Sana öyle bir evlenme teklifi etsem sanırım beni onca insanın içinde öldürürdün.'dedi.Sonlara doğru kahkahası azalmış yerini hafif bir öksürmeye bırakmıştı.
-'Sanırım mı? Kafanı koparıp Odin'in tasmasına takardım.'dedim.Beni duyuyormuş gibi konuşuyordum resmen.
-'Fazla klişeydi.Ben olsam daha özel bir şeyler düşünürdüm.'
-'Parçalanmış insan vücutlarından "Benimle evlenir misin?" yazmak gibi mi?'dedim gözlerimi kapatırken.
-'Mesela kopuk insan uzuvlarından "Benimle evlenir misin?" yazmak.'dediğinde gülümsedim.
-'Black.'dedi koyu bir tonda.
-'Minik katil'dedim yavaşça.
-'Uyuyalım mı artık?'
-'Beraber?'dedim muzipçe.
-'Beraber.'dedi yavaşça.Sırtımı soğuk zemine yaslayıp gözlerimi tavana çevirdim birkaç saniye sonra aynı ses ondan gelince onunda uzandığını anladım.Aynı anda
-'Üşüyeceksin.'dediğimizde katilin şuan beni duymuyor olmasına sevinmiştim.Duyuyor olsa kesinlikle onu sevmeye başladığıma inandırırdı kendini. Ve Arthusla ne kadar zıt olduğumuza bağlardı.
-'Minik katil.'dedim yavaşça.Ses gelmeyince devam ettim.
-'Haklıydın.Sana benzediğim,Arthus tan ne kadar zıt olduğum konusunda haklıydın.'dedim.Bir saatin dolmasına yakın aniden gözlerimi açtığımda duyduğum çıtırtı sesiyle kendime geldim.Katilim ayaklanmış gidiyordu.
-'Uyandığını biliyorum ama birazdan Eric gelecek.Teşekkürler güzelim iyi bir uykuydu.'dedi fısıltıyla.Aniden kapanan kapının sesiyle başımı hafifçe ovdum.Yaklaşık 10 dakika hiç bir ses yoktu sonra aniden geçidin kapısı ardına dek açıldı nefes nefese içeri giren Ericle göz göze geldiğimde gözlerindeki panik yavaşça silinip yerini huzura bıraktı.
-'Demek buradaydın.'
Kaşlarımı çatıp ona sinirle baktım.
-'Noluyor? 'dedim sertçe.
-'Sen yanımdan ayrıldıktan yaklaşık 10 dakika sonra Zeus aradı.Silahlı çatışma olmuş.Bizden birkaç sokak aşağıda.Ormana dağılmışlar sonrasında.Biraz kaybımız var.Ama önemli olan kısım saldırının sahibi.'
-'Marketteki adamdır.'dedim düz bir tonda.
-'Yalnız değildi.'Yerden kalkıp odadan çıktığımda Eric arkamdan geldi.
-'Pek umurunda gibi durmuyor Abella?'dedi yavaşça.
-'Çünkü umurumda değil.'dediğimde sesini kıstığım telefonum titremeye başladı.Ekranda numara göremeyince derin bir nefes aldım.
-'Tahmin yürütüyorum.. Kral!' dedim neşeyle. Karşı taraftan hafif bir kıkırdama geldi.
-'Güzel tahmin Black.'Kia'nın sert sesi telefondan bana ulaştığında maskelerim arasında en güçlüsünü takıp konuşmaya devam ettim.
-'Saldırı için aradın.Son şans mı diyeceksin? '
-'Hemen anlıyor olman o kadar mükemmel bir özellik ki!'
-'Buna zeka diyorlar.21. Yüzyılda zor bulunmaya başladı.'dediğimde Eric kafasını öteki tarafa çevirip güldü.
-'Eskiden beri silahlı baskınları sevmezdin.Böyle karşılaman fazla acınası.Kendini kandırıyorsun.'
-'Onları engelleyeceğini biliyorum.Eleanor'a zarar gelmesine izin vermezsin.'dediğimde eve girmiştim bile.Hızlı birkaç adımda James'in odasına girip yatağında huzurla yattığını görünce Eric'e bir bakış attım.Kafasını olumlu anlamda sallayarak merdivenlere yöneldi.Merdivenleri ikişer ikişer inerek Harla'ya ulaşmaya gittiğinde bende Eleanor'un odasına gelmiştim.Kulbu indirirken Kia hafifçe kıkırdadı.
-'Biraz söz dinle Black.'derken kapıyı ardına dek açmıştım.Karşımda Eleanor üstü başı kan içindeydi.Titriyor dahası gözlerini gözlerime dikmiş boş boş bakıyordu.Saçları ıslanmış yüzüne yapışmış ve üstündeki uzun gecelik kısım kısım yırtılmıştı.Arkamdan kapıyı kapattıktan sonra hırlamaya benzer bir sesle
-'Küçücük kıza ne yaptın?'
-'Kurtardım.'dedi boş bir sesle.
-'Bu şekilde mi?'
-'Abella,senin Sırp dostlarından kurtardım.'dedi yavaşça.
-'Ne?'
-'Dediklerimde ciddiydim.İzin ver sana destek olayım.Arkanda olayım.Yalnız kalırsan silerler buralardan seni.'
-'Şu zamana kadar fazla kalabalık bir çetem yoktu.'dedim sertçe.
-'O zamanlar yeni yükseliyordun çoğumuzun dikkatini çekmedin.'
-'Senin ekibine katılmayacağım.'dedim kesin bir dille.O esnada odaya giren Veronica Eleanor'a bakıp hayretle açılan ağzını kapattı.Derin bir nefes alıp kızı kucakladı ve banyoya soktu.Oradan çıkıp kendi odama geçtiğimde yatağımda uyuyan James ve baş ucunda kolları dizine dayalı elleri başının iki yanında duran Eric'le karşılaştım.
-'Bana ihtiyacın var!'Kia'nın kontrol edemediği sinirli sesi telefondan Eric'e kadar ulaşmıştı. Çatılan kaşları bir telefona bir bana bakıyordu.
-'Neden bana bu kadar taktın? 'dediğimde uzun bir nefes verdi.
-'Cenaze töreninde görüşürüz, sadece..Düşün Abella.en azından düşün.'kapanan telefonla bakışlarım Eric' e yöneldi.
-'Dövmedeki dil İbranice ve Farsça.'dedi yavaşça.
-'Anlamı ne? '
-'Bazı işaretler yüzünden kolayca seçemiyorum ama içinde 'Savaş ve Dostluk.'geçen bir şeyler.Hala araştırıyorum.'
ŞİMDİ OKUDUĞUN
LABIRENT
Mystery / ThrillerHer hayat başka bir kitaptır.Onca yıl,ay,gün aslında çok kısadır.İnsan hayatı ne kadar sürer biliyor musunuz? Öyle sayfalarca yazılan,ömrü dolduran bakışlar toplam iki saniye bir şeydir.Çekilen acılar,atılan kahkahalar toplam üç saniyedir.Düştüğümü...