Hepinizi çokk SEVİYORUM... Umarım bölümü beğenirsiniz. Lütfen vote ve yorumlarınızı eksik etmeyin.
Öpüldünüz :*Multi: Uzel- Esil (temsili)
*-* İyi okumalar *-*
"Sen... ne zamandır buradasın?"
"Uzel'i seviyorum var mı? O senin gibi değil. Sen benim sana defalarca şans veren aptal biri olduğumu hatırlatırken o ise benim için başını belaya sokuyor. Gülümsememi sağlıyor. Bu yüzden Uzel'i seviyorum tamam mı?!' Bunları duyacak kadar." Kızarırken Uzel'in çatık kaşlarına anlam vermeye çalıştım. "Doruktu," dedi kendi kendine.
Kafamı sallayarak onayladım, bana sormamış olsada. Söylediklerimi duyması hiç iyi olmamıştı. Birden sırıtmaya başladı. "Doruk'tu ve sen ona beni sevdiğini söyledin."
"Demek zorundaydım," dedim elim kolum birer fazlalıkmış gibi nereye koyacağımı bilemezken. "Peşimi bıraksın, inansın diye."
Allah'ım sırıtıyordu ve bu... Bu çok utanç vericiydi. İtiraf etmişim gibi.. ya da itiraf edecek bir şey varmış gibiydi...
yoktu ama!
Yüzüm artık damarlarımda dolaşan kan ile aynı renkti. "İnandı mı?"
"Ne?" dediğimde dibine kadar geldi. "İşe yaradı mı?"
"Bilmiyorum. A-ama kamera görüntülerinden bahsettim," diye bölük bölük konuyu anlatmaya başladığımda kaşlarını çattı. "Anlamadım, neyin görüntüsü?"
"Evime girdi ya. Tehdit ettim onu."
"Esil," dedi anlam veremeyerek. "Ona beni sevdiğini söylediğinden bahsediyordun. Konuyu değiştirmeye mi çalışıyorsun?" Kafamı panikle iki yana salladım. Ece dışarı çıkmıştı ve şuan yalnız olmamız doğru değildi. Hiç olmazsa benim açımdan.
Alt dudağımı ağzımın içine çekip çiğnemeye başladım. "Esil bir bak bana. Bir şey soracağım." Allah'ım niye ciddiydi?
'Gülüncede dalga geçiyor diye kızıyorsun, karar ver.'
'Ama şimdi fazla ciddi. Bu kadar ciddi ne soracak?'
Cesaretimi toplayıp gözlerine bakamadım bir türlü. Elinin birini çenemin altına getirip işaret parmağının yan tarafı ile çenemi usulca kaldırdığında gözlerimi gözlerine çıkarmak zorunda kaldım fakat bu kez aşağı bakan oydu. Sanırım ağzımın içinde çiğnemekten kızarttığım dudağıma bakıyordu.
Boğazını temizleyerek bakışlarını gözüme çıkardı. "Sor artık. Odaya gitmek istiyorum." İşkence gibi bir şeydi bu. Kendimi odaya kapatmamak için zor duruyordum. "Ne-" deyip boğazını temizledi. "Ne sorayım?" Şaka mı yapıyordu?
"Bir şey soracağım dedin ya." Gözleri tekrar aşağı kaydı, "He o," dedi konudan uzaklaşmış bir sesle. "Böyle bir şeyin gerçeklik payı dahi yok değil mi?" Neyseki sorarken gözlerime bakabilmeyi başarmıştı. Ama ben soruyu anlamayınca daha açarak sordu. "O piçe söylediğin şeyin yani. Yok, dimi?
Yok demek için çıldırsamda yakınlığımızdan ve çenemin altına hafifte olsa baskı uygulayan elinden dikkatimi toplayamadım. O da dudaklarıma bakıyordu. "Olamaz zaten," dedim titrek bir nefesle. Çenemin altındaki elini dudağıma götürüp hafifçe çekiştirdi. Alt dudağımı dişlerimin işkencesinden kurtarmıştı. Çok stres olduğumda yapardım bunu, fark etmeden.
"Dudaklarının üstünü ıslattı ve yutkunarak gözlerime baktı. "Güzel. Olmasın asla." Onu orada bırakıp odaya çıktım. Kapıyı kapatıp kendimi yatağıma yüzüstü attım. Burnum acımıştı ama umurumda değildi. Ne demek istemişti ki olmasın derken?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AŞKTAN ÖTE
Teen Fiction*Sadece söz ver ve hayatın sana sözünü tutturmamak için kırk takla atışını seyret.* "Söz veriyorum..." Onlar çok zorlandılar. Aylarca uzak kaldılar kendi hataları yüzünden. Kendi hatalarından ders çıkardılar, artık uzak durmayacaklardı. İkiside uza...