Annemler dönmüştü. Okulun açılmasına da son iki buçuk hafta kalmıştı. İlk hafta gitmeyebilirdim, emin değildim. Annemin dönüşüne en çok ben sonra da Endam teyze sevinmişti. Sanırım gerçekten iki yakın arkadaş olmuşlardı.
Annemle iki koca gün geçirdikten sonra artık asosyalliği boş verip boşladığım kursuma gittim. Zaten Hamdullah amca ve Ayşe teyzenin sohbetlerini özlemiştim. Sadece o adını unuttuğum zengin bebesi, şımarık velet gelmemişse sevinecektim.
Tam hoca gelmişti ve herkes için güzel bir kurs başlıyordu ki o velet geldi. "Geç kaldım, pardon," dedi. "Geç Turan."
"Kadriye hocam bugün ev eşyalarını mı inceleyeceğiz?" diyen kıza döndü bütün kafalar. "Eşyaları dile getireceğiz. Fotoğrafı neden çekilsin neden çekilmesin söyleyecekler."
"Heyecanlı," dedi aynı kız. Böylece herkesin bilinçaltını ve düşüncelerini öğrenecektik ama Turan'dan pek iyi şeyler beklemiyordum. Ödev değildi. Anlık yapacağımız için ekstra umutsuzdum ondan. Kadriye hoca ortadaki masaya bir biblo koydu. Zarar görmüş bir biblo bebekti. Saçları kızıl, maşalı ve tülden elbiseliydi.
"Ece!" Ece koşudan dönüyordu. Kulaklığı yüzünden olsa gerek beni duymamıştı. Ona yetişip omzuna tıkladığımda sıçradı. "Esil ödümü kopardın." Terden sırılsıklamdı.
"Nasılsın?" dedim. "iyiyim, sen?" Ben daha önce hiç ona bunu sormamışım gibi şaşırmıştı. Ben ona hiç nasıl olduğunu sormamış mıydım ki? Düşündüm. Sormamış olabilirdim evet.
"Bende iyiyim kurstan dönüyorum," dedim kameramı göstererek. "Doğu mu bıraktı?"
"Ne alaka?"
"Ters taraftan yürüyordun."
"He durağı kaçırdım sonrakinde indim." Babam çok fazla hobiden falan anlayan biri değildi. Hiç olmazsa benim hobilerime çok önem vermezdi. Fotoğraf kursuna gitmek için şoförü kullansam akşam "Hala o kursa devam mı ediyorsun sen?" diye başımın etini yerdi. İlla çok büyük olacaktık. Ne olacaksan en büyüğü olacaktık. Ama işte o öyle olmuyordu.
Kısaca bende onlar döndüğü için kursa ya taksi ile ya da toplu taşıma ile gidiyordum. Genelde taksi tercihim olsa da trafik varsa metro kullanırdım. Bugün durağı kaçırdığım için sonraki metro durağında inip birazcık yürümüştüm. Tekrar binecektim ama metronun gelmesine daha vardı hava da güzel olduğu için yürümek istemiştim.
Bana tuhaf tuhaf baktı. "Ter yüzümü yakıyor Esil. Bize gelsene ben duş alayım sonra beraber bir şeyler içmeye gideriz olmaz mı?" Onlara gitmek falan istemiyordum. Hele de Uzel, Doğu ile bir ilişkimin olmadığına böylesine eminken. "Yok ben şimdi o meymenetsiz ağabeyinin muşmula suratını görmeyeyim," diye hakaret içerikli konuştuğumda güldü.
Kızar sanmıştım.
"Olsaydı görürdün. O iki gündür arkadaşında kalıyor."
"Kim bu arkadaşı?" diye sesli sorunca bana sorgularca baktı. "Tamam gelirim," deyip konuyu ört bas etmeye çalıştım. Anahtarını arayarak yürümeye başladı. Endam teyze ve kocası işteydi. Uzel yoktu. Evlerinin en sevdiğim haliydi. Endam teyzeyi de severdim ama bazen çok darlıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AŞKTAN ÖTE
Teen Fiction*Sadece söz ver ve hayatın sana sözünü tutturmamak için kırk takla atışını seyret.* "Söz veriyorum..." Onlar çok zorlandılar. Aylarca uzak kaldılar kendi hataları yüzünden. Kendi hatalarından ders çıkardılar, artık uzak durmayacaklardı. İkiside uza...